Beslenme, yaşamın temel ihtiyacı olmasının yanında sağlık üzerindeki direkt etkisiyle de günden güne daha çok karşımıza çıkmaya başladı. 1990’larda etkisini gösteren gıda endüstrisindeki sanayileşmeyle beslenmemiz son yıllarda ne kadar da değişti değil mi? Beyaz ekmek gibi suçlanan besinler hayatımızdan tamamen çıkarmamız gerekenler kategorisine girerken kinoa gibi daha önce duymadığımız besinler vazgeçilmezlere dönüştü. Bütün dünyada birçok otorite ve endüstri mikrofonu eline almışken son zamanlarda çekilen bir belgesel bakış açımızı değiştirecek gibi görünüyor. Tek Yumurta İkizleri ve Farklı Diyet Denemeleri ABD’de yapılan ikizler deneyinde sekiz hafta boyunca tek yumurta ikizleri iki farklı diyet uyguladı ve kan parametreleri, bağırsak mikrobiyomu, epigenetik değişiklikleri gösteren epigenom ve beyin fonksiyonları karşılaştırıldı. İkizlerden biri vegan diğeriyse omnivor (her şeyi tüketebilen) olarak seçildi. İlk dört hafta bütün öğünler araştırmacılar tarafından tedarik edilirken diğer dört haftadaysa ikizler evde kendi yemeğini kendisi yaptı. Sekiz haftalık sonuçlar değerlendirildiğinde vegan beslenmenin her testte daha iyi sonuçlar sağladığı ortaya çıktı. Fakat bazı sonuçlar yanlılık yaratabiliyor çünkü işin içinde egzersiz etkisi de mevcut. Özellikle kalp damar hastalıklarını tetikleyebilen LDL (düşük dansiteli lipoprotein) değerleri veganlarda hızla düşüyor ve sabitleniyor. Sebze ve meyve tüketiminin artırılması LDL yükselişinin yıllardır bilinen bir tedavisi. Bilimsel bir dergide yayınlanan bu deneyi ele alan belgeselde özellikle kardiyometabolik sorunların çözümüne vegan beslenme öneriliyor (JAMA). Bu noktada dikkat: LDL artıran besinler genelde hayvansal ürünler gibi görülse de pişirme teknikleri ve bitki bazlı fast-food besinler de LDL içerebiliyor (AHA). Bu yüzden vegan beslenmek yeterli değil. Bununla beraber her ne kadar gruplar arasında anlamlı farklılıklar elde edilmiş olsa da sorun omnivor beslenmeden çok hayvanların yetiştirilme ve büyütülmesinde yatıyor.Vegan Beslenmenin MaliyetiBaşka bir yönden değerlendirelim. Vegan beslenmenin maliyetinin omnivor beslenmeye göre ülkemizde yaklaşık üç kat daha pahalıya mal olabileceğini biliyor muydunuz? Bu durum ABD’de de benzer. Mesela 2021’de ABD’de yapılan bir araştırma vegan beslenmenin yüzde 29 daha fazla maliyete sebep olabileceğini göstermiş. Tarımsal üretim yapan bir ülkeye göre bile bu fark dikkat çekiyor. Ülkemizdeyse veganlık, ürünler genelde ithal edildiği için çok pahalı bir beslenme tarzı hâline geliyor. Üstelik sadece vegan beslenerek B12 vitamini ve demir ihtiyacımıza ulaşmamız mümkün değil. Ülkemizde B12 vitamini demir yetersizliği anemisinin hâlâ tam çözümünün bulunamadığını düşünürsek bu riski almak için biraz erken gibi görünüyor.Ağzımıza koyduklarımız diğer her şeyden daha önemli Kültürü çok uzun yıllara dayanan ülkelerde köklü değişimler için ciddi zaman ve efor gerektiği de unutulmamalı. “Blue Zones” ismi verilen, “Mavi Bölgeler” şeklinde Türkçeleştirilen konsepti ele alan 100 Yıl Yaşamak: Mavi Bölgelerin Sırları belgeselinde uzun yaşayanların sırları inceleniyor ve her toplum kendi atası gibi beslense aslında ne kadar uzun ve sağlıklı yaşandığı görülüyor. Beslenme elbette önemli ama beslenme ve yemek kültürü daha da önemli. Pek çok çalışma Akdeniz diyetinin her hastalığa deva olduğunu kanıtlarla ortaya koyuyor. Bununla birlikte Akdeniz diyetinin bir yaşam tarzı olduğunu da unutmamak gerek. Hayattan keyif almayı, sosyal yemeyi, yediklerinin farkında olmayı ve taze beslenmeyi ön plana koyan bunun yanında fiziksel aktiviteyi diyetin bir parçası olarak tanımlayan bu yaklaşım bize kültürümüzle hareket etmemizi gösteriyor. Deneyelim mi?Bir akademisyen ve beslenme uzmanı olarak incelediğimde ben de kendimde son zamanlarda kırmızı et tüketiminin yaptığı rahatsızlığın farkındayım. Akdeniz diyetinde önerildiği gibi, kırmızı et yeme sıklığını azalttıkça hafiflediğimi hissediyor ve öneriyorum. Fakat katı bir şekilde veganlığa geçersem enerjimin düşeceğinin, tam doymayacağımın ve seçeneklerim kısıtlandığı için zorlanacağımın farkındayım. Burada kişinin bedenini iyi tanıması gerçekten çok önemli. 2013’te UNESCO’nun kültürel miras listesine giren Akdeniz Diyeti (Mediterranean Diet) kültürel uyum ve uygulanabilirlik açısından daha yakın geliyor. Sürdürülebilir beslenmeyi destekleyen, bitki bazlı beslenmeyi temel alan ve hayvansal ürünlerin tüketimini azaltmayı öneren bir diyet olan Akdeniz diyeti, ülkemizin coğrafi konumu açısından da üretilen tahıl ve süt ürünleriyle bize en yakın diyet gibi görünüyor.Çok uzun yıllar boyunca bu konuda bir kaygısı olmayan ama glütensiz beslenmenin bir anda popülerleşmesiyle bu yeni diyete geçen tanıdıklarım ve danışanlarımda geri dönüşü olmayan glüten intoleransı gözlemledim. Alışkanlıkları hızla değiştirmeye çalışmak hem kalıcı sonuç getirmez hem de sindirim başta olmak üzere fizyolojik bazı süreçlerde ciddi problemlere yol açabilir. Dolayısıyla vegan beslenmede her ne kadar popülerlik kazanmış olsa da yavaş bir geçiş önemli. Bu sırada hem zihin hem beden aynı anda uyum sağlamalı.Vegan beslenecek miyiz?Yetişkinler için bilinçli bir şekilde planlanmış vegan beslenme bir seçenek olabilir. Elbette her problemin bir çözümü var. Dikey tarımın, mantar yetiştiriciliğinin, demir ve B12 vitaminiyle zenginleştirilmiş içeriklerin yaygınlaştırılması ülkemizde de belgesellerde bahsedilen sonuçların alınmasını sağlayabilir. Tabii beslenme alışkanlıklarının sancılı değişim sürecinin yanında vegan besinlere ulaşmanın da kolaylaştırılması gerekiyor.Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.