Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından bu yıl yayınlanan Küresel Riskler Algı Araştırması’na göre gezegeni ve insanlığı kısa, orta ve uzun vadeli beş farklı kategoride riskler bekliyor: Ekonomik, çevresel, jeopolitik, sosyal ve teknolojik. Ekonomik risklerin başında enflasyon ve krizler gelirken sosyal risklerde kutuplaşma, fırsat eşitsizliği ve zorunlu göç var. Teknolojik risklerde karşımıza bilgi kirliliği, siber güvensizlik ve yapay zekânın olası olumsuz sonuçları çıkıyor. Uluslararası silahlı çatışma ihtimali de en büyük jeopolitik risk. Özellikle uzun vadede etkili olacağı belirtilen çevresel risklerse aşırı hava olayları, kirlilik, biyoçeşitlilik kaybı, ekosistem çöküşü ve doğal kaynakların yok olması. Tüm bu potansiyel risklerin çözümüyse tek bir kelimede birleşiyor: Sürdürülebilirlik.Her ne kadar sürdürülebilirlik günümüzün en popüler konularından biri olsa da mazisi derin. İlk olarak 17’nci yüzyılda yazılmış bir metinde karşımıza çıkan sürdürülebilirlik kavramı asıl ivmeyi Sanayi Devrimi’yle, insanın doğaya en çok etkisinin dokunduğu Antroposen Çağı’nda kazanıyor. En yaygın tanımıyla sürdürülebilirlik “bugünün gereksinimlerini gelecek kuşakların gereksinimlerini karşılama yeteneğinden ödün vermeden karşılama” olarak karşımıza çıkıyor.Daha Sürdürülebilir Bir Dünya için LiderlikBöylesine çeşitli ve küresel risklerin bulunduğu bir dünyada, bütüncül ve çoğulcu bir biçimde sürdürülebilirliği sağlama konusunda en önemli görevse liderlere düşüyor. Özel sektörden kamuya, sivil toplumdan akademiye tüm liderlerin bu kapsayıcı ve holistik bakış açısını kavraması ve insanlık ve gezegenin sürdürülebilirliğini sağlamak için çaba harcaması önem kazanıyor. Bunun için de yeni çağa ayak uydurarak beceri ve yetkinliklerini geliştirmeleri elzem.Cambridge Üniversitesi Sürdürülebilirlik Liderliği Enstitüsü (CISL), 21’inci yüzyılın yönetici ve liderlerinin öne çıkması gereken özelliklerini şöyle özetliyor: Karmaşıklık ve belirsizliği yönetmek, birey, ekip ve organizasyonların sorumluluk almasını sağlamak, yenilikçi ve dijital çözümlerle değer yaratmak ve kazançlı sürdürülebilirliği (ekonomik, sosyal, çevresel) sağlamak. Bunun içinse liderlerin kendilerini bilişsel, teknolojik, yönetimsel, kişisel ve ilişkisel alanlarda geliştirmesi gerekiyor. Bilişsel anlamda yaratıcı düşünme, analitik düşünme ve sistemsel düşünme yetkinlikleri ön plana çıkarken, teknolojik olarak dijital okuryazarlık, yapay zekâ okuryazarlığı ve büyük veri okuryazarlığı önem kazanıyor. Kişisel yetkinliklerde merak, hayat boyu öğrenme, dirençlilik, sağlamlık, esneklik, bireysel farkındalık ve motivasyon yer alırken ilişkisel ve yönetimsel yetkinliklerde yetenek yönetimi ve servis/müşteri odağı kendini gösteriyor. Özetle, 21’inci yüzyılda lider ve yönetici olarak başarılı olmak için bireylerin, kendilerini tanımaları, sürekli eğitmeleri ve yerel ve küresel gelişmelerden haberdar olmaları gerek. Ayrıca kurumlarının hareketlerinin sadece kendi ekosistemleri değil dünyaya etkisini öngörmeli ve pandemi, savaşlar, göç dalgaları ve iklim değişikliği gibi tehdit ve belirsizliklerin arttığı bir ortamda finansal olarak kârlı kalmaya çalışırken toplumun, çevrenin ve gezegenin refahını da gözetmeliler.Tam bu noktada devreye dönüşümcü/dönüştürücü liderlik kavramı giriyor. Dönüşümcü liderlik, örgütsel davranış literatüründe etkileşim odaklı olan, paydaşların ihtiyaçlarını gözeten, takım çalışması ve işbirliğini teşvik eden, ilham veren, motive eden, güven veren ve ortak amaçlar doğrultusunda çalışanların ve kendisinin potansiyelini ortaya çıkaran liderlik olarak tanımlanıyor. Elbette bu nispeten geleneksel ve kurumsal bir tanım. Antroposen Çağı’nda dönüşümcü liderlikse bu tanımı genişletiyor ve geliştiriyor. Klasik anlamda dönüşümcü liderlerden çalışanları ve kurumu geliştirmeleri ve dönüştürmeleri bekleniyor. Güncel koşullarda bu beklentiye sektörler, toplumlar ve hatta gezegenin kendisi ekleniyor. Dönüşümcü liderin yükü çok. Sektörü, ekosistemi ve dünyayı değiştirmesi gerek. Böylece sürdürülebilir gelecek için dönüşümcü lider, organizasyon kültürünü, insanlık ve gezegenin refahı odağında dönüştürerek olumlu sosyal etki yaratan lider olarak karşımıza çıkıyor.CISL’e göre dönüşümcü sürdürülebilirlik liderlerini geleneksel dönüşümcü liderlerden ayıran dört özellik bulunuyor. İlki bağlantısallık. Hayatın karmaşıklığını anlamlandıran ve bağlantısal sistemlerin temelini oluşturan ilişkileri beslemek anlamına geliyor. İkincisi işbirlikçilik. Özelliğiyse kurumsal ve yerel sınırları aşarak, işbirliği içinde, kapsayıcı bir değişim yaratmak için çalışmak. Üçüncüsü liderlerin yaratıcılık, merak, umut, iyimserlik ve adanmışlıkla inisiyatif alarak yenilikçi olmalarını içeriyor. Dördüncü ve son özellik olan cesaret ise evrensel değerleri savunan ve toplumsal refah, barış ve adalet için çalışan liderleri vurguluyor.Dönüşümcü sürdürülebilirlik liderliği, Antroposen Çağı ve 21. Yüzyıl’ın gerektirdiği yetkinlikler konusunda bilgi sahibi olan ve bu bilgiler ışığında organizasyon kültürünü insanlık ve gezegenin refahı için dönüştürerek olumlu sosyal etki yaratan liderlik anlamına geliyor. Bu liderliği benimseyen yöneticilerden, eğitim ve istihdamın gelecekte nasıl evrileceğinin farkında olarak küresel risklere dönüşümcü ve sürdürülebilir çözümler bulmaları bekleniyor.Bu beklentileri teoriden pratiğe dönüştürmek için bazı örnek uygulamalara bakalım:İç ve dış tüm paydaşları kritik karar alma süreçlerine dahil etmek.Kurumsal politikaları Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, Uluslararası Çalışma Örgütü, Dünya Sağlık Örgütü gibi kurumların standartlarıyla hizalamak.Kurum içi amaç, rol, sorumluluk, hak, sistem ve süreçler için hesap verebilirlik konusunda şeffaflık sağlamak.Sürdürülebilirlik ve sosyal etki bakış açısını yalnızca vizyon, misyon ve stratejiye değil günlük süreç, karar ve eylemlere entegre etmek ve uygulayanları ödüllendirmek.Psikolojik güvenliği sağlayan anlamlı, güçlendirici ve motive edici çalışma ortamları oluşturmak.Tabandan tavana tüm çalışanlara yaşam boyu gelişim fırsatları sunmak.Paydaşlar arasında açık bilgi, deneyim ve veri paylaşımını teşvik etmek.Kurum içi eşitlik, adalet ve kapsayıcılığı sağlamak.İç ve dış tüm müşterilere sürdürülebilirlik okuryazarlığı kazandırmak.Sürdürülebilirlik standartlarını tüm iş ortaklarından talep etmek.Kamu, özel sektör, akademi ve sivil toplum işbirliğini teşvik etmek.Sürdürülebilirlik anlayışı küresel sorunlara çözüm bulmak ve gezegeni iyileştirmek için işbirliği yaparak birey ve toplumları güçlendirmeyi amaçlıyor. Bu anlayışın öncüleriyse pozisyon ve nüfuzları gereği yönetici ve liderler oluyor. Yeni yüzyılın liderlerinden ekosistemdeki tüm paydaşları kapsayarak toplumu ve dünyayı iyileştirecek çözümler bulmaları bekleniyor. Bunu yapmanın önemli yollarından biri de liderlerin farkındalığını, yetkinliğini ve sorumluluğunu artırarak her birinin dönüşümcü sürdürülebilirlik liderleri olmalarını sağlamak. Bu aşamada da özel sektörden akademiye, sivil toplumdan kamuya tüm ekosistem aktörlerine önemli sorumluluklar düşüyor.Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.