SON DAKİKA: “Delta, United ve American Airlines’ta yer hizmetleri kaynaklı kesintiler yaşanmaya başladı. Dünyanın çeşitli bölgelerinden de uçuş hizmetlerindeki aksamalara ilişkin haberler geliyor.”SON DAKİKA: “Londra Borsası’nda bilişim sistemlerinde yaşanan kesintiler nedeniyle alım-satım işlemlerine ara verildi.”SON DAKİKA: “Güney Afrika’nın en büyük bankası Capitec internet kaynaklı kesintiler nedeniyle müşterilerine hizmet veremiyor.”SON DAKİKA: “Sky News bilişim sistemlerindeki aksaklıklar nedeniyle yayınlarına ara verdi.”SON DAKİKA: “ABD’deki birçok eyalette 911 acil yardım destek hatlarına ulaşılamıyor.”FLAŞ: “Microsoft hizmetlerinde yaşanan kesintiler dünya çapında milyonlarca kişiyi etkiliyor.”FLAŞ: “Avustralya hükümeti dünya çapında yaşanan sistem kesintileri nedeniyle olağanüstü toplandı.”Küresel iklim değişikliğinin bütün dünyayı Türk hamamı kıvamına getirdiği sıcak ama sakin 19 Temmuz sabahı, sosyal medyaya art arda düşen bu ve benzeri paylaşımlar nedeniyle gündem bir anda hareketlendi. Türkiye’deki kimi banka, havayolları ve kamu kurumlarından gelen kesinti açıklamaları da kamuoyunun dikkatini bu sistem kesintilerine odakladı. Nihayet öğleden sonra anlaşıldı ki sorun, küresel teknoloji devi Microsoft’un büyük kurumlara sunduğu kurumsal bilişim sistemlerinde yapılan bir yazılım güncellemesinden kaynaklanmış. Güncellemeyi yapan siber güvenlik partneri CrowdStrike’ın hatalı kodladığı birkaç satır, dünyanın dört bir yanında bulunan 8,5 milyon bilgisayar ve sunucuyu kilitlemiş ve iş göremez hâle getirmiş. Bilişim sektöründe “mavi ekran hatası” olarak anılan bu kesintiler daha önceden de yaşanmasına rağmen ilk defa küresel işleyişleri bu denli etkileyen bir dijital kaosa dönüştü. Rakamlar üzerinden örnek verecek olursak 19 Temmuz günü sadece havayolu ulaşımında yaklaşık 7 bin uçuş iptal edildi ve bu o günkü tüm uçuşların yüzde 6’sına karşılık geliyor.CrowdStrike hatalı yazdığı kod satırlarını kısa sürede tespit ederek düzeltti ve hazırladığı yeni versiyonu vakit kaybetmeden kesintiden etkilenen kurum ve kuruluşlara gönderdi. Fakat buna rağmen kesintiler tamamen düzelmedi. Üstelik bu sancılı süreç biraz daha devam edecek gibi görünüyor. Peki bu olaydan hangi dersler çıkarılmalı?Bu kesintiler, sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen global teknoloji şirketlerinin âdeta tüm dünyayı kuşatan bilgi ve iletişim hizmetlerinde nasıl tekelleştiği ve kartelleştiğini bir kez daha tüm çıplaklığıyla göstermesi açısından çok önemli oldu. İnternet üzerinden giderek artan müşteri ve bağlantı sayısı bu şirketlerin kâr ve satış arzusuyla birleşince, sadece ekonomik tekelleşme değil bundan çok daha vahim bir teknolojik ağ kartelleşmesi söz konusu. Bir başka deyişle milyarlarca kullanıcıyı (kâr ve maliyet etkinlik güdüsü ve monopolist kaygılarla) aynı noktadan hizmet almaya zorlayan şirketler internetin o engel tanımayan dağıtık yapısını da bozuyor ve bu süper-merkezileşen yapılar, herkesin tek yerden geçmek zorunda olduğu bugünkü gibi kriz durumlarında dijital kaoslara yol açıyor. Diğer önemli bir husussa yeryüzünde milyonlara hatta milyarlara erişen bu teknoloji tekellerinin hizmetlerinin kamusal niteliği. Son krizden etkilenen havayolu, sağlık, bankacılık ve medya şirketleri bu hizmetleri devletlerden aldığı lisanslar üzerinden yürütüyor. Dolayısıyla söz konusu hizmetlerde aksama olduğunda, kamuya karşı yaşattıkları mağduriyetin yasal sorumluluklar kapsamında cezai bir yaptırımı var. Fakat bu küresel şirketlerin sebep olduğu altyapı hizmeti kusurlarına karşı devletlerin doğrudan herhangi bir yaptırımı yok. Üstelik asıl sorumlu tutulması gereken bu şirketlerken düzenlemeler gereği devletler ve kullanıcıların mağduriyetlerinin tazmini bu kesintilerden etkilenen havayolu, sağlık, bankacılık gibi kurumların sırtına biniyor. Bu son krizden hareketle devletler ve özellikle teknoloji alanında çalışan dernek ve oda gibi sivil toplum kuruluşları, teknoloji şirketlerinin yasal sorumluluklarıyla cezalarının belirlenmesi ve tekelleşmelerinin önlenmesi gibi konularda devreye girmeli. Ve hatta bu konuda çok taraflı bir mutabakatla hayata geçirilecek ulusal, bölgesel ya da küresel düzenlemelere de acilen ihtiyaç var. Ve nihayet teknoloji şirketleri bu tekelci anlayışlarının insanlığı bir dijital kıyamete doğru sürüklediğini de idrak etmeli. Sözün özü teknolojinin görkemiyle kamaşan gözlerimiz, dijital dönüşüm kavramıyla çılgınca bir inovasyon koşusuna çıktı. Ama bu koşu sadece teknoloji ekseninde ve sosyal doku yönünden eksik. Hâl böyle olunca bu gibi dijital kaoslara açık, kırılgan bir teknoloji mimarisiyle karşı karşıya kaldık. Artık dijital dönüşüm çılgınlığına bir süre ara verip dijital yönetişim ve dijital paydaşlık kavramlarını konuşmanın, tartışmanın ve uzlaşmanın zamanı. Yoksa bu yolun sonu kıyamet.Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.