Empati kurabilmek olağanüstü bir yetenek. Düşünsenize dünyayı başka birinin gözünden görebiliyor, onun düşündüğü gibi düşünebiliyor, onun hissettiği gibi hissedebiliyorsunuz. Bu gerçekten de harika bir süper güç.Üstelik empati kurabilmek sizi daha iyi bir:YazarKonuşmacıSunucuLiderTakım ArkadaşıSatışçı EşEbeveynArkadaşve çok daha fazlası yapar.Empati kurmanın biraz trajikomik bir yanı da var. Düşünsenize, hepimiz empati kurma becerilerimizi geliştirme potansiyeline sahibiz, değil mi? Genellikle de başkalarından bunu bekleriz. Fakat kendimiz bile empati kurmakta zorlanırken, bu adil mi? Yıllar geçtikçe daha iyi empati kurmama yardımcı olan çok basit, hatta sadece iki dakikalık bir yöntem geliştirdim. Bir de üstüne adını “kaseti geri sarmak” koydum.Kaseti geri sarmak ne demek? Karşımızdaki kişiyle empati kurmada ve ilişkileri güçlendirmede nasıl bu kadar etkili olabilir? Bu soruları cevaplayabilmek için öncelikle empati konusunda neden bu kadar başarısız olduğumuza daha yakından bakarak başlayalım.Empati kurmak neden bu kadar zor?Başkalarından empati görmeyi istememize rağmen empati kurmanın bu kadar zor olmasının basit ve psikolojik bir arka planı var. Buna “perspektif boşluğu” deniyor.Perspektif boşluğu (empati boşluğu olarak da anılır), insanların deneyimlemediği durumlara verecekleri tepkiyi tahmin etme konusunda yaşadıkları zorlukları anlatan psikolojik bir durumdur. Bir başka deyişle içinde olmadığınız belli başlı durum ve koşullara karşı nasıl tepki vereceğinizi doğru şekilde hayal edememektir. Diyelim ki empati kurmaya çalıştığınız kişinin yaşadığı durumun benzerini yaşadınız. Onunla konuşurken gerçekten empati yapamayabilirsiniz. Neden mi? Çünkü hafızanız sizi yanıltacak ve o olaya veya duruma karşı gerçekte olduğundan daha iyi tepki vermişsiniz gibi hatırlatacak.Örneğin, Northwestern Üniversitesi’nde psikolog olan Loran Nordgren, katılımcılarla birlikte buz gibi bir odada beş saat boyunca oturmanın ne kadar acı verici olacağını tahmin etmeye çalıştıkları bir deney yapıyor. İlk grup bir kolunu ılık su dolu kovanın içine sokup tahminde bulunmaya çalışmış. İkinci grupsa bir kolu buzlu su dolu kovanın içindeyken tahmin yürütmüş.Tabii ki kolları soğuk suda olan grup acıyı en yoğun şekilde hissetmesi beklenen gruptu.Fakat herkesin bir kolunu buzlu su dolu bir kovaya soktuğu üçüncü bir grup daha vardı. Daha sonra bu katılımcılar, buz gibi odada oturmanın ne kadar acı verici olacağını tahmin etmeden önce kollarını çıkarıp 10 dakika bekletilmiş. Sonuç ne oldu dersiniz? Tahminleri kolları sıcak suda bulunanlarla aynı çıktı.Üçüncü gruptakiler henüz 10 dakika önce buz gibi bir deneyim yaşamış olsa da artık bu seviyede bir acıya maruz kalmadıkları için yaşadıkları durumu etkili bir şekilde hatırlayamıyordu. Tam da bu deneyde olduğu gibi perspektif boşluğu, doktorların hastalarının acı çekme seviyelerini neden genellikle hafife aldıklarını ve kendimizi, eşimizin ya da bir aile ferdimizin yerine koymakta neden bu kadar zorlandığımızı açıklıyor. Hatırlamakta fayda var: Kendi davranışlarımızı ve seçimlerimizi o anki durumumuza göre yanlış değerlendirme eğiliminde oluyoruz.Peki, perspektif boşluğunu nasıl kapatabilirsiniz? Veya empati gösterme kabiliyetinizi nasıl geliştirebilirsiniz?Empatiyi bir kas gibi düşünebilirsiniz. Ne kadar çok çalıştırırsanız o kadar güçlenir.Bu kası kuvvetlendirmek için de sadece kaseti geri sarmanız gerekiyor.Kaseti geri sarınGenç nesil bilmez. Eskiden evlerimizde kocaman kasetçalarlar vardı. A ve B yüzü olan kasetleri baştan sona dinlediğimizde geri sarardı. Böylece yeniden dinleyebilirdik. “Kaseti geri sarmak” tabiri de buradan geliyor. Aslında bir kaydın başa alınması, tekrar gözden geçirilmesi anlamına gelen eski bir deyim.Metaforik anlamda, neredeyse her iletişim kurma anında kaseti başa sarabilmeniz mümkün. Bunu, verdiğiniz mesajı daha sonra gözden geçirerek yapabilirsiniz. Fakat işin püf noktasını kaçırmayın derim. Bu kez mesajı karşı tarafın gözünden değerlendirmeniz gerekiyor.Örneğin:Gönderdiğiniz her e-postayı veya kısa mesajı yolladıktan sonra tekrar okuyun.Her sesli mesajı yolladıktan sonra bir kez daha dinleyin.Yaptığınız her sunumdan sonra o sunumun videosunu izleyin.Yaptığınız her konuşmayı bitirdikten sonra kafanızda tekrar tekrar döndürün.Okurken, dinlerken, izlerken ya da düşünürken kendinize sorun:Düşündüğümden farklı söylediğim bir şey var mı?Ağzımdan çıkan hangi sözler kolaylıkla yanlış anlaşılabilir?Gelecekte daha net olmak ya da amacıma (bilgi vermek, ikna etmek, motive etmek) daha iyi ulaşabilmek için neleri değiştirmeliyim?Çoğu zaman sadece birkaç dakikanızı alacak bu yöntemin bu kadar faydalı olmasının altında yatan başka bir neden var.İletişim kurduğunuz ilk anda, bunu kendi bakış açınız üzerinden yaparsınız. Karşınızdakine odaklanmayı deneseniz bile bu böyledir. Boşuna dememişler, baktığın benim gördüğün sen. Çünkü siz ne kadar uğraşırsanız uğraşın, arada mutlaka bir perspektif boşluğu olur. İşte bu yüzden herhangi bir kayıtta kendi sesinizi duyduğunuzda ya da kendinizi gördüğünüzde utanırsınız. Hatta şöyle dersiniz: “Sesim gerçekten böyle mi?”Ama konuşmanızı daha sonra dinleyicileri de göz önünde bulundurarak değerlendirdiğinizde, her şeyi onların bakış açısından görebilir ve duyabilirsiniz. Bunu her seferinde iki-üç dakika ayırarak tekrar tekrar yaptığınızda, yavaş yavaş ve adım adım empati kurma kapasitenizin de geliştiğini görecek ve hissedeceksiniz.Bugünden tezi yok bunu denemeye ne dersiniz? Her mesaj ya da konuşmanızdan sonra ya da mümkün olan her fırsatta birkaç dakikanızı ayırın ve kaseti geri sarın.Bunu yaptıkça, kendinizi başkalarının gözünden görmeye başlayacaksınız ve perspektif boşluğunu nasıl kapatacağınızı keşfedeceksiniz. Daha empatik bir iletişim kurmayı kim istemez? Orijinal yayın tarihi: 20 Haziran 2024Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.(*) Bu yazının çevirisinde Türk okura hitap etmek için birtakım değişiklikler yapılmıştır.