Bugün pek çok girişimcinin tekil hikâyelerinden bahsediyoruz. Aslında bu geçmişlerinde bazı ortak örüntüler var. Aralarında öne çıkanlardan biri de üniversitelerin derslik, kampüs ya da kulüplerinde vakit geçirmiş olmaları. Biz de üniversite yıllarımızda hiç boş durmaz, kulüpler sokağında saatler geçirir, senaryolar ya da projeler yazar, etkinlikler düzenler, kocaman hayaller kurardık arkadaşlarımızla. Hâlâ hayalperest, hâlâ heyecanlı ve henüz strese bulanmamış zihinlerimizin enerjisini sosyal bir üretkenliğe kanalize ederdik.Bu anı bize özel değil. Yolu yükseköğretimden geçen, yani öğrenciliği yaşayan hemen herkese bu virüs bir şekilde bulaşmıştır. Ama bir de üniversitenin imkânlarını öğrencilere açan, soludukları havada özgürlüğü ve sansürsüz hayal kurma becerisini içselleştirmelerini sağlayan, onları teşvik eden bir üstyapı var: Rektörlük. Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Rektörü Prof. Dr. Tamer Yılmaz yalnızca üniversite yönetimindeki vizyonuyla değil, Yıldız Teknopark’taki yol göstericiliğiyle de mezunlarına aşıladığı girişimciliği okulun kimliğiyle özdeşleştirmeye kararlı.Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Rektörü Prof. Dr. Tamer YılmazHer görüşmemizde heyecanla yeni girişimcilerden, teknolojik gelişmelerden, yatırımlarından ve sahip oldukları vizyondan bahseden Yılmaz, “Geleceği öngörmenin yolu onu oluşturmaktır.” diyor. Kabul, müteşebbis figürler aramızda hep geziniyordu ama girişimcilik geçmişimize kurumsal bir gözle bakacak olursak; bugüne kadar eğitim, staj, iş derken vazgeçilemeyen konfor alanları, “Bu yaştan sonra olmaz.” diyenlerin de etkisiyle, çoğu girişim, deyim yerindeyse henüz çiçek açamadan kuruyup gidiyordu. Neyse ki şimdilerde Türkiye’nin de kendi ekosistemini yaratıp besleyen ve kendi unicorn’larını çıkaran teknoparkları var.Yıldız Teknopark, bugün YTÜ merkez kampüsünün bulunduğu, 15’inci yüzyılda II. Beyazıt’ın veziri azamı Koca Davut Paşa tarafından yaptırılan Davutpaşa Kışlası’nda yer alıyor.Rakamlarla Yıldız Teknopark177.500+ m2 alan700+ aktif firma14.000+ çalışan400+ devam eden proje$2.000.000+ toplam ihracat₺55.000+ toplam yurtiçi satış₺25.000.000+ Ar-Ge harcaması6.000+ tamamlanan projeHayal“Üniversite yoksa kalkınma da yok”Girişimcilik ekosisteminin temelinde üniversite-sanayi işbirliğinin yattığına değinen Yılmaz’a göre, öğrenciyi ne kadar erken yaşta iş hayatına dahil ederseniz o ölçüde başarılı girişimciler çıkarır ve büyürsünüz. Yılmaz bunu şöyle açıklıyor: “Üniversitenin merkezde olmadığı herhangi bir kalkınma modelinin gelişmeyi sağlaması mümkün değil. Örneğin Stanford Üniversitesi’ni denklemden çıkardığınızda Silikon Vadisi diye bir şeyden söz etmeniz mümkün değil.”Eğitimin yanında üniversitenin öğrenciye sunması gereken imkânların başında, hayallerini gerçekleştirmek için ihtiyaç duydukları özgüven ve cesareti aşılamak geliyor. Hatta bunun için teşvik edip girişimci olmaya yönlendirmek. Tamer Hoca, Yıldız Teknopark’ın tam olarak bunu amaçladığını her fırsatta dile getiriyor.Üniversite bünyesinde kendi startup’larını kuran girişimcilerin önünün açık olduğunu da eklemeyi ihmal etmiyor. Prof. Dr. Yılmaz, “Teknoparklardaki startup ve girişimler, üniversite hocaları ve öğrenciler sayesinde bu noktaya geldi. Öğrenciler cesaretle bir araya gelerek teknoparklarda şirket kurdu, bu şirketleri büyüttü ve unicorn olmaya, milyar dolarlık şirketler hâline getirmeye başladı.” sözleriyle üniversitenin merkez olma misyonunun altını çiziyor.Elbette teknopark kurmak öyle şıpın işi değil, ciddi bir yatırım gerektiriyor, hele de kendi sermayesiyle dönen bir devlet üniversitesi için. Tamer Hoca, bilim üretmek ve eğitim vermenin dışında üniversitenin bir görevinin de öğrenciyle sanayiciyi bir araya getirmek olduğuna inanıyor. “Teknoparkların işlevi, teknik olarak birbirinin dilinden anlamayan üniversite ve sanayi arasında köprü olmak ve onları yan yana getirerek konuşturmak.” diyor.VizyonBarakadan dünyayaYıldız Teknopark serüveninin nasıl başladığını sorduğumuzda Prof. Dr. Yılmaz, “Davutpaşa Kampüsü’ne yerleştirilen prefabrik bir barakada.” cevabını veriyor. O günleri şöyle anlatıyor: “Prefabrik bir barakayla kiralama işlemine başladık. Teknoloji şirketleri gelmeye başlayınca talep arttı. Bunu gören diğer şirketler de teknopark bünyesine dahil olmak üzere finansman desteği sağlayınca genişlemeye başladık.” 700’den fazla aktif firma, 14 binden fazla çalışan, bünyesinde halihazırda devam eden bin 400’den fazla proje, $2 milyarı aşan toplam ihracat, ₺55 binin üstünde toplam yurtiçi satış, toplam ₺25 milyarın üstünde Ar-Ge harcaması, 6 binden fazla tamamlanan proje ve 177 bin 500’den fazla alana sahip Yıldız Teknopark’ın son beş senedir Türkiye’nin en büyük teknoparkı olduğunu gururla paylaşıyor Yılmaz. Bu başarıyı da kendi ifadesiyle bileşenlerin kıvrak zekâsına ve ilk günden itibaren verilen emeğe bağlıyor ve ekliyor: “İlk zamanlarda bu yolculuğun cefasını çekenlerin arasından zamanla elenenler olsa da pek çoğu büyüdü. Hatta bazıları milyar dolarlık şirketler yarattı.”SürdürülebilirlikAmerika’daki trend kısmen de olsa yakalandıAmerika teknoloji konusunda söz sahibi olma özelliğini koruyor. Yılmaz, “Türkiye, Amerika’daki trendi aslında YTÜ ve diğer teknoparklarla kısmen yakaladı. Oyun ve finans, sağlık, sigorta teknolojileri gibi dikeylerde çok iyiyiz. Mesela İstanbul Avrupa’da en çok oyun startup’ına sahip ilk dört şehirden biri.Savunma teknolojileri yine Türkiye’nin ilgi alanlarından. Bence trendleri yakalıyoruz.” diyor. Türkiye’deki girişimlerin ana probleminin ölçeklenme olduğunu tespit eden Yılmaz, “Biz Türkiye’de $1 milyonluk şirketlerden konuşurken Amerika $100 milyar değerlemeye ulaşanlardan söz ediyor. Bu ölçek probleminde aradaki makası da azalttığımızda Inc.’teki başarı hikâyelerini burada da görmeye başlayacağız.” diyor.Yıldız Teknopark, yakın zamanda altı ülke ve yedi ofiste faaliyet göstermeyi hedefliyor. Dubai ve Taşkent’in ardından yakın zamanda açtığı Londra ofisiyle Türkiye’den küresel başarı hikâyeleri çıkmasını destekleyecek bir adım daha atan Yıldız Teknopark’ın hedefinde, altı ülke ve yedi ofiste faaliyet göstermek var. En temel gayeyse, teknoloji firmalarına pazar ve mentorluk desteği vererek yerel ekosistemlere girişlerini kolaylaştırmak.Adımlar İleri, Bakışlar YukarıGenç girişimcilerin kendi vizyonlarıyla yollarını çizerek dünyayı değiştirdiği birçok örnek var: Yenilikçi fikirler, tutku ve azimle dolu hikâyeler...Teknolojinin bir karşılığı da taze ve dinamik olmak belki de. Taze zihinlere ve dinamik iş ortamlarına ihtiyaç duyan sağlık sektörü de bu dönüşümden nasibini alıyor. Belki bir mobil uygulama aracılığıyla sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştıracak, belki de yapay zekâ destekli bir teşhis sistemini geliştireceksiniz.Göksel Çinier, CorPal Health Kurucu OrtağıYapay zekâyla erken teşhis mümkün mü?Sağlık alanında en can alıcı nokta, hastalıkların erken teşhisi olarak gösterilir. Hele ki kalp, diyabet ve kanser gibi hastalıkların ilk safhasında bulguya rastlanması hayat kurtarıcı. Dünya genelinde sağlık harcamalarının yüzde 86’sına denk gelen bu hastalıklara önceden bir uygulama üzerinden ulaşıldığını düşünün, gerçekten muhteşem.Girişim yolculuğunda en kritik noktanın problemi tanımlamak olduğunu düşünüyorum. Doktor olarak yıllardır sektörün sorunlarını çok net bir biçimde tecrübe etme fırsatım oldu. Daha fazla hastanın hayatına dokunabilmek için ölçeklenebilir, sürekli kendini geliştiren ve ticari anlamda daha sürdürülebilir bir çözüm bulmamız gerektiğinin farkına vardık. Bu doğrultuda 2022 yılında CorPal’ı kurduk.Cep telefonlarını dijital bir kliniğe dönüştürüyoruz.Günümüzde her beş ölümden dördü kalp, diyabet ve kanser gibi uzun dönem takip gerektiren hastalıklar nedeniyle gerçekleşiyor. Hastaların yalnızca yüzde 25’i psikolojik desteğe ulaşabilirken doğru rehabilitasyon programına ulaşabilenlerin oranıysa sadece yüzde 20. Geliştirdiğimiz çözümlerle kronik hastalığı olanları yeniden hayata bağlamayı amaçlıyoruz. Hastalarımızın cep telefonlarını bir dijital kliniğe dönüştürüyoruz. Böylelikle sağlık verilerini takip edebiliyor, farkındalıklarını artıracak içeriklere ulaşıyor, aynı zamanda kişiselleştirilmiş psikolojik destek seanslarına katılabiliyorlar. Geliştirdiğimiz yapay zekâ destekli egzersiz teknolojisiyle, istedikleri yerde istedikleri zaman doğru bir şekilde egzersiz yapabiliyorlar.Sağlık teknolojileri diğer dikeylere göre daha zorlu.Bu nedenle erken dönem girişimlerin hayatta kalması daha zor. En büyük problem regülasyonlar. Fakat hem ülkemizde hem de dünyada bu regülasyonların günden güne netleştiğini görüyoruz. Örneğin şu an Almanya ve Fransa’da mobil uygulamalar geri ödeme sistemine girdi. Uygun görülen uygulamalar, sağlık profesyonelleri tarafından reçete edilebiliyor ve sigorta geri ödeme kapsamına dahil oluyor. Bu regülasyonların genişleyeceğini düşünüyoruz. Sağlık dikeyindeki alıcıların, diğer dikeylerdeki gibi netleşmesi bence sağlık teknolojileri için ivme kazandırıcı nokta olacak.Gesk Teknoloji EkibiGesk Teknoloji’nin sağlık teknolojileri alanındaki spin-off’u Larry, evde tek başına yaşayan yaşlı ve engelli bireylerin güvenlik ve bağımsızlığını artırmak için tasarlanmış, giyilebilir olmayan bir IoT cihaz seti. Evin stratejik noktalarına yerleştirilen sensörler, kullanıcının hareketlerini sürekli olarak izliyor. Düşme veya anormal hareket gibi durumları algılıyor. Bu gibi durumlarda Larry, acil aranacak kişi ve sağlık hizmetlerine otomatik olarak bildirim gönderiyor. Larry’nin ayrıca bir mobil uygulaması da var. Kullanıcılar ve yakınları günlük aktiviteler, hareketlilik düzeyi ve sağlık trendleri hakkında uygulama üzerinden bilgi alabiliyor.Düşmelerin erken tespiti, hayat kurtarabildiği gibi ciddi yaralanmaların da önüne geçebilir.Larry’yi geliştirirken temel motivasyonumuz evde yalnız yaşayan yaşlılar ve engelli bireylerin karşılaştıkları günlük zorlukları ortadan kaldırmaktı. Bu kişilerin bağımsızlıklarını korurken güvenli bir yaşam sürdürmelerini sağlamak amacıyla harekete geçtik. Özellikle düşme, bu demografik grup için ciddi sağlık riskleri taşıyan ve sık yaşanan bir problem. Düşmelerin erken tespiti, hızlı müdahale ve gerektiğinde acil yardım çağrısı yapabilme yeteneği hayat kurtarabilir ve ciddi yaralanmaların önüne geçebilir.Dr. Aysu Aydınoğlu, Chemtox Biolab Kurucu OrtağıChemtox Biolab, tıbbi cihazların piyasaya sürülmesini hızlandırmak ve üreticilere regülasyonlara uyum konusunda destek olmak amacıyla kuruldu. Kurucu Ortağı Dr. Aysu Aydınoğlu tıbbi cihazların güvenliğini artırmak ve kullanıcıların sağlık risklerini minimize etmek için bu yola çıktıklarını belirtiyor.Chemtox Biolab tıbbi cihazların piyasaya sürülmesini hızlandıracak.Girişimcilik yolculuğuma başlama sebebim olan ana tetikleyici, (AB) 2017/745 Tıbbi Cihaz Tüzüğü MDR’yle gelen ISO 10993-18 standardı ve benzeri regülasyonlara uyum süreçlerindeki zorluklardı. Çalışmalarım sırasında bu süreçlerin tıbbi cihaz üreticileri için ne kadar meşakkatli ve zaman alıcı olduğunu gördüm. Chemtox Biolab’i kurarak tıbbi cihazların piyasaya sürülmesini hızlandıracak ve üreticilere regülasyonlara uyum konusunda destek olacak çözümler sunmayı hedefledik.Ana motivasyonum somut ve derin etki imkânıydı.Sağlık sektörü, sürekli yenilik gerektiren ve toplumu doğrudan etkileyen kritik bir alan. Sağlık sektörüne girmedeki ana motivasyonum, bu alanın sunduğu somut ve derin etki imkânıydı. İnsanların yaşam kalitesini doğrudan iyileştirebilecek çözümler sunma fırsatı beni her zaman cezbetmiştir. Ayrıca, sağlık sektörünün dinamik doğası akademik merakımı ve problem çözme tutkumu tatmin ediyor. Tıbbi cihazların biyolojik uyumluluk testlerinde kullanılan metodolojileri geliştirerek, cihaz iyileştirilme süreçlerinde karşılaşılan zorlukları aşmak ve bu alanda yenilikler yapmak benim için oldukça motive edici.Bu yazı, Inc. Türkiye Haziran- Temmuz 2024 sayısında yayınlanmıştır. Abonelere özel çok daha fazla içerik için şimdi size özel tekliflerimizi inceleyin!