1980’lerde Jane Fonda’nın egzersiz videosu çılgınlığıyla mottolaşıp Scorpions’ın şarkısıyla iyice dillere düşen “Acı yoksa başarı da yok.” sözünün nereden geldiğini biliyor musunuz? Daha yüzyıllar önce Benjamin Franklin tarafından “Acının olmadığı yerde başarı emaresi aramayın.” şeklinde söylenmişti.Fonda’nın söylediği hâlini Franklin’inkine tercih ederim. İkisi de aynı anlama geliyor, niye kıyaslıyorsun diyorsanız söyleyeyim. Beş kelime altı kelimeden daha iyidir. Ayrıca Jane Fonda ne zaman “Acı yoksa başarı da yok” dese ardından hep şunu söylerdi: “Kaslardaki yanmayı hisset.”Yüzünüzü ekşitip “Ay ne kadar da klişe” deseniz de bu cümlenin altında duygusal zekâya dair derin bir bilgelik yatar. Her bir duygunun, özellikle de olumsuzların farkına varıp kabullenmek kişisel gelişim için oldukça önemli.Hepimiz en iyi halimize ulaşmak için çabalamıyor muyuz? Bu, bazılarında diğerlerinden daha fazla olmakla birlikte, gündelik hayatta davranışlarımızı motive eden yegâne unsur temel bir psikolojik dürtüdür.Aslında hepimiz aynıyız. Daha hızlı öğrenmek, daha üretken çalışmak ve daha etkili iletişim kurmak gibi gündelik hayatımızda daha iyi performans göstermemize yardımcı olacak küçük hileler arıyoruz. Psikoloji ve nörobilim alanındaki yeni araştırmalar, duygularımızın aslında birçok görevin üstesinden gelirken daha iyi performans gösterme becerimizi etkileyen araçlar olduğunu gösteriyor.Yüzyıllar boyunca hepimize ne mavallar okundu. Asıl güce ve başarıya ulaşmanın yolu sözde duygularımızı bastırıp çelik gibi bir iradeye sahip olmaktan geçiyormuş… Sizlere de anneniz, babanız ya da diğer büyükleriniz daha yüksek uğraşlarda başarılı olmak ve iyi bir hayat yaşamak için duygularınızdan kurtulmanız ya da en azından kontrol etmeniz gerektiğini söyledi, değil mi? Sandınız ki Uzay Yolu’ndaki Mr. Spock gibi olmalıydınız. Fakat artık biliyoruz ki duygularımız üst düzey davranışlarımızın ve kararlarımızın her alanında oldukça kritik bir rol oynuyor.Aslında olumlu duygularımız her şey güvenli, sakin ve öngörülebilir olduğunda ortaya çıktığı için pek çok açıdan önemli. Üstelik bize hissettirdiklerini seviyoruz, buna şüphe yok. Lakin bu kadar fazla olumlu duygulara odaklana odaklana sürekli iyi hissetmek zorunda hissediyoruz. Son gelinen noktada pozitiflik resmen takıntı haline getirilmiş durumda. İyi hissetmekle ilgili tüm bu keşmekeş içinde olumsuz duygularımızın varlığını kabul etmeli, onları marjinalize etmemeliyiz. Negatif duygular genellikle bizi en çok geliştirecek araçlardır.Örneğin kaygıyı ele alalım. Ne zaman kaygılı hissedersiniz? Mesela çevrenizde belirsiz bir şey olduğunda kaygı perileri hemen kanat çırpmaya başlar. Peki bu hisse yol açan nedir? Adım adım gidelim. Belirsizlikle karşı karşıya kaldığınızda beyniniz bu duruma sebep olan şeylere dikkat etmenizi sağlayan bir dizi bilişsel, davranışsal ve fizyolojik sinyal gönderir. Aslında bu rahatsız edici kaygı hissi, hayatınızda düzeltilmesi gereken her şeyi düzeltmeniz için sizi teşvik eden özel bir durumdur.Performans anında, kaygı ve genel olarak tüm olumsuz duygular beyindeki geribildirim sistemini tetikler. Bu aslında performansımızla ilgili bir şeylerin ters gitmeye başladığını haber veren bir sinyaldir. Kaygının yarattığı olumsuz duygusal deneyim, anlık bir başarısızlık duygusundan kaynaklanır. Yani beynin alarm tuşuna basan ve sistemin geri kalanına bazı düzeltici eylemlerin yapılması gerektiğini söyleyen bu sinyali gönderen duygudan....Ne zaman iyi hissedip cıvıl cıvıl öten bir kuş gibi olursunuz, işte o an aynı alarm sessizleşir. O yüksek ses birden söner gider. Sonunda ne mi olur? Beyninizin anlık performansınızdaki ufak tefek aksaklıkları fark etme yetisi gittikçe azalır. Ve tabii ki bu, potansiyelinizi tam kullanmadığınız anlamına gelir.Bunu söylemek hiç hoşuma gitmese de biraz kaygı başarıyı da beraberinde getiriyor. “Acı yoksa başarı da yok.” diye boşuna dememişler. Nörobilim bile bunu kanıtladı. Orijinal Yayın Tarihi: 30 Eylül 2023Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.