2025 yılı itibarıyla, Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) Dünya Enerji Görünümü 2024 raporu öngörülerine göre, küresel elektrik talebinin 2025-2026 döneminde yaklaşık yüzde 3,4 artacağı tahmin ediliyor. Bu, son 20 yılın en sert yükseliş ivmesi ve enerji altyapıları üzerindeki baskıyı ciddi ölçüde artıracak bir gelişme.McKinsey’in geçen yıl yayımladığı analizler, 2025 sonuna kadar ABD’deki veri merkezlerinin enerji tüketimini yaklaşık 25 gigawatt (GW) seviyelerinde öngörüyor. Dahası, 2030’a uzanan projeksiyonlar bu rakamın 80 GW düzeyine çıkabileceğini gösteriyor. Eğer senaryo gerçekleşirse, veri merkezlerinin toplam ABD elektrik talebindeki payı, 2025’teki yüzde 3-4 aralığından 2030’da yüzde 11-12 düzeyine kadar yükselebilir. Yapay zekâ uygulamalarından sosyal medyaya uzanan geniş bir ekosistemde oluşan bu yoğun veri işleme ihtiyacı, elektrik şebekeleri üzerinde katlanarak artan bir basınç anlamına geliyor.Bu tabloyu teyit eden bir başka çalışma da CB Insights’ın Ocak 2025 tarihli Yapay Zekânın Global Enerji Talebi raporundan geliyor. Bu rapor, yapay zekâ temelli uygulamaların derin öğrenmeyle GPU/TPU kullanımının katlanması sonucunda, yalnızca 2025’te bile ek 40 TWh enerji talebi doğurabileceğini vurguluyor. Bu veriler, dijitalleşme yatırımlarının giderek artan bir enerji açlığı yarattığını açıkça ortaya koyuyor.Yarım yüzyıl önce Marshall McLuhan’ın “küresel köy” olarak nitelendirdiği dünya, bugün devasa veri merkezlerinin beslediği bir “dijital metropol”e dönüşmüş durumda. Daha fazla cihaz ve uygulamanın çevrimiçi olması, bu dönüşümün hızını ve ölçeğini her geçen gün büyütüyor. Yapay zekâ, bulut bilişim ve yüksek bant genişliği birleşimi, önümüzdeki 5-10 yıl içinde enerji talebini istikrarlı biçimde artıracak. Ayrıca veri merkezlerinin jeopolitik ve çevresel etkileri, yeni düzenlemeler ve yeşil teknoloji yatırımlarının hız kazanmasıyla daha görünür hâle gelecek.Üstelik JPMorgan her 5-10 GW’lik yeni enerji kapasitesi için $20 milyarlık harcama yapılması gerekebilir. Bu da yaklaşık olarak GSYİH’nin yedi baz puanına denk geliyor. Bu durum, veri merkezlerinin enerji ihtiyacını karşılamak için ek enerji üretim tesislerine yatırım yapılmasının çanları.Çip Teknolojilerinin Jeopolitik GölgesiBu dönüşümün temeli çip teknolojilerinden geliyor. Tayvan merkezli Çip devi TSMC’nin yüzde 61.7’lik pazar payıyla egemen olduğu yarı iletken sektöründe, NVIDIA’nın Çin’e yönelik H100 ve A100 çip ihracat yasağı $12 milyarlık bir ticari çatışmayı tetikledi. Salgın dönemindeki çip krizi, bu rekabetin yalnızca bir fragmanıydı. Asıl film yeni başlıyor.Shoshana Zuboff’un Gözetleme Kapitalizmi Çağı başlığıyla Türkçeleştirilen The Age of Surveillance Capitalism adlı eserinde tanımladığı “gözetim kapitalizmi” artık salt bir teori değil, gündelik yaşamın tam kalbine yerleşmiş bir pratik. AB’nin GDPR düzenlemesi ve Türkiye’nin KVKK yasası, bu gerçekliğin yarattığı risklere karşı ilk savunma hattı olarak öne çıkıyor. Fakat esas tartışma, veri egemenliğinin ulusal egemenlik kadar kritik bir hâle gelip gelmediği üzerine dönüyor.IDC’nin 2025 Bilişim Sektörü için tahminlerinde, dünya genelinde yapay zekâ teknolojilerini desteklemek için harcanan paranın $337 milyara ulaşacağını gösteriyor. Öte yandan, JPMorgan’ın projeksiyonları da veri merkezlerine yapılan harcamaların, yapay zekâ alanındaki gelişmelerin etkisiyle 2025-2026’da ABD’nin gayri safi yurtiçi hasılasına 10-20 baz puanlık katkı sağlayabileceğini belirtiyor. Bu rakamlar, “dijital silahlanma yarışı” olarak da yorumlanan yeni dünya düzeninin kuruluş maliyetini ortaya koyuyor. Ne dersiniz?Netflix’in akıllı önerileri veya sosyal medyanın sonsuz akış özelliği, bu dev enerji ve veri altyapısının yalnızca görünen yüzü. McLuhan’ın “araç mesajdır” tezi artık sadece içerikten ziyade, o içeriği mümkün kılan enerji-veri-güç üçgeninde hayat buluyor. Edward S. Herman ve Noam Chomsky’nin Rızanın İmalatı adlı kitabından bir alıntı bu durumu gözler önüne seriyor: Dijital okyanusta sürüklenirken her tıklama ve kaydırma hareketimizin dev bir enerji tüketimi ve veri işleme kapasitesini beslediğini çoğu zaman gözden kaçırıyoruz. Bu bireysel bir körlük olmanın ötesinde, küresel ölçekte de ciddi bir farkındalık eksikliği. Yaratılan gündemin doğal bir çıktısı da demek mümkün: “Yaratılmış rızalar” McLuhan “Balık suyu en son fark eder.” der. Peki artık gerçek bir dönüşüm için suyun dışına çıkıp, içinde yüzdüğümüz bu dijital ekosistemi daha derinlemesine sorgulamanın zamanı gelmedi mi? Çünkü bu okyanus, sadece algoritmaların değil enerji kaynakları, veri egemenliği ve küresel güç ilişkilerinin de merkezinde konumlanıyor.Jeopolitik belirsizlikler, Çin-ABD rekabeti, “Trump’lı” veya benzeri popülist liderliğin damga vurduğu politika tercihleri… Tüm bu unsurlar, teknolojik dönüşümün ivme ve yönünü öngörülemez hâle getiriyor. Önümüzdeki dönemde şu eğilimlerin öne çıkması muhtemel:Yeşil veri merkezi teknolojilerine artan ilgiVeri lokalizasyonu hizmetlerinin güç kazanmasıSınır bilişim çözümlerinin yaygınlaşmasıYapay zekâ regülasyonlarının sıkılaşmasıYeni çip üreticisi aktörlerin ortaya çıkmasıBöylesi bir dünyada rekabet avantajı elde etmek isteyen işletmeler ve kurumlar, çok katmanlı stratejiler geliştirmek durumunda. Bunun içinse atılabilecek birkaç adım var. Fakat bu önerileri dikkate alırken, kurumunuzun yapısına ve sektörünüzün dinamikleri göz önünde bulundurmalısınız. Zira “tek bedene uygun tüm çözümler” yaklaşımı, bu kadar karmaşık ve hızlı değişen bir ekosistemde sürdürülebilir olmayacaktır. İşte o adımlar:1.Enerji OptimizasyonuVeri merkezleri için yeşil teknoloji yatırımlarına öncelik vermeSınır bilişim uygulamalarıyla enerji verimliliğini yükseltmeKarbon ayak izini düşürme ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş2.Veri StratejisiGDPR ve KVKK uyumlu veri yönetim sistemleri kurmaVeri lokalizasyonu konusundaki politikaları netleştirmeVeri güvenliği ve mahremiyet konusunda proaktif yaklaşım3.Teknolojik BağımsızlıkÇip tedarik zincirinde çok yönlü stratejiler izlemeYerel teknoloji ekosisteminin gelişimini desteklemeAçık kaynak alternatiflerine yatırım yapma4.İnsan Kaynakları ve EğitimYapay zekâ okuryazarlığını artırmaya yönelik eğitim programlarıEnerji verimliliği konusunda çalışanların farkındalığını yükseltmeVeri güvenliği kültürünü yerleştirme5.Regülasyon ve UyumUluslararası yapay zekâ regülasyonlarını takip ederek uyumluluk sağlamaSektörel özdenetim mekanizmalarını geliştirmeEtik yapay zekâ kullanım prensiplerini benimsemeBu dönüşüm sürecinde şirketlerin enerji verimliliği, veri güvenliği ve teknolojik bağımsızlık konularında atacağı adımlar yalnızca maliyetleri düşürmekle kalmaz, aynı zamanda stratejik rekabet avantajı sağlar. IEA ve McKinsey raporlarında sıkça vurgulanan yeşil inovasyonla GDPR ve KVKK gibi düzenlemelere uyum, bu yolculuğun kilit taşı.Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.