Doğru hedef, insanı harekete geçiren bir etkiye sahip olacak önce. Şirketler elbette ufuklara doğru yol almak isteyip büyük dönüşümleri, pazarda ses getirecek önemli başarılar elde etmeyi amaçlar. Ama ufuklarda yer alan o büyük dönüşüm hedefleri, çalışanlar için heyecan verici olsa da çoğu zaman onları harekete geçirmeye yetmez. Büyük ve iddialı hedefler insanların şirkette geçirdikleri zaman ve harcadıkları emeği anlamlı kılmak için gerekliyse de günlük davranışları arzu edilen yönde değiştirmek için yeterli olmayacaktır. İnsanlar aslında gözlerinin önünde duran, erişebildikleri fırsatları kovalama ve tehditlerden kaçma eğilimindedir. Bu doğal eğilim, kurumları büyük hedeflerine götürecek yeni davranışların, çalışanların gündelik sıkıntılarına ve mevcut alışkanlıklarına yenik düşmesine neden olur. Arzu edilen yeni davranışlar öncelik kazanamadığı için hayata geçmez. Davranışları değiştirecek sürdürülebilir müdahaleler hedefleri doğru belirlemeyle başlar. Bu yazımda bizi harekete geçiren hedeflerin bazı karakteristik özelliklerinden bahsetmek istiyorum. 1. Hedef ne kadar yakınsa motivasyon o kadar güçlüdür.Yakınlık kavramı beyinde fiziksel mesafe metaforu üzerinden işlenir. Fiziksel olarak yakında hissettiğiniz fayda, davranışı da tetikler. Hedeflerin gerçekleşmesi için belirlenmiş olan tarih veya gerekli süre, işin yapılacağı andan uzaktaysa hedefe ulaşma motivasyonu zayıflar. Çünkü beyin aradaki zamanı fiziksel mesafe olarak algılar. Hedefle ilişkili fayda kilometrelerce uzağa gittiğinde arzu edilen davranışın sergilenmesi de ertelenir. Hatta çoğu zaman yeni davranışla ilgili talep, insanların farkındalığının dışına çıkar. Çünkü çalışan için bu haftanın sonu, ayın sonundan daha yakındır.Mesafeyi kısaltmak her zaman mümkün olmayabilir. Fakat uzaktaki bir hedefin daha yakın algılanmasını sağlamak çoğu zaman mümkün. Aşağıda değineceğim diğer maddelerin tamamı kendi içinde bir başka meseleyi çözerken aynı zamanda bu amaca da hizmet ediyor. Bu konuda derinleşmek isterseniz, psikolojik mesafe literatürüne göz gezdirebilir ve birçok taktik keşfedebilirsiniz. 2. İlk adımı atmak düşündüğünüzden daha zordur.İnsanlar fikir ve alışkanlıklarını koruma eğilimindedir. Bu eğilim, mevcut alışkanlık ve inanç sistemimize ters düşen yeni bir davranışı benimsemeyi zorlaştırır. Hatta yeni davranışı olduğundan daha zor ve riskli algılamamıza yol açar. Bunlar yetmezmiş gibi yeni davranışla ilişkilenmiş olan ödüllerin gerçekleşme olasılığını da olduğundan düşük varsayarız. Bu nedenle, bir insanı yeni bir davranış kalıbına geçmeye ikna etmek oldukça zordur.Peki davranış değişikliği nasıl başlar? Nihayetinde varılmak istenen yere giden ilk adımı somut bir ara hedef hâline getirerek. Bunun sebebi insanların genellikle başladıkları işi bitirme eğiliminde olmalarıdır. Ayrıca, davranışlarımızla barışık olmak ister, kendimizi onlar üzerinden sürekli yeniden tanımlarız. Bu psikolojik eğilimimiz ilk adımı attığımız o yeni davranışı devam ettirmemize yardımcı olur. Böylece hedef daha yakın ve olası görünmeye başlar. Bu yüzden yola çıkmayı sağlayan o ilk adımı sakın ha hafife almayın.3. Momentumu korumak için gerçekçi ve sürdürülebilir adımlar atın. Şirketlerin karmaşık dünyasında gündelik insan davranışlarıyla kurumsal hedefler arasındaki ilişki zaman zaman netliğini yitirebilir. Bu yüzden heyecanla başlayan pek çok dönüşüm projesi gerçek hedeflerine varamadan sessizce yok olur gider.Eğer hedefiniz büyükse, yol üzerinde karşılaştığınız belirsizlikler hedefinizle aranızdaki psikolojik mesafeyi uzatır. Varılması görece olası ara hedefler koymak işte tam da bu noktada işe yarar. Çünkü bu ara duraklar bir diğerine ulaşmaya yardımcı olacağından o ırak yolları gözünüzde kısaltır. Bir durakta kaçan fırsat, kayıptan kaçınma ve sosyal kanıt gibi sezgisel dürtüler davranışların ertelenmesini engelleyerek dönüşüm sürecini destekler. Ara hedeflere ulaşıldıkça zamanlı geribildirim ve hakkaniyetli ödüllendirme, davranışın bir alışkanlığa dönüşmesine yardımcı olur. Burada zamanlamanın önemi yadsınamaz. Davranışın gerçekleşmesi ve sonucunu bildiren geribildirim arasındaki süre açıldıkça geribildirimin destekleyici gücü de azalır. 4. Duyduğumu ve okuduğumu anlamakta zorlansam da gördüğümü hissederim. Hedefleri ve hedeflere giden yolu olabildiğince görselleştirin derim ben. Gelin birlikte deneyelim. Bir ara hedefe ulaştığınızda bunu görsel olarak ifade etmeye çalışın. Görselleştirme, bilgiyi imgelerle işleyen ve saklayan beynimiz için daha doğal bir iletişim dilidir. Çünkü psikolojik mesafeyi kısaltarak karşımızdaki uyarana davranışsal bir tepki verme olasılığımızı artırır. Unutmayın, ne kadar somut o kadar iyi!Harekete geçiren hedefler belirlemenin bütün püf noktaları elbette bu dört maddeyle sınırlı değil. Örneğin, kendi hedeflerinin belirlenme sürecine insanları dahil etmek, sürecin esnekliği, hatalardan ders çıkarmak gibi başka önemli meseleler de var. Lakin hedeflere olan mesafe uzadığında diğer konular önemini kaybediyor. Unutmayın, zihindeki dönüşüm eylemlerinizle başlayacak.Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.