Saat yediyi gösteriyor. Bir derbi akşamı. Mısır patlattım ve kızımla televizyonun karşısına geçtik. Tüyleri diken diken eden bir an. Heyecanlıyız.Kızıma döndüm. Gözleri kocaman açılmış, bana bakıyordu:"Anne, erkekler de mi futbol oynuyor?"Güldüm. Onun için çok doğal bir soruydu çünkü kızım kadın futbolunu izleyerek büyüdü. Sevgili ortağım Kiraz Öcal’la birlikte kurduğumuz Kızlar Sahada sayesinde onun dünyasında futbol kadınların oynadığı bir oyun.Kızlar Sahada’nın öğrenci ayağını, stajyerken girişimci olan biricik ekip arkadaşımız Gökçe Güven’le hayata geçirdiğimizde, Türkiye’nin kırsal bölgelerinden gelen ve sekiz haftalık yoğun bir futbol antrenmanını tamamlayan kızlarla röportaj yapıyorduk. Bir genç kız özellikle dikkatimi çekti: Tertemiz forması, kolunun altında yepyeni bir futbol topu, pırıl pırıl gözleriyle bana bakıyordu ve şu cümle dilinden döküldü:"Futbol oynayabildiğim için artık dayım gibi doktor da olabilirim."Kocaman bir bilgelikle dolu o sarsıcı cümle… İşte bir acayip vurucu an daha. Kadınlarla erkekler arasına çekilmiş duvarı yerle bir eden gizli bir güç.Gerçek hayattaki rakamlarsa o kadar iç açıcı değil, Dünya Ekonomik Forumu’nun 2024 Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre:134 yıl - Cinsiyetler arasındaki maaş eşitsizliğinin ortadan kalkması için gereken süre.2 kat fazla - Kadınların dünya genelinde erkeklere göre ev işlerine ayırdığı zaman.Yüzde 50 daha fazla - Kadınların hasta aile üyelerine veya yaşlılara bakma olasılığı.Çocuk sahibi olmak mı? Eğitim ve deneyim erkeklerle aynı olsa bile, her bir çocuk için annenin maaşı yüzde 4 oranında azalıyor. İşe alım oranları: Annelerin sadece yüzde 48’i işe alıma uygun görülüyor, aynı geçmişe sahip çocuksuz kadınlardaysa bu oran yüzde 87.Ve beni en çok etkileyen veri: Kadın girişimciler yatırım fonlarının sadece yüzde 2,2’sini alabiliyor ama erkek ekiplerden 4 kat daha fazla getiri sağlıyorlar.Kadınlar Günü’nde Linkedin hesabımda yayınladığım, son hamileliğim sürecinde çekilen videoyu paylaşmak için iki yıl düşündüm.Çünkü ilham verici olsa da işin en gerçek taraflarını anlatmıyor.Uykusuz geceleri. Havalimanlarında ağlayan çocuklarını geride bırakmayı. Eşinin, yine bir yerlere gitmek için sabah dörtte uyandığını gördüğündeki bakışını. 100’üncü kez reddedilmeyi. Başarıyı ve başarısızlık korkusunu aynı anda taşımayı. Ama her şeye rağmen, her zaman sevdiğim şeyi yapmayı: Esenlik sunmayı, insanların hem kendileri hem birbirleri için daha iyi bir dünya yaratmalarına destek olmayı.Özetle düşüncem şu: Kadın olmak ve gerçekten kendini gerçekleştirmek - her ne anlama geliyorsa - bir bedel gerektiriyor. Büyük fedakârlıklar istiyor. Rakamlarsa ortada. Ama şundan eminim: Tüm bunlar gerçek olabilir. Daha önce oldu. Ve yine olacak.Bir gün kendimi yeterince başarılı hissedecek miyim? (Merhaba sahtekârlık sendromu!) Asla, "Tamam, oldum." diyemeyeceğim. Girişimci olmak demek, hiçbir zaman tam anlamıyla huzurlu hissetmemek demek. Ama zaten mesele bu değil.Mesele şu: Bu hikâyeleri anlatmalıyız. Kızlarımız ve oğullarımız böyle hikâyelerle büyüsün diye. Bize inananlara, bizi destekleyen, bizden alışveriş yapan, bize yatırım yapan, bizimle çalışan, biz hayallerimizin peşinden giderken arkada işleri toparlayan insanlara söylemeliyiz. Çünkü tek yol bu: Hiçbir şey için özür dilemeden, olduğumuz hâliyle, eksiksiz şekilde var olmak. O yüzden, her neredeysen, ne için çabalıyorsan, o sahaya çık, o düdüğü çal ve maçı başlat.Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.