Soyadınız girişimcilik yolculuğunuzla çok uyumlu… Hikâyesi nedir? Fırat İşbecer: Rahmetli babamız böyle ufak tefek gülümsemelere yol açabildiği için soyadımızı çok sevmezdi. Kendini “Mühendis Semih” olarak tanıtırdı. Biz de tam tersine, abimle kucakladık. Adını soyadını yazınca Google'da bile bir tek sen çıkıyorsun. Büyükbabamız Ethem Ruhi Bey Balkan kökenli olduğumuzu belli eden bir soyad almak istemiş. Nüfus müdürü de “Onlardan çok alındı. Şöyle bir şeyler düşünür müsün?” deyince çok gururlanmış, ailemize yakışır diye düşünerek İşbecer soyadını seçmiş.Abi-kardeş aynı sektörde ilerlemek sizin için bir nevi “aile şirketi” kurma girişimi miydi yoksa bir bayrak yarışı mı? Fatih İşbecer: Bizim açımızdan aile şirketi olmak sadece bir yan etki. Fırat'a birlikte çalışmayı teklif ettim çünkü özgeçmişine, zekâsına ve çalışkanlığına güvendim. Benim pazarlama gibi zayıf yönlerim vardı. Bu işi en iyi yapacak kişinin Fırat olduğuna inandım. Kardeşim olmasa bile yine de ortağım olmasını isterdim.Fırat İşbecer: Benim de gerçekten birlikte çalışabileceğim bir girişimciye ihtiyacım vardı. Çünkü ben kendimi girişimciliğin altından tek başına kalkabilecek kadar gözükara, cesur görmüyordum. Fatih'in tez canlılığı, gözü pekliği beni de cesaretlendirdi. Ben de bu yolculuğa onunla birlikte çıkabileceğime inandım. Tamamlayıcı olduğumuzu hissettim. Abi-kardeş olmamızın dışında bizim için önemli olan da buydu.Sizin için “İş başka, aile başka” mı? İki kardeş olarak iş hayatında nasıl anlaşıyorsunuz?Fatih İşbecer: Toplantıda teknik, finansal ya da stratejik bir konuda tartışabilir, hatta medeniyet çerçevesinde birbirimize gireriz. Sonra kalkar gider, evde ailecek buluşuruz. Yani bunu bir kavgaya dönüştürüp kalıcı hâle getirmeyiz. Bence bu genel olarak Türkiye'de problemli bir konu. Bizde herkes fazla duygusal. Profesyonel bakabilmek lazım. Biz sanıyorum bu anlamda dengeyi kurduğumuz için sorun yaşamıyoruz. Fırat İşbecer: Aşırı duygusallığa yer yok bizde, iş yapıyoruz. 500’ün üzerinde çalışanımız var. 60’ın üzerinde şirkete birlikte yatırım yapmışız. Yeri geldiğinde duygusallaşıp ufak tefek böyle parlamalar yaşanmıyor değil ama çözüyoruz hızlı bir şekilde. Ayrıca iniş çıkışlar oldu ama genel anlamda hep yukarı giden bir trendimiz olduğu için çok büyük krizler yaşamadık.Sektörde aile olarak var olmak ne gibi eleştirileri beraberinde getiriyor? Fatih İşbecer: Kardeş olarak çalışmamızı ilk başta insanlar hobi zannettiler. “Bunlar zaten iyi eğitimli, naif çocuklar. Çok zora gelemezler.” diyenler bile oldu. İşler ciddiye bindikten sonra iyi bir ekip olduğumuzu anladılar. Girişimciliğin dünyada yükseldiğini de o dönemde fark ettiler. Biz çok iyi bir dalga yakaladığımızın farkındaydık o yüzden dışarıdan gelen hiçbir gürültüye kulak asmadık.Fırat İşbecer: Yıllarca insanlara, dünyanın artık eskisi gibi olmayacağını anlatmakta zorlandık. Çalıştığımız kurumları, ekip içinden ve dışından arkadaşlarımızı ikna etmek kolay olmadı. Biz teknolojik gelişmelerin gidişatını erken fark etmenin avantajını yaşadık. Başlangıçta bize yöneltilen eleştirilerin bir kısmı aslında kişisel değildi. Telefon ve mobil cihazlara fazla odaklandığımızı düşünenler bu işin ne kadar büyüyebileceği konusundaki şüphelerini dile getiriyordu. Sonunda hissiyatımız doğru çıktı. Bunlar yeni bir pazar oluşturmaya çalışan firmaların her zaman karşılaştığı zorluklar ama hiçbir zaman hayal satmakla suçlanmadık; sadece fazla iyimser buldular.Zorlandığınız ya da başaramayacağınızı düşündüğünüz anlarda nasıl hareket ediyorsunuz?Fatih İşbecer: Seçilen çok başarılı örneklerin formülüne uygun hareket edilirse başarıya kesin gözüyle bakılıyor. Her şeyi doğru yapmanıza rağmen başarısız olabiliyorsunuz. Dönem dönem krizler atlatıyor, ardından uzunca bir süre yola krizsiz devam ediyorsunuz. “Bugün başarısız olduk.” diye moral bozukluğuyla eve gitseniz de ertesi sabah motive olup tekrar ofise gelmeniz lazım. İşin sırrı küllerinden doğup tekrar ayağa kalkıp devam edebilmekte.Fırat İşbecer: “X formülünü uyguladım, başarılı oldum.” ya da “Doğru endüstriyi seçtim, başarılı oldum.” gibi hikâyeler gerçek girişimcilik deneyimini yansıtmaz. Başarısızlık, girişimcilikte sıkça karşılaşılan bir durum. Bazen bu, sizin kontrolünüz dışındaki makro ekonomik olaylardan kaynaklanır. Örneğin, tam da güzel planlar yapmışken bir anda bir devalüasyon gerçekleşebilir, enflasyon fırlayabilir ya da ülkede beklenmedik olaylar yaşanabilir ve siz işinizi kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilirsiniz. Bizim en büyük avantajımız, bu zorluklarla başa çıkarken iki kişi olmamızdı.Girişimcilik yolculuğunuzda birbirinizden öğrendiğiniz en önemli şey nedir?Fatih İşbecer: Çok okuyan insanlarız. Özellikle birbirimize ilham veren kitaplar, makaleler veya fikirlerden sıkça bahsederiz. Fırat ilginç bir cümle veya fikirle karşılaştığında hemen benimle paylaşır. Ben de aynı şekilde ona ilginç bulduğum şeyleri yollarım. Bu paylaşım, aramızda sürekli bir bilgi akışı sağlıyor ve bu şekilde birbirimizi motive ediyoruz.Fırat İşbecer: Birlikte öğrenmenin ve açık fikirli olmanın faydasını çok görüyoruz. Fatih’in bana öğrettiği bir şey var ki o da, olmayacak gibi görünen işleri oldurması. Bazen “Kesinlikle mümkün değil.” dediğim bir şeyi, bir teknolojiyi ya da bir projeyi belli bir süre içinde hayata geçirir, aynı zamanda beni de motive eder. Bilyoner’le çalışma ve mobil bankacılık uygulaması geliştirme süreçlerinde hangi faktörler kararlarınızı şekillendirdi? Fatih İşbecer: O zamanlar emekleme döneminde olan mobil teknoloji dünyasına adım atmak istiyorduk. Tacos, Nokia, Sony Ericsson, Motorola gibi markalar vardı ve bu cihazların işlemcileri, RAM kapasiteleri, ekran kaliteleri bugünkü cihazlarla kıyaslanamayacak kadar gerideydi.Bizim ilk uygulamamız 2005’te geliştirdiğimiz Bilyoner uygulaması oldu. Fakat Türkiye’de bankaların mobilin öncüleri olduğunu söyleyebiliriz. O dönem büyük bankalarla görüşmeye başladık ve logolarını mobil cihazlarda kullanmaları için ikna etmeyi başardık. Böylece Türkiye'de uygulama tabanlı mobil bankacılık devrimi başlamış oldu. İlk uygulama tabanlı mobil bankacılık uygulamasını 2007’de Türkiye İş Bankası için geliştirdik.Daha sonra Fırat “Türkiye'deki büyük startup’lara da gidelim.” dedi. Hepsiburada, BKM Express, Biletix gibi büyük firmalarla da çalışmaya başladık. Ama 2007-2012 arasında tek tek gezip şirketleri ikna etmemiz gerekti.Fırat İşbecer: Geriye dönüp baktığımda, o dönemde ne kadar ileri teknolojiyle iç içe olduğumuzu görüyorum. Mesela bir SMS platformumuz vardı, Türkiye'nin en büyük dijital ağlarının kullandığı bir etkileşim platformuydu. Veya bir güvenlik ürünü geliştirdik, bu da başlı başına bir şirket olabilecek potansiyele sahipti.Tabii ki her fikir başarılı olmadı. Örneğin bir vatandaş blogger uygulaması yaptık, aslında bugünün TikTok'u gibiydi ama tutmadı. Girişimcilikte birkaç başarılı iş bulduğunuzda ona odaklanmalı ve devam etmelisiniz.Kendi deneyimlerinizden yola çıkarak girişimcilere ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?Fırat İşbecer: Girişimcilik gerçekten de tahmin edilenden çok daha yorucu ve psikolojik açıdan yıpratıcı olabilir. Çünkü başarısızlık, kitaplarda veya dergilerde anlatıldığı kadar kolay sindirilen bir şey değil. Yıllar boyunca verilen emekler, yapılan yatırımlar, birikimler ve kurulan ilişkiler bu süreçte yıpranabilir, hatta yok olabilir. Fatih İşbecer: İnsanın kendine yalan söylemeye yatkın bir varlık olduğunu unutmamak gerek. Kendinizi kandırmamak bu yolda en önemli şeylerden biri. İşlerin gerçekten nasıl gittiğini anlamak için metriklere ve sayılara güvenmek gerekiyor. Excel yalan söylemez, rakamlar neyse onlara bakın. Hedefler koyun, bu hedeflerin neresinde olduğunuzu net bir şekilde görün.Aklınıza gelen bir çuvallama anınız var mı?Fırat İşbecer: Pandemi döneminde, Fatih’le birlikte aldığımız bazı pozisyonlar özellikle şirketin geleceğiyle ilgili büyük bir fark yaratmıştı. İlk başlarda bu tahminlerimizle çok iyi harekete geçtik. Ofisi kapattık, gıda stoklarımızı yaptık ve tüm önlemleri alarak sürece hazırlandık. Gerçekten de ilk birkaç ay hiçbir sorun yaşamadık ve herkesten önce bu duruma adapte olduk.Fakat dünya ekonomileri ve genel olarak insanlık pandemiye beklenenden daha hızlı adapte oldu. Uzaktan çalışma gibi yeni iş modelleri hızla benimsendi ve öngördüğümüz kadar büyük bir çöküş gerçekleşmedi. Bizse bu tahminlerimize sıkı sıkıya bağlı kalarak, birkaç ay daha aynı pozisyonumuzu koruduk. Dijital dönüşüm yapan bir şirket olarak aslında daha agresif olmamız gereken bir dönemde çok konservatif kaldık ve fırsatları kaçırdık. Bu süreç bizim için büyük bir ders oldu.Yatırım yaparken en çok hangi kriterleri göz önünde bulunduruyorsunuz? Fırat İşbecer: En çok dikkat ettiğimiz kriterlerin başında girişimcinin ve kurucu ekibin niteliği geliyor. Sektör veya iş modelinden önce doğru girişimciyle yola çıkmak bizim için belirleyici oluyor. Özellikle tohum ve erken tohum aşamalarında işin büyük oranda girişimcinin yetkinliği ve liderliğiyle şekillendiğini düşünüyoruz.Fatih İşbecer: Son dönemde tek başına girişimciliğin giderek zorlaştığını ve iyi bir ekip ya da kurucu ortakla yola çıkmanın şart olduğunu görüyoruz. Yalnız kurucu dönemi artık sona ermiş gibi görünüyor çünkü işin gerektirdiği uzmanlık ve çaba tek bir kişinin altından kalkabileceğinden fazla. Yatırım yaparken, girişimcinin yanında güçlü bir ekip ya da destek sistemi olması gerektiğine inanıyoruz.Girişimcilerle yaptığınız ilk toplantıda en çok hangi soruları sorarsınız?Fatih İşbecer: Girişimciyi ilk toplantıda tanımak zor olabilir. Yanlışı hemen fark edebilirsiniz ama doğruyu belirlemek için birçok test ve değerlendirme yapmak gerekiyor. Ama yanlış kişi masaya oturduğunda yaklaşımından, yürüyüşünden, tokalaşmasından ve konuşmasından tanıyabilirsiniz. Ayrıca verdiği yanıtlardan da yanlışları belirlemek mümkün. Hayatta yanlış yapılabilecek birçok alan var. Bu alanlardan birinde büyük bir hata yapan birini hemen etiketleyebilirsiniz.Azimli olması benim için çok önemli. Eğer o azmi göremezseniz yarı yolda bırakma ihtimali var çünkü. Azim gördüğümde, birçok parametreyi de değerlendiriyorum: Dürüstlük, hesap ve kitabı bilme yeteneği ve bulunduğu sektördeki uzmanlığı. Bunları değerlendirdikten sonra ikinci ve üçüncü görüşmeleri yapıyoruz.Fırat İşbecer: Sırf eğlenceli ya da ilginç olabilir diye birlikte yürümek istemediğiniz insanlarla bir yola çıkmamalısınız. Girişimlerin çoğu olgunlaşana kadar ekiplerle tahmin ettiğinizden çok daha fazla vakit geçirmeniz gerekebiliyor.Girişimcilere sorsanız, yatırımcı olarak yaklaşımımızın genelde sert ve direkt olduğunu söylerler. Ama zorlu durumlarda da destek oluruz. Girişimler başarısız olduklarında da “Sağlık olsun” diyebilen insanlarız. Fakat bazı yatırımcılar bu süreci kabullenemeyip problem çıkaran kişiler olabiliyor. Bu tür yatırımcılar girişimcilerin zor olan hayatlarını daha da zorlaştırıyor. Girişimcilere tavsiyem, yatırımcıları seçerken dikkatli olmaları gerektiği. Her yatırımcıdan alınan her para iyi haber olmayabilir. Bazı yatırımcılar ileride çok daha büyük sıkıntılar çıkarabilir.Türkiye’deki fintek ekosistemini küresel ölçekle kıyasladığınızda Türkiye nerede duruyor? Fırat İşbecer: Fatih, 10 yıl önce dijital cüzdan fikriyle Amerika'ya gitti ve bu fikri yatırımcılara sundu. Yatırımcılar fikri beğendi ve onayladı. O dönem şirketimiz Pozitron exit sürecine girdi ve şirketi sattık. Zamanla Venmo ve PayPal gibi popüler dijital cüzdanlarla benzer bir yapı kurulduğunu gördük. Aslında, fintek daha “fintek” değilken bu alanda öncü işlere imza attık. Türkiye'deki ilk dijital cüzdanlar ve yerel para saklama sistemleri gibi birçok yeniliğe öncülük ettik.Fintek dünyada popüler bir sektör hâline geldi. Her ülke kendi pazarını korumak için düzenlemeler getiriyor. Avrupa Birliği ve diğer ülkeler, yabancı sermayenin bankacılık sektörüne girmesini zorlaştırıyor. Fintek'ler belirli bir büyüklüğe erişiyor, sonra exit yapma ihtimali artıyor. Şu anda startup’lar bankacılığın en kârlı alanlarına saldırıyor. Türkiye'nin 90'larda icat ettiği taksitli kart uygulamaları, günümüzde “şimdi al, sonra öde” gibi modern çözümlerle evrildi. Fakat Türkiye’nin en büyük sıkıntısı sermaye eksikliği. Bir firma, Türkiye'de bir fikri başarıyla gerçekleştirip büyüse de, yurtdışındaki rakiplerine karşı sermaye erişimindeki zorluklar nedeniyle rekabet edemeyebilir. Bu durum, yurtdışındaki büyük oyuncuların Türkiye'deki firmaları satın almasına neden oluyor, Pozitron'da yaşadığımız gibi. Türkiye'de önümüzdeki yıllarda, özellikle 2025 ve sonrasında, fintek alanında exit’ler ve rekabetin artacağını düşünüyorum. Yabancı sermayenin tekrar Türkiye'ye yönelmesiyle, bu alanda daha fazla gelişme ve hareketlilik olacaktır.Sizce yapay zekânın hızlı gelişimi önümüzdeki beş yılı nasıl şekillendirecek? Fatih İşbecer: Önümüzdeki beş yıl içinde neler olacağını kesin olarak bilmiyoruz ama ne olmayacağını biliyoruz. İşler bu kadar manuel ilerlemeyecek. Şu an yapay zekâ, orta düzey bir asistan seviyesinde. Dünyada iki teori var. Birincisi yapay zekânın işlemciler gibi 18 ayda bir katlanarak ilerlemesi ve süper yapay zekâ hâline gelmesi. İkincisiyse yapay zekânın gelişiminin bir noktada durması ama güçlü bir asistan olarak kalması. Ben birinci teorinin gerçekleşmesini bekliyorum. Ki bu da insanların yorgunluktan, bilgi eksikliğinden ve dikkat dağınıklığından kaçırdığı pek çok şeyi yakalayabilecekleri bir yapay zekâ geleceği anlamına geliyor. Fintek sektöründeyse yapay zekâ sayesinde kurumlar, borçlarınıza sadık kalıp kalmayacağınızı, faizi ödeyip ödeyemeyeceğinizi ve ne zaman paraya ihtiyaç duyacağınızı siz fark etmeden tespit edebilecek. Gelecekte, 3D baskı ve yapay zekânın birleşimi, moleküler düzeyde organ üretimi gibi yeniliklere yol açabilir. Fakat bu gelişmelerin büyük teknoloji firmalarının elinde toplanan verilerle nasıl yönetileceği konusunda riskler var. Meta, Apple, Google, Microsoft gibi firmalar, kullanıcı verilerini topladı ve büyük bir rekabet avantajı elde etti. Devletlerin bu firmaların veri altyapısına erişim imkânı yok, bu da dünya için tehlikeli olabilir. Commencis LLM ürünü ve Dataroid’i sizden dinleyebilir miyiz? Fırat İşbecer: Dataroid bizim bünyemizden çıkan bir startup. Commencis’in ilk yıllarında İngiliz veAmerikalı firmalardan aldığımız geri dönüşlerin ardından daha önce parçası olduğumuz bir ürünün geliştirilmesiyle ortaya çıktı. Ürün inovasyon odaklı yaklaşımıyla hareket eden Fatih’in önderliğinde daha da ileriye taşındı. Bense Commencis’te büyük firmaların dijital dönüşümüne odaklanmaya karar verdim. Dataroid dijital analitik platformu. Türkçe yapay zeka dil modelimizse adı Commencis LLM olan ürünümüz. Fatih İşbecer: Teknoloji dünyası, GPS gibi. Her ne kadar teknolojinin kaynağını açık kaynak yapmasalar da modelleri açık kaynak hâle getirerek dar çevrelerdeki avantajı kırdı. Şu anda açık kaynaklı modeller çeşitli dikeylerde kullanılabiliyor ve eğitilebiliyor. Biz de Türkçe Wikipedia ve e-kitaplar kullanarak Türkçe dil modeli geliştirdik ve açık kaynak olarak paylaştık. Ama bu modeller o kadar büyüdü ki artık eğitim konusunda ciddi donanım ve finansal kaynak gerektiriyor. Bu durum Türkiye’deki girişimlerin işini zorlaştırıyor zira büyük teknolojik firmalar, geniş finansal kaynakları ve güçlü altyapılarıyla bu yarışta öne çıkıyor.Bu yazı, Inc. Türkiye Eylül 2024 sayısında yayınlanmıştır. Abonelere özel çok daha fazla içerik için şimdi size özel tekliflerimizi inceleyin!