Gerçek” hayat tam bir hayal gücü katilidir. Sınırlar koyar, kurallar öğretir, uymanız gereken normlar dayatır. Size kalan daracık alanda hayal etmekse gün geçtikçe zorlaşır. Oysa oyun dünyası, piksel ve çokgenlerin sürükleyici deneyimler yaratmak için birleştiği uçsuz bucaksız bir olasılıklar evrenidir. Bu yüzden zevklidir, bu yüzden kendine bağlar. Oyuncuyla içinde yaşadığı sanal dünyalar arasında derin bir bağ kuran da hayal gücünün ta kendisidir. O dünya ki bize gerçeklikte yitirdiklerimizi sunar ve tam olarak bu nedenle milyarlarca insanı bir mıknatıs gibi kendine çekiyor. Oyun endüstrisi, son yıllarda teknolojideki gelişmeler ve artan sürükleyici deneyim talebi üzerine dikkate değer bir dönüşüm geçirdi. Statista rakamlarına göre dünyada ‘video oyunları’ segmentindeki küresel kullanıcı sayısı 2024 yılı itibarıyla 1,2 milyar kullanıcıya ulaşmış durumda. 2027 yılına kadar bu sayının 1,47 milyar kullanıcıya ulaşacağı tahmin ediliyor. 2024 yılı sonu için tahmini pazar büyüklüğüyse $455,27 milyar!1 Bu artış, oyun platformlarının yaygınlaşması, mobil oyunların yükselişi, sanal ve artırılmış gerçeklik (VR - AR) gibi son teknolojilerin ortaya çıkışıyla yakından bağlantılı. Ancak işin içinde en az teknolojinin gidişatı kadar önemli olan bir faktör daha var, insanlığın gidişatı.VR oyunların en heyecan verici yönlerinden biri, oyuncuları yeni dünyalara ve gerçek dünyada kopyalanması imkânsız deneyimlere taşıma potansiyeli. VR, uzak gezegenleri keşfetmekten antik kalıntıları gezmeye kadar oyuncuların imkânsızı deneyimlemelerine ve hayal güçlerini daha önce mümkün olmayan şekillerde açığa çıkarmalarına olanak tanıyor. Tasarımcılar her bir veriyi tek tek işleyerek oyuncunun bir sonraki deneyimini daha da iyi hâle getirmek için kullanılıyor. Oyunu cazip kılan en önemli özellik de sizi “içine çekmesi”.Oyuna dalma durumu, gerçekçi grafikler, ilgi çekici anlatılar, sezgisel kontroller ve kusursuz oyun mekaniği dahil olmak üzere bir dizi faktörü kapsıyor. Bu unsurlar kusursuz bir şekilde bir araya geldiğinde bir varlık hissi yaratıyor; oyuncu, oyun dünyasında gerçekten “orada” olduğunu, olay ve etkileşimleri ilk elden deneyimlediğini hissediyor.“Oyuna dalma”nın önemli bir yönü, sanal ortamda da olsa “orada olma” hissi. Bazı çalışmalar beynin mekânsal farkındalık ve vücut farkındalığından sorumlu alanlarının, sürükleyici oyun deneyimleri sırasında da aktif olduğunu gösteriyor. Yani beyniniz gerçekten “oradaymışsınız” gibi tepkiler veriyor. Kapılma deneyimiyse o esnada tüm dikkatinizin oyunda olmasından kaynaklanıyor. Bu, iki boyutlu ortamlarda, örneğin sosyal medyada yakalanabilecek bir dikkat düzeyi değil. Özellikle bizi dış faktörlerden izole eden VR gözlükler nedeniyle dikkatin dağılma olasılığı düşüyor. Üçüncü ama en az ilk ikisi kadar önemli bileşen de duygusal uyarım. Nörobilim tekniklerini kullanan çalışmalar duygusal oyun deneyimlerinin kalp atış hızı, cilt iletkenliği ve beyin aktivitesindeki değişiklikler de dahil olmak üzere güçlü fizyolojik ve sinirsel tepkileri ortaya çıkarabildiğini gösteriyor. Bu duygusal tepkiler, oyuncunun oyun dünyası ve karakterlere olan bilişsel yatırımını (duygu, dikkat ve uyarılma seviyesini) artırarak oyunun içine dalma hissine katkıda bulunuyor.Oyun tasarımcıları, dalma ve sürüklenme deneyimini en üst düzeye çıkarabilmek için nörobiyolojik veriler dahil olmak üzere çok farklı veri kaynaklarından beslenerek muazzam işlere imza atıyor. Teknolojik imkânların gelişmesinin bu sürece katkısı tartışılmaz. Ama bana kalırsa en az bunun kadar önemli olan bir diğer faktör de günümüz insanının uçsuz bucaksız kaçış arzusu. “Başkaları” tarafından yaratılmış bu dünyada kendim gibi hissetme olasılığım düştükçe, yine başkaları tarafından, ama bu defa “benim” için yaratılan dünyalara kaçma isteğim de o derece artıyor.Bu yazı, Inc. Türkiye Nisan 2024 sayısında yayınlanmıştır. Abonelere özel çok daha fazla içerik için şimdi size özel tekliflerimizi inceleyin!