“Geleceğe Dönüş” serisini izlediniz mi? Steven Spielberg’in yürütücü yapımcılık yaptığı, vizyona ilk 1985 yılında giren, bilim kurgu, macera ve komedi türündeki oldukça ünlenmiş film serisi. 2015 yılında hayatımızda olacağı düşünülen uçan arabalar, kaykaylar hâlâ prototip olmakla beraber, video konferans ve tablet teknolojileri öngörüldüğü şekilde tam da filmde bahsedildiği gibi hayatımızın önemli bir parçası. Vurucu olan nokta şu, 1985 yılında geleceği öngörebilmek olasıyken, son yıllarda hızla değişen ve tahmin edilemeyen teknolojik gelişmeye baktığımızda, yakın geleceği bile “Geleceğe Dönüş” filmindeki gibi tahmin edebilmek artık pek mümkün görünmüyor.Hayatımızda neler değişiyor?Üniversite okumayı tercih etmiş ya da edebilmiş her yetişkin, mezun olduğunda önüne serilecek fırsatların ve hayallerinin eşliğinde büyüyor. Hele bir de ülkemiz zorlu şartlarında, hayalini kurduğumuz üniversite ve okulu kazandığımızda büyük bir başarı elde ettiğimizi düşünüyoruz. Filmin mutlu sonla bittiğini düşünürken aslında bunun sadece fragman olduğu gerçeğiyle yüzleşmemiz pek de uzun sürmüyor. Özellikle günümüzün gelişen teknolojisiyle, 20 yıl sonra hangi mesleklerin hayatımızda olacağını bile bilmediğimiz bir dünyada üniversitede edinilen bilgilerin ileride ne kadar işe yarayacağı bir muamma. McKinsey’nin “COVID-19 Sonrası İşimizin Geleceği” raporuna göre, 2030’da şu anda var olan mesleklerin bir kısmı yok olacak ve her 16 kişiden biri meslek değiştirmek zorunda kalacak. Araştırmanın yapıldığı sekiz ülkede, 107 milyon çalışanın şimdiki mesleği yerine yeni bir iş kolu bulmak zorunda kalacağı bekleniyor. Üniversite mezuniyetleri ve tercih dönemleri yaklaşırken güncel bir soru soralım: “Diploma iyi bir iş sahibi olmak ve hayallere kavuşmak için yeterli mi?” Bir başka deyişle, öyle olduğuna inanarak zehirlenmeli miyiz, yoksa ondan aldığımız güçle sihirli kapılar açacak yetkinliklerimizi mi geliştirmeliyiz?Hangi yetkinliklere odaklanalım?Teknolojinin yaşamın merkezinde olduğu son yıllarda işe alım sürecindeki herkes, yaygın İngilizcesiyle bildiğimiz “soft skill” yani sosyal becerilerin saf mesleki bilginin önüne geçtiğini tecrübe etmiştir. Sosyal beceriler zamansız ve evrensel değil, zamanın ruhuna göre yeniden tanımlanıp şekilleniyor. Artık yeni mezunlar için altın bilezik olan bu güncel yetkinlikler, saf mesleki bilginin çok daha önünde duruyor. Bilgiyi şekillendirebilme. Yapay zekânın her saniye hayatımızdaki yerini ve derinliğini arttırdığını düşünürsek, çok boyutlu bilgiye geniş kitleler tarafından rahatlıkla ulaşılabildiğini söyleyebiliriz. Bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu bir dünyada, okullarda öğrenilen mesleki bilginin ayırt edici özelliği tartışma konusu. Dolayısıyla bilginin nasıl değerlendirildiği ve şekillendirildiği önem kazanıyor. Ham bilginin farklılaşması ve değerlenebilmesi için kişilerin kendi tonunu kaybetmeden yapacağı eklemeler, bilginin işlenmesinde fark yaratıyor. Maharet, kaynaktan fışkıran bilgiden anlam çıkarabilmekte.Sorgulama ve merak etme. Soru sorma ve mevcudun ya da düzenin dışında düşünmeyle başlar. Bu özellikler de katkı sağlayabilmenin en önemli anahtarlarıdır. Bahsedilen süper gücü parlatmanın temel koşulu, bulunduğumuz ortamın değerlerine ve tarzına uygun şekilde bu davranışları gösterebilmektir. Bu beceriye salt iletişim deyip geçmeyelim. Gözlem yeteneği, doğru şekilde ifade edebilme gücü, etkileyebilme becerisi ve hatta güncel ifadeyle hikâye anlatıcılığı diyebiliriz.Cesaretle hayal kurma ve ezberden çıkma. Birçok son sınıf öğrencisi ya da yeni mezun, ülkenin zorlu şartlarında iş seçmenin bir lüks olduğunu düşündüklerini dile getiriyor. Halbuki her dönemin kendine göre zorlukları ve kısıtlamaları var. O nedenle değiştiremeyeceğimiz gerçekleri kabul etmek, kendi değerimizin farkında olarak ne istediğimizi bilmek ve bunlara göre plan yapmanın gücü eşsiz. Farklı bir deneyim kazanma, konfor alanından her çıkış çabası, statükoyu zorlama gücü çok kıymetli. Hayal kurabilmek ve hayallerinin peşinden koşabilmek için tüm belki de zor görünen adımlar en kuvvetli temeli oluşturur. Richard Branson’ın dediği gibi “Eğer hayalleriniz sizi korkutmuyorsa yeterince büyük değiller demektir.” Adaptasyon ve çeşitlilik. Değişime hızlı adapte olabilmek ve çevik yaklaşım (İngilizcesiyle agile) günümüzde en önemli can simitlerinden. Önceki yıllarda geçerli olan, değişimden korkmadan yönetme bakış açısı, yerini değişimi kucaklamaya hatta değişimden keyif alabilmeye bıraktı. Farklılaşan koşullara hızlı adapte olan çevik yönetimle katkının kısa süreçte hemen görülmesi motivasyon için bir şans. Tüm bu değişim sürecinde çeşitliliğin gücünü unutmamak gerekiyor. Farklı her bakış açısı, fikir, yaklaşım ve kültür hedeflenen yolda kuşkusuz çok değer katıyor. Çeşitliliği ve dahiliyetçiliği, yarattığı olumlu etki gücüne inanarak çalışma tarzının doğal bir parçası yapabilmek, günümüzde öne çıkan “değerli olma” kavramına da hizmet ediyor.Öğrenme iştahı ve çeviklik. Öğrenme kendini her gün yeniden keşfetme yeteneğidir. Bu hızlı dünyada, sahip olunan her türlü bilginin ya bir vadede geçersiz hâle geleceği ya da düzenli olarak güncellenmeye ihtiyaç duyacağı açık. Dijitalleşmenin hızı ile birlikte, değişimin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkan fırsatlardan yararlanmak için sürekli öğrenme ve keşfetme iştahına sahip olmak olmazsa olmazdır. Böyle bir dünyada, artık uzun vadede gerekli olabilecek teknik becerileri sürekli vurgulamak, yanlış bir reçeteyle tedavi olma çabasına benziyor. Ben hangi rengim? Altın anahtar olan bu yetkinliklerin anlamlı hâle gelebilmesinin en önemli koşulu, keşfettiğimiz kendimizi yansıtmasıdır. Yaşımız, tecrübemiz, rolümüz ne olursa olsun, kendi rengimizin ışığıyla ve kendi tonunuzdan aldığınız güçle yapılmasının etkisi tartışılmaz. Unutmayalım, örnek almak çok kıymetli ama benzemeye çalışmak aynılaşmaktır. Rol model seçmek çok öğretici ama kopyalamak soluklaşmaktır. Bırakın kendi öz renginiz parlasın!