Aylardan ağustos ve kavurucu sıcaklar kendinden bir an bile ödün vermiyor. Bu havalarda mesai saatleri içindeyken deniz, kum ve güneş üçlüsünün hayaline dalıp gitmemek elde değil. Serin, göz alabildiğine uzanan masmavi su görüntüsüne verilen güçlü tepkilerin arkasındaki psikolojik nedenleri öğrendiğinizde kendinize hak vereceksiniz.Ünlü psikolog ve yazar Adam Grant insanların kum ve dalgalardan neden karşı konulamaz bir şekilde etkilendiğini bilimsel olarak açıkladı.Zihniniz kumsaldaÖyleyse, buyrun. Gözlerinizi kapatın ve sahilde uzandığınızı hayal edin. Nasıl hissediyorsun? Sadece denizi zihninizde canlandırma bile içinizi derin bir huzur ve mutluluk duygusuyla kapladı, değil mi? Bunun nedeni sadece geçmişte ailenizle çıktığınız o keyifli tatiller değil biyolojinin ta kendisi.Grant bu biyolojik nedenin ayrıntılarını Granted bülteninde yer alan bir raporda şöyle açıklıyor: “Son deneyler açık havada sadece iki dakika suya baktıktan sonra kan basıncının ve kalp atış hızının düştüğünü gösteriyor. Bir göle, havuza veya dereye bakmak ağaçlara veya çimlere bakmaktan daha sakinleştirici. Ve suyun kütlesiyle doğru orantılı olarak hissedilen huzur çoğalıyor.”Ayrıca bu, kumsalın aslında vücudumuzdaki stresi azaltıp zihnimizi sakinleştirdiğini gösteren çalışmalardan sadece biri. Örneğin başka bir araştırmaya göre diş ameliyatı öncesinde akvaryuma bakmak insanları hipnozdan daha fazla sakinleştiriyor. Dekorasyon fikri arayan diş hekimleri bu bilgiyi not edebilir.İnsanların Denizi Sevmesinin Evrimsel NedenleriDeniz biyoloğu Wallace Nichols da Türkçeye “Mavi Zihin” olarak çevirebileceğimiz Blue Mind adlı kitabında, suya yakın ortamlardan neden büyülendiğimize dair dikkat çekici bulgulara değiniyor.Nichols kitapta fen bilimleri eğitmeni Marcus Eriksen’ın çalışmalarına dayanarak bu ortamların geçmişte atalarımızın özellikle mutlu ve huzurlu hissettiği yerler olabileceği yönünde tahminlerde bulunuyor. Bu da demek oluyor ki uçsuz bucaksız manzaralar, yaklaşan yırtıcıları fark etmemizi ve onlardan kaçmamızı sağlıyordu.“Daha da iyisi suda veya su kenarında bulunan yiyecek ve malzemelerin miktarı çoğunlukla karadakileri gölgede bırakıyor.” diyor Nichols. Eriksen’ın gözlemine göreyse bitki ve hayvansal gıda kaynakları kış aylarında tükenebilir ama atalarımız yıl boyunca kabuklu deniz ürünleri avlayabilir veya toplayabilirlerdi.Nichols şöyle ekliyor: “Suyun doğası hareket etmek ve akmak olduğundan atalarımız yiyecek aramak için kilometrelerce yol kat etmek yerine bir nehir kıyısı boyunca yürüyüp suyun kendilerine ne getirdiğini görebiliyordu.”Kısacası sahiller ilk insanlar için bir çeşit ilkel açık büfe/ güvenli ev gibiydi. Psikolog değilim ama Akdeniz’de bulunan küçük bir adada yaşadığım için düzenli olarak plaja gidiyorum. Denizin o huzur veren, sıcak doğası gereği rahatlatıcı göründüğünü söyleyebilirim. Hatta belki de anne karnında geçirdiğimiz dokuz ayın ya da doğayla kurduğumuz bağın muhteşem bir hatırlatıcısı olduğunu.Nedeni ne olursa olsun, etkileri son derece açık ve bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. Büyük bir su kütlesine bakmak bizi sakinleştiriyor. Muhtemelen toplantının ortasında “Yanmışım sereserpe sahildeyim…” diye mırıldanmanızın nedeni de bu. Yazın devamında bu hayallere dalıp gittiğinizi fark ettiğinizde kendinize yüklenmeyin. Bu psikolojik incelemeyi kodesten çıkış kartı olarak kabul edebilirsiniz.Orijinal yayın tarihi: 10 Temmuz 2024Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.(*) Bu yazının çevirisinde Türk okura hitap etmek için bir takım değişiklikler yapılmıştır.