Saha kenarında, koçluk çizgisinde bağırıyor. Hatta ilk bakışta öfkeleniyor gibi duruyor. Ama dikkatli izleyince bambaşka bir resim görüyorsunuz: Oyuncuların potansiyeline duyduğu derin bir inanç. Güçlü bir adalet duygusu. Ve eşine az rastlanır bir tutku.Sarunas (Saras) Jasikevicius, Avrupa basketbolunun en zihin açıcı figürlerinden biri. Oyuncuyken dört EuroLeague şampiyonluğu yaşadı, üç farklı takımla. Ama belki de asıl başarısını, koç olarak yazdı, Fenerbahçe’yle: Modern EuroLeague tarihinde hem oyuncu hem de koç olarak şampiyon olan ilk isim.Peki bu kadar başarı, yıldızlarla mı geldi? Hayır. 2024 Fenerbahçe Beko, EuroLeague’in maaş sıralamasında yedinci sıradaydı. Yani kağıt üstünde favori değildi. Otoritelere göre Avrupa’da oynayan en iyi 10 bireysel yeteneğin sadece biri takımda oynuyordu. Ama sahada uyum vardı. Rolünü bilen, birbirine güvenen, pes etmeyen bir ekip vardı. Çünkü Saras, sadece bireyleri yıldız yapan değil, ayrıca yıldızları bir takıma dönüştüren bir lider. Zeljko Mentörlüğü ve Saras: İki Nesil, Aynı RuhSaras Zeljko Obradovic’le yıllarca çalıştı, yani Avrupa basketbol tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı koçuyla. Ona hayranlık duydu, zaman zaman zorlandı, hatta tükendi. Ama sonunda anladı: “Herkes onun basketbol zekâsını konuşur. Ama onu farklı yapan şey dürüstlüğü.”Saras, Zeljko'nun her anını süzen, her kararından bir şeyler öğrenmeye çalışan bir öğrenciydi. Onun “Basit olanı yapmak en zorudur.” felsefesi, Saras’ın koçluk DNA’sına işlemişti.Ama Saras sadece gözlemlemedi, kendi yorumunu da kattı. Zeljko’nun disiplinini aldı, ama ona kendi duygusal zekâsını ve samimiyetini ekledi. Zeljko antrenmanlarda kusursuzluk arardı, Saras’sa aynı zamanda oyuncunun iç sesini de duymaya çalıştı.“Beraber çalıştığım herkesten bir şeyler kapmaya çalıştım ama Zeljko kesinlikle aralarındaki en komple adamdı.” diyen Saras hayranlık duyduğu Zeljko’nun gölgesinden geçip kendi ışığını yaratmayı başardı.Ve belki de Zeljko’dan aldığı en kıymetli ders şuydu: Sahada kazanırken bile hayattan keyif almayı unutmamak. Final Four biletini kaptıktan sonra oyuncuların Saras’ı küvete fırlatıp kahkahalara boğulduğu o anlar, sosyal medyada en çok paylaşılan görüntülerden biri oldu.Disiplinsiz Bir Gençten Disiplin AbidesineGençliğinde çok da disiplinli bir oyuncu değildi. Kendi deyimiyle “dalgın, fazla rahat, zaman zaman dağınık” biriydi. Hatta basketbolu bırakmayı bile düşündü. Ama yıllar geçtikçe fark etti ki disiplin, yeteneğin koruyucu kalkanıdır. Bugün takımlarında disiplinsizliğe karşı sıfır toleransı var.Sadece yetenek değil, çalışma ahlakı ve özveriyle liderlik ediyor.Barcelona’daki bir maçta takımı kötü oynarken aldığı molada hiçbir şey söylemedi. Sadece sustu. Ama o sessizlik, oyuncuların üzerinde bağırmaktan daha etkiliydi.Disiplin, bazen bir bakışla kurulur. Ve o bakış, Saras’ın yıllar içinde içselleştirdiği liderlik tarzının bir parçası.Gündemin Liderlik Modeli: “Care to Dare”Günümüz liderliğinde yükselen bir kavram var: “Care to Dare” — Türkçesiyle önce güven inşa et, sonra meydan oku.İnsanlar ancak güvende hissettiklerinde (care) zorlanmaya (dare) hazır hâle gelir.Bu modeli geliştiren IMD Business School’dan George Kohlrieser’e göre etkili liderlik ancak bu dengeyle mümkün: İnsan kendini güvende hissetmeden potansiyelini açığa çıkaramaz. Sadece hedef koymak yetmez, samimi şekilde ilgilenmek gerekir.Saras tam da bunu yapıyor. Yüksek sesle bağırdığı anlar, gözünü kırpmadan inandığı içindir. Oyuncularını kırmak için değil, onları zirveye taşımak için zorlar. Onun mottosu net: “Ben oyuncuya bağırmıyorum. Oyuncunun içindeki en iyi versiyonu çağırıyorum.”Bu yaklaşım, birçok iş liderine de tanıdık gelmeli. Çünkü iyi bir lider yalnızca talep etmez; destek de olur, cesaret de verir. Sert ama adil. Zorlayıcı ama duyarlı. Tam bir Care to Dare uygulayıcısı… Hatta onu yeniden yazan bir lider. Otoriteyi şefkatle ören…Bir parantez açmak isterim. Buradaki bağırışın bir yönü daha var:Basketbolun doğası gereği, kısa molalarda çok net ve direkt olmak zorundasınız. Oyuncuların nabzı 180’e vurmuşken, 60 saniyelik molada hem mesajı net vermek hem de harekete geçirmek gerekiyor. Bu da Saras’ın o yüksek sesli molalarının sadece otoriteyle değil, oyunun ritmi ve etkili iletişimle de ilgili olduğunu gösteriyor.Oyuncu mu arıyor, insan mı?Basketbol dünyasında oyuncular genellikle istatistiklerle değerlendirilir. Ama Saras’ın bakışı farklı: “Önce insanı arıyorum. Basketbol ikinci planda.”Bu büyük bir çatışmayı da beraberinde getiriyor. Çünkü yıldız bir oyuncu getirip onu takıma uydurmak yerine, Saras önce karaktere bakıyor. “Bu tenis değil,” diyor. “Bu basketbol. Herkes aynı fedakârlığı yapmalı.”Tıpkı iş dünyasında olduğu gibi. Yetenek, karakterle taçlanmadıkça sürdürülebilir başarı getirmiyor. Saras’ın liderliği, karakterin oyunun önüne geçtiği nadir örneklerden biri.Sezgi mi, veri mi? Saras’ın cevabı: İkisi birden Saras Jasikevicius bir oyun kurucu olarak oyunu hissetmeyi çok iyi bilir. Ritmi yakalamakta, momentumu sezmekte ustadır. Ama sezgiyle yetinmez. Veriye, istatistiğe, modele de güvenir. Evrenin matematik diliyle yazıldığını düşünür. Fenerbahçe Beko’yu Euroleague şampiyonu yapan sistem bunun en net kanıtı. Bu sezon Fenerbahçe basketbol takımı:Maç başına top kayıplarını ligin en düşük seviyesine çekti.Hücumda asist/top kaybı oranında Euroleague’in zirvesine çıktı.Sezonun ikinci yarısında, savunma verimliliğini yüzde 18 artırarak en kritik maçlarda rakipleri kilitledi.Aynı zamanda bench katkısında ligin en istikrarlı takımı hâline geldi.Bu rakamlar Saras’ın sadece bir “bağıran koç” değil, aynı zamanda bir sistem mimarı olduğunu gösteriyor. Oyun içgörüsüyle veriyi sentezliyor. Soyunma odasında bir mentor, bench kenarında bir lider, analiz masasında adeta bir CEO gibi davranıyor. Saras bunu şöyle özetliyor: “Sadece hissederek olmaz. Ama sadece hesaplayarak da olmaz. Stratejiyle sezgiyi, duyguya dokunarak birleştirmek gerekir.”Saras bu dengeyi kurarken yalnızca bir koç değil, bir düşünür gibi hareket ediyor. Çünkü o bir basketbol filozofu. Tıpkı iş dünyasında başarılı liderlerin de sadece yönetici değil, zaman zaman birer filozof olmaları gerektiği gibi. Karmaşık sistemleri sadeleştirme, duyguyu veriyle yoğurma ve anlam arayışı—filozofların da liderlerin de ortak alanı.Evrensellik: Kültürler Üstü LiderlikSaras Litvanya’da doğdu. İsrail, Yunanistan, İspanya, ABD ve Türkiye’de oynadı. Her coğrafyada farklı oyun stilleri, farklı kültürler, farklı oyuncu profilleri vardı. Ama her yerde aynı değeri korudu: Uyum.Bu çokkültürlü deneyim onu yalnızca basketbol değil, insan yönetimi konusunda da evrensel bir lider yaptı. Bugün takımlarında, farklı dillerde düşünen ama aynı amaç için savaşan oyuncularla çalışıyor. Bu da iş hayatındaki global takımlara doğrudan bir paralellik sunuyor:Kültürleri anlamak, farklılıkları yönetmek ve ortak bir dil bulmak.Takım oyununun evrimi: NBA ve SarasDünya çok hızlı dönüşüyor, dünya basketbolu da değişiyor.NBA yani basketbolun Silikon Vadisi’nde bile bireysel kahramanlıklar yerini kolektif yapılara bırakıyor. OKC, Indiana Pacers, Denver Nuggets gibi takımların başarısı bunun bir göstergesi.Saras da bu değişimin tam merkezinde. Yıldızları bir araya getirip sistem kurmak yerine, sistemin içine yıldız yaratanlardan. Kariyerinde parlayan her oyuncu, Saras sisteminden geçerek büyüdü. Bu da gösteriyor ki takım oyunu sadece saha içinde değil, kurum kültürlerinde de yeniden tanımlanıyor. Saras da bu dönüşümün bayraktarlarından biri.Annesinin Olimpiyat Hayalinden Doğan LiderlikBazen bir liderin en derin değerleri çocuklukta şekillenir. Saras’ın annesi Rita, Sovyetler Birliği Hentbol Takımı’nın Olimpiyat kadrosuna seçilmiş. Ama hamile kalınca, kariyerinin zirvesinden vazgeçmiş. Saras doğmuş. Ve annesi bir daha milli takıma çağrılmamış.Yıllar sonra Saras, Litvanya Ligi Yarı Final Serisi öncesinde oyuncusu Lima'nın doğum izni istemesi üzerine şu cümleyi kurdu: “Aile her şeyden önce gelir ve hayatın öznesidir.”Bir zamanlar bir annenin yaptığı fedakârlık, bir liderin kararına dönüşmüş. Annesi, doğumu için Olimpiyatlar’ı bırakmıştı. Saras ise bir oyuncusunun baba olma hakkını savunarak o hikâyeyi tamamladı ve oyuncusuna izin verdi. Basın mensubundan gelen soruyu da örnek olacak şekilde sert ve humanist tarzıyla yanıtladı.Bu, liderliğin sadece bilgiyle değil, duyguyla da kurulduğunun en net örneği.Saras ve Santarelli: Türkiye’nin İki Yeni Nesil LideriSadece basketbol değil. Türkiye’nin son yıllardaki bir diğer spor başarısında da benzer bir liderlik görüyoruz: Daniele Santarelli Türkiye Kadın Voleybol Milli Takımı’na çağ atlatan bir isim oldu.İki lider de disiplinli ama eğlenceli. Zorlayıcı ama kapsayıcı. Ve en önemlisi: İnsan odaklı.Türkiye’nin son iki yıldaki en büyük spor başarılarının arkasında yeni nesil liderliğin ayak izleri var.Saras’tan Gerçek Liderliğe Dair NotlarSaras şöyle diyor: “Biz koçlar antrenmanın kralıyız. Ama maçta oyuncu kraldır.” Bu cümle, liderliğin özünü anlatıyor: Kontrol değil, güven.Disiplinsizliğe toleranssız. Ama mikro yönetim yok. Çünkü o biliyor ki gerçek gelişim, zorlandığında başlar. ve yalnız bırakılmadığında büyür.Ve disiplin olmadan gelişim olmaz. Şefkat olmadan bağlılık olmaz. Cesaret olmadan liderlik olmaz.Bugün iş dünyası da tam olarak bunu arıyor, yani yüksek beklentiyle şefkati dengeleyen liderler. Yorucu, evet. Zor, kesinlikle. Ama dönüştürücü.Ezcümle, Saras sadece bir takım kurmadı, bir liderlik anlayışı kurdu. Hep kaybeden ama hiç yenilmeyen karakterler oluşturdu. Ve bu anlayış, artık sadece basketbolun değil, hayatın da oyunu değiştiren kuralı.Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.