Geçtiğimiz hafta startups.watch olarak ilk dokuz ayki yatırım ve satın alma verilerini paylaştık. Dikkat çekici sonuçların başında son yedi çeyrektir düşen yatırım miktarı geliyor. Bu da pandemi sonrası para kıtlığının etkileri halen devam ettiğini gösteriyor. Bir tek tohum aşamasında ciddi bir düşüş yok, onun da sebebi hayatımıza giren GSYF’lerin ve paya dayalı kitle fonlama platformlarının oldukça aktif olması. Para kıtlığını ve mevcut ortamın dinamiklerini anlamak için şöyle bir analiz yapabiliriz. Bir girişimin evrelerini yatırımcı gözüyle aşamalarına ayırırsak, fikir aşaması, ürün geliştirme aşaması, ilk müşterilerin olduğu aşama, büyüme aşaması diye dört gruba ayırabiliriz.Fikir aşaması konusunda Türkiye’de çok sıkıntı yaşamıyoruz çünkü yaratıcı bir ülkeyiz, fikir bulmak bizim işimiz diyebiliriz. Ürün geliştirme aşamasında yazılım yeteneklerimiz oldukça iyi fakat son yıllarda yurt dışına gidenler, yurt dışına uzaktan çalışanlar ve enflasyon nedeniyle çalışan maaşlarının yükselmesi girişimlerin önündeki en büyük sıkıntılar. Yani iyi bir ürün ortaya çıkarmak her geçen gün zorlaşıyor. Yine de bu konuda da şimdilik telaşlanmaya gerek yok. Sadece önümüzde aşılması gereken ve her geçen gün büyüyen bir tehlike var. Tabii Tübitak’ın artık ön-tohum aşamasında yatırım yapmaya başlayacağını da unutmamak gerekiyor. Fikir aşamasındaysanız şu anda en bol finansman kaynağı BiGG programı. O yüzden bu aşamadaki girişimciler 10 yıl önceki girişimcilere göre oldukça şanslı.İlk müşterilerin bulunması da çok zor değil, ülkemizde o kadar çok hızlandırma programı var ki bu hızlandırmalar sayesinde müşterilere ulaşmak çok daha kolay. Sizi elinizden tutup potansiyel müşterilerinize götürüyorlar ve ilk müşteri konusunda çok sıkıntı yaşamıyorsunuz. Hızlandırma programına dahil değilseniz yine de çok zorlanmıyorsunuz çünkü kurumlar girişimcilere önceki yıllara kıyasla hiç olmadığı kadar sıcaklar. Kurumiçi girişimcilik programları ve kurumlarla girişimcileri bir araya getirme programları da oldukça fazla. O yüzden bir kuruma ulaşmak da ona ürününüzü anlatmak da eskiye göre oldukça kolay.Temel Sorun: BüyümeAna problemin olduğu büyüme aşamasına gelirsek burada sıkıntılar büyük. Özellikle ürünü tasarlarken ve hangi müşterilerin problemini çözdüğünü düşünürken, eğer sadece Türkiye pazarını düşündüyseniz ve “Türkiye pazarını halledelim, ilk fırsatta globale bakarız" dediyseniz patinaj çekme olasılığınız çok yüksek. Özellikle ikinci veya üçüncü fonunu kuran girişim sermayesi fonları sadece Türkiye’de fatura kesen girişimleri ikinci plana atıyor. Bu da finansman bulmanızı biraz zorlaştırıyor. Bu yüzden bir girişimin büyümesi demek, ilk günden global satışa hazır olması anlamına geliyor. Tabii bunu yaparken bir çok test yapmanız gerekiyor. Hangi pazara nasıl girerim ya da hangi pazarda gelir-gider avantajı var gibi soruların hepsini test etmeniz gerekiyor. Bunu şu anda en iyi yapan sektör oyun sektörü. Hangi ülkede reklam giderleri ne kadar, ne kadar reklamla ne kadar gelir elde ettiklerini çok kısa sürede görüyorlar ve en iyi dönüş aldıkları pazarlara tam güç yükleniyorlar. Tabii her girişimin yapısı oyun sektörü kadar komple dijital değil. Fintek dikeyindeki bir girişimin bir pazara girebilmesi için o ülkenin regülasyonlarını bilmesi gerekiyor, lisans alması gerekiyorsa onları beklemesi gerekiyor. Hızlı market alışverişi gibi dikeylerin o pazarda bir varlığının olması gerekiyor, elbette dijital reklam vererek o pazarı test edebilirsiniz ama yeterli olmayacaktır. Büyüme aşamasındaki sıkıntıları çözmek için önerileriniz nedir derseniz, şöyle sıralayabilirim. Yurtdışı Hızlandırma ProgramlarıGirişiminizle ilgili yurtdışında tematik bir hızlandırma programı varsa mutlaka başvurun. Bir ülkeyi tanımanın ve o ülkeye açılmanın en düşük maliyetli yolu o ülkedeki hızlandırma programlarından geçiyor. Tabii burada iyi verim almak için girişimcinin çok hazırlıklı olması gerekiyor, turist gibi gidip turist gibi gelirseniz hiçbir fayda alamazsanız. Geçmiş Girişimci DeneyimleriBir diğer yöntem o ülkeye daha önce girmiş girişimcileri bulun ve onların deneyimlerini dinleyin. Özellikle problemlerini dinleyin; ne gibi sıkıntılar çekmişler, Türkiye’ye göre farklılıklar neler hepsini öğrenmeye çalışın.Global Büyümeden Sorumlu OrtakSon bir yöntem ise global büyümeden sorumlu bir kurucu ortağınız varsa (Insider örneğindeki gibi), açılmak istediğiniz ülkede gidip birkaç müşteri kazanmaya çalışsın ve tüm süreci, zorlukları görsün, sonrasında durum değerlendirmesi yapıp o ülkeye açılma kararı alın veya başka ülkeye geçin. Global Müşteri Üzerinden İlerlemekEğer lokal pazardaki bir müşteriniz global bir firma ise onun üzerinden ilerlemek de iyi ve hızlı bir çözüm olacaktır. O müşterinizin başka ülkelerde de müşterisi olmak bir anda sizi başka ülkelere açacaktır.Açılacağınız Ülkede Girişim Satın AlmakBüyüme aşamasında biraz da nakitiniz varsa veya bunu yatırımcıyı ikna edecek bir ortamdaysanız, açılacağınız ülkedeki bir girişimi satın alarak da o ülkeye açılabilirsiniz. Bunu son dönemde Colendi, Param, Papara gibi girişimler denemeye başladı.Tüm bunları denerken, ülkemizde birçok uluslararası destek olduğunu da unutmamak gerekiyor. Özellikle kuluçka desteği veren kurumları takip ederseniz, açılacağınız ülkede belli bir süre ofis kirası bile ödemeyebilirsiniz. Bu da size ciddi bir nefes aldıracaktır.Tabii “Bunları yapmazsak ve pazarımızı sadece Türkiye sınırları içinde bırakırsak ne olur?” derseniz, yavaş büyürsünüz, tohum aşamasında değil ama ilerleyen aşamalarda finansman kaynağı bulmakta zorlanırsınız ve en küçük kur hareketliliklerinden bile en çok etkilenen siz olursunuz. Tabii tüm bunların neticesinde de benzerleriniz iki üç yılda unicorn statüsüne gelirken siz hâlâ kendinizi lokal pazarı ele geçirmekle uğraşıyor bulursunuz.Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.