What Got You Here Won't Even Get You There adlı kitabın yazarı Marshall Goldsmith her ne kadar bu eseri kişisel gelişim bağlamında yazsa da bu cümle zaman içinde şirketlerin ve sektörlerin dönüşüme girmesinin önemini anlatan vurucu bir uyarıya dönüştü. Bu uyarıyı en çok dikkate alması gereken sektörlerin başındaysa gayrimenkul ve inşaat geliyor. Dünyanın en büyük beş sektörü arasında yer alan bu iki sektör aynı zamanda multidisipliner yapılarıyla birçok farklı alanı da kapsıyor. Dahası, gayrimenkul sektörü 280 trilyon dolar ile dünyanın en büyük varlık sınıfını tek başına temsil ediyor. (Bu konumunu orta vadede “veri ekonomisine” kaptıracak, ancak bu başka bir yazının konusu.) Bu dikkat çekici büyüklüklerine rağmen gayrimenkul ve inşaat sektörleri aynı zamanda dönüşüme en geç giren, en az dijitalleşen, ürkütücü derecede az Ar-Ge yatırımı yapan ve verimlilik artışı en az olan sektörler konumunda.Harekete geçmezlerse geride kalacaklarının ve küçüleceklerinin fakına varan öncü sektör şirketleri uzun zamandır farklı şekillerde dönüşüm programları tasarlamaya ve uygulamaya başladı. Sektör yatırımcılar, hızlandırıcılar, Ar-Ge ve inovasyon merkezleri, etkinlikler ve tabii ki girişimcilerle son 20 senedir ısrarlı ve istikrarlı şekilde büyümeye devam ediyor. Kabaca pandemi dönemi ve son iki senede piyasalarda yaşanan düzeltme dahil her yıl $15 milyar yatırımın aktığı bir alandan bahsediyoruz.“Proptech” nedir?Inc. Türkiye ekibi benden alanım olan “proptech” hakkında yazmamı istediğinde aklıma ilk gelen, bu kavramı hakkıyla tanımlamak ve sektörün bileşenlerinden bahsetmek oldu. İngilizcede “property” kelimesinden türetilen, “realtech” ya da “urbantech” olarak da geçen bu alanı Türkçeye en kısa yoldan “gayrimenkul ve inşaat teknolojileri” şeklinde çevirebiliriz. Ancak bu tercüme kabaca bir fikir verse de buzdağının sadece görünen kısmını ifade ediyor. Proptech geleneksel gayrimenkul odağına ek olarak, etkileşimde olduğu tamamlayıcı diğer alanları da kapsayan geniş bir anlama sahip. Bu şekilde bakarsak doğru tanımlama, “sadece gayrimenkul ve inşaat süreçlerini geliştiren ve dönüştüren değil, aynı zamanda ulaşım, yapı, iklim ve çevreyle ilişkilerimizi de düzenleyen iş modelleri ve teknolojik uygulamaların tamamı” olmalı.Buzdağının altında ne var?Peki bu iki sektörü neden buzdağına benzetiyorum? Ne kadar büyük olduğunu, birbirini çevreleyen katmanları ifade eden soğan modellemesi çerçevesinde düşünerek bulalım. Gayrimenkulün ana kategorilerinden konut, ofis, perakende, konaklama ve lojistiği merkeze koyalım. Bunun dışındaki katmana alternatif kategoriler olarak sayılan öğrenci yurtları, marinalar, havalimanları ve veri merkezleri gibi yapıları yerleştirelim. İnşaat açısından baktığımızda yapım teknikleri, malzeme ve materyallerin hepsi birer katman oluşturur. Şehir planlamanın önemli parçalarından mobilite ve park teknolojilerini de diğer unsurlar olarak ekleyebiliriz. Kısaca yapıların planlanması, tasarımı, onayı, satış ve pazarlaması, inşası, tedariki, denetimi, yönetimi ve hatta yıkımına kadar olan yaşam döngüsünün her bir noktasında meydana gelen problemleri aşmak için çözümler geliştiriliyor. Küresel ölçekte, bu alanda çalışan girişim sayısı 20 bine yaklaşsa da son iki senedir fonlamada yaşanan “düzeltme” sürecinden dolayı azalma trendine girdi. Önümüzdeki dönemde bunun daha da hızlanacağını söyleyebiliriz.Türkiye pazarına gelirsek… Olumlu veya olumsuz ya da güçlü veya zayıf birçok unsura sahip olmasına rağmen üzülerek söylemek gerekir ki beklenenin çok altında. Özellikle inşaat tarafında bölgesel merkezlerden biri olabilecekken bu şansını yeterince kullanamıyor. Takip etmeye başladığımız 2016 yılından beri meydana gelen gelişmeler açısından baktığımızda, son yıllarda iklim çözümlerindeki artışa rağmen proptech alanında momentumun düşme eğiliminde olduğunu gözlemliyoruz.Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.