Umarım hayatınızın hiçbir anında can havliyle kıvranmazsınız. Fakat böylesi tehlikeli anlar için girişimcilik tecrübeleriniz en kıymetli can yeleğiniz olacaktır.En azından Richard Branson için öyle olmuş.Branson’ın Don’t Look Down belgeseli, sıcak hava balonuyla okyanus ötesi yolculuklarının hikâyesini ve başlarından geçen bir dizi tehlikeli anı anlatıyor.Bu nefes kesici belgeselden aldığımız ilham eşliğinde, Branson’la sadece belgeseli değil birçok konuyu konuştuk. Markalaşma ve girişimcilik deneyimlerinden tutun da tüm bunların en çok ihtiyaç duyduğu anda odaklanma becerisini nasıl artırdığına kadar her şey bu röportajda.Yardımcı pilot Per Lindstrand başta olmak üzere ekibinize nasıl bu denli güvendiniz? Sonuçta daha önce Atlantik’i balonla geçen kimse olmamıştı. Güzel soru. [Durakladı]Per’in tecrübelerini ve işinde ne denli başarılı olduğunu bilmek bu yolculuğa kalkışmada etkiliydi. Ama daha etkili olan başka bir mesele var. Belgeselde de söylediğim gibi, bu adamın çoluğu çocuğu var. Unutmayın, çocuk sahibi olan insanlar hayatını ortaya koyduğu durumlarda daha da dikkatli olur. Bir de her ne kadar içimdeki ses aptalca bulsa da balon seyahati deneyimlemeyi çok istediğim bir şeydi. Biliyorsunuz bir de benim hayat mottom “Boşver, hadi yapalım.” olduğundan…Bu, Atlantik’i geçtiğiniz sırada Per’in suya atladığı ve sizin de bulutlara doğru süzülürken atlamayı düşündüğünüz o ana şahane bir geçiş oldu. Birçok insan o panik anında ne yapacağını bilemez. Ama siz soğukkanlıydınız. Yere güvenle inmeyi sağlayacak dünyanın en büyük paraşütünü giydiğinizin farkındaydınız. Böylesi kriz anlarında soğukkanlılığı korumayı nasıl başarıyorsunuz??Daha 15 yaşındayken kendi işimi kurmak için kolları sıvadım. Tabii, girişimci olmam 30’lu yaşlarımı buldu. Girişimci olduğunuzda soğukkanlılığı elden bırakmanın mümkün olmadığı kriz anlarını pek çok kez yaşarsınız. Benim bu konuda sayısız tecrübem olduğundan kriz anlarında sakin kalabilmeyi öğreneli çok oldu. O anda da yetişen hızır tüm bu tecrübelerimin toplamıydı.Yine de ilginç bir şekilde, disleksi olmam da bu olayda çok işe yaradı. Eğer disleksi olmasaydım özgüvenle atlar, o paraşütü kullanırdım. Muhtemelen de yanlış ipi çekerdim. (Paraşüt eğitimi sırasında Richard yanlış ipi çekmiş ve şans eseri eğitmenlerinden biri ikinci paraşütün ipini yakalamış. Resmen son anda kurtulmuş.)Belki de disleksi sayesinde hiçbir zaman fazla ukala ya da her şeyi bildiğini düşünen biri olmadım. Hâl böyle olunca olay anında da iyice düşündüm tabii. Yani esasen girişimcilik sayesinde edindiğim tecrübeler, soğukkanlılığımı koruyabilmem ve her şeyi bildiğimi düşünmemem o kriz anını atlatmamı sağladı.Markanızı ve işlerinizi büyütmek için çeşitli maceralara atılıyorsunuz. Bence aslında bu ikisi el ele gidiyor. Sanki hem girişimlerinizi birer macera olarak görüyor hem de atıldığınız maceralar işlerinizi büyütmeye destek oluyor.Havayolu şirketim olmasaydı da yine balonla bu geziyi yapardım. Dürüst olmak gerekirse bu işe giriştikten sonra yanında “British Airways” yazan hiçbir şeyle uçmamaya karar verdim. “British Airways” dışında herhangi bir şey yazsaydı yine uçardım.Tabii bu yüzden vergi memuruna bu gezinin tamamen ticari amaçlı olduğunu kanıtlamak zorunda kaldım. (Bir kahkaha patlatıyor.)Dürüst olmak gerekirse karşı koyamadığım maceranın ta kendisiydi. Fakat bu macerayla bir taşla iki kuş vurdum ve Virgin oldukça çekici bir marka hâline geldi. Özellikle bu gezide yaşadığımız maceralardan bazıları, Virgin’in dünyanın en çok bilinen markalarından biri olmasına epey yardımcı oldu. Cirosuna ve kârına bakıldığında Virgin bugün boyunu aşan bir performans sergiliyor.Ben bu gezide çok eğlendim, inanılmaz maceralar yaşadım. Markalaşma açısından bakıldığında da getirisi oldukça olumlu oldu.Pek çok markanın kimliği inşa edilirken köşe taşları net biçimde belirlenir. Fakat birçoğu belirli bir seviyeye ulaştıktan sonra başta belirlenen o kriterlerden uzaklaşarak özgünlüğünü yitirir. Size baktığımızda daima özgün işler yapmayı başarabildiğinizi görüyoruz. Markanız da sizinle eş zamanlı büyüyebildi desek mübalağ etmiş olmayız.Pek çok farklı sektöre girdik çıktık. Bizimle birlikte farklı endüstrilerde yer yerinden oynadı. Fakat hiçbir sektörün en büyüğü olamadık. Yine de marka olarak her zaman ana akıma meydan okuyoruz.Virgin Hotels Chicago, bazı şeyleri farklı yaparak, ABD’nin en iyi oteli seçilmişti. Miami’de faaliyete geçecek ve diğer tüm cruise şirketlerinden tamamen farklı olarak Virgin özgünlüğünde olacak Virgin Hotels’i hayata geçirdik.Virgin Galactic ise daha farklı. Uzay sektörüne bir çekicilik getiriyor. İnsanların uzaya gitme hayali kurabilmesini, bu hayallerin gerçekleşmesini sağlıyor.Dolayısıyla tek bir alanla sınırlı olmamak, her endüstride varlık göstermek markayı canlı tuttu.Ölümden dönen bazı insanlar dünyaya farklı bir gözle bakmaya başlar ya sanki sizde öyle olmadı. Kötü deneyimleriniz sizi yeni maceralara atılmaktan alıkoymadı. Mesela Trans-Atlantik uçuşunuz hakkında konuşalım. İndiğinizde nasıl hissediyordunuz?Hayatta kaldığım için büyük bir rahatlama hissettiğimi ve hayatım boyunca bir daha asla bir balonun yanına yaklaşmak istemediğimi hatırlıyorum.Fakat insanın bu korkunç anları bu kadar çabuk unutması, daha doğrusu zihninde gerilere atması enteresan değil mi? Hepsinden önemlisi, “hayır” yerine “evet” cevabını yeğleyen bir zihin yapısına sahibim, tam da o yüzden Virgin’daki çalışma arkadaşlarımız bana “Evetler Kralı” diyor. Ayrıca Atlantik uçuşunda o kadar çok şey öğrenmiştim ki. Tüm bu tecrübeyi Pasifik’i geçebilecek yeni bir balon tasarlamak için kullanmak yerine evde oturup TV’de bir başkasının bunu başardığını izleme fikri… İşte ona dayanamazdım. Yani, elbette tekrar balona binmeye cesaret etmek zordu, bu defa Pasifik’i geçebileceğimize inanmak da. Ama işe yaradı.Pasifik uçuşu sırasında boşalan bir tankı salmanız gerekirken arıza sebebiyle iki dolu tank da dahil olmak üzere birçoğunun salınmasına neden olduğunuz o anı düşünüyorum. Ekranda o kadar korkmuş görünmüyordunuz.Aslında o an dehşet vericiydi ve iliklerime kadar titriyordum. İçten içe, bir yerlerde bir terslik olduğunu olduğunu biliyordum. Kapsülün içinde, Per’in aşağıda benim de yukarıda durduğumuz tuhaf bir açıdaydık. Ben deneyimsiz bir balon pilotuyum, sorunu anlayamıyordum. Aslına bakarsan Per bile tam olarak neyin ters gittiğini bilmiyordu. “Yakıtımızın yarısını kaybettik.” dediği anda bunun hayat memat meselesi olduğunun farkına vardım. Gözyaşlarına boğulmak veya kontrolü kaybetmek bir işe yaramayacaktı. Yaşamak için son 30 veya 40 saatiniz kaldığını düşününce hayatta kalmak için elinizden gelen her şeyi yaparsınız.Girişimcilik deneyimlerim sayesinde, muhtemelen bu durumla Per’den biraz daha iyi başa çıktım. Elbette o biraz daha uzun süre uyanık kalmış ve sarsılmıştı, dolayısıyla çok etkilendi. Ama belgeselde de açıkça görüldüğü gibi metanetini korudu.Belgesel, birbirini tamamlayan yetenek ve kişilik özelliklerine sahip insanların zamanla birbirlerinden nasıl etkilendiklerini gösteren bir çalışma. Ayrıca bunun kişiler arasında ömür boyu sürecek bağların kurulmasına imkân sağladığını da söyleyebiliriz.Pasifik uçuşumuzdan sonra maceralarla dolu dört büyük balon gezisi daha yaptık. Ama ne yazık ki balon Pasifik’te battığı için görüntülerin büyük bir kısmı elimizde yok.Per’de bende olmayan pek çok beceri ve özellik var. Bu aramızda güçlü bir bağ kurulmasını sağladı. Evet, birbirimize tamamen zıt karakterlerdeyiz. Hatta dünya turuna çıktığımız uçuşta bu konu hakkında epey konuştuk.Hatta bir keresinde Per şöyle bir soru sormuştu: “Sence neden bu kadar başarılısın?” Ben de ona, “Bence işin sırrı yaptığın her işte olumlu olmaya özen göstermek.” diye cevap verdim.Son derece pozitif bir insanım. Hayatta daima en iyisini arıyorum ve olumlu bir tutumun size başarı getirmeye yardımcı olabileceğine gerçekten inanıyorum.Orijinal yayın tarihi: 14 Kasım 2016Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.(*) Bu yazının çevirisinde Türk okura hitap etmek için birtakım değişiklikler yapılmıştır.