Sanat, ruhumuzu iyileştirip ehlileştirirken verdiği cesaret ve ilhamla hayatlarımıza dokunan bir olgu. Sanatçıysa kimi zaman bir tabloda kimi zaman sahnede kimi zaman da ekranın ucunda ilhamı ete kemiğe büründüren bir aracı. 2000’lerin başından itibaren başarılı oyunculuğuyla tanıdığımız Mert Fırat, aynı zamanda daha lise yıllarından başlayan “sosyal” kaygıların da eklenmesiyle benzerlerinden ayrışarak girişimci olmuş ve kendi yolculuğuna çıkmış bir isim. Haydi Mert Fırat’ın girişimcilik ve diğerkâmlığı birleştirdiği dünyasına birlikte yolculuğa çıkalım.Kuşaktan Kuşağa GirişimcilikMert Fırat, adeta içinden bambaşka dünyalar çıkan matruşka gibi bir girişimci. Oyunculuğu, sosyal ve fiziki girişimleri derken on parmağında on marifet bir isim. Peki Fırat’ın sahip olduğu girişimcilik genlerinin nereden geldiğini biliyor musunuz? İster ilham deyin ister yetenek, ona göre sahip olduğu girişimciliğin kumaşı başta annesi olmak üzere ailesinden geliyor. Bu ailenin girişimciliğinin bayrak yarışını şöyle anlatıyor: “Annem Kayserili. Yani tam anlamıyla bir girişimci. Sıfır sermayeyle kurduğu öyle çok yapı “exit” etti ki... Belirli taahhütlerle mal alarak kurduğu dükkânını dört-beş yılın sonunda bizim Ankara’dan ev alıp yeniden bir iş kuracağımız seviyeye getirecek kadar da hızla büyüttü. Dedem de öyleydi. Çoklu sistemi ve disiplini ondan öğrendim. Çünkü hem bir içecek firmasının Türkiye distribütörlüğünü hem de üreticiliğini yapmış. Üstelik başka bir firmanın ortaklarından da biri. Bir de inşaat tarafı var tabii. Hiç bilmediği bir iş olmasına rağmen inşaata girmiş ve işi uzmanlarından öğrenerek sektörde doğru şekilde pozisyon alıp var olmayı becermiş. Babam da sanat girişimcisiydi. Unkapanı’nda bir plak şirketi vardı. Hem yapımcı hem de mekân işletmecisi. Büyük ölçekli aile gazinolarını işletti. Kısacası ailedeki herkesin kendi girişimleri var.”Böyle cesur bir aile tarafından yetiştirilen Mert’ten de sınırların ötesine geçmesi beklenirdi zaten. Hedefleri doğrultusunda aldığı kararları ailesine ve yakın çevresine kabul ettirmenin ilk girişimcilik deneyimi olduğunu söyleyen Fırat, 18 yaşında sinema ve televizyon okumak için İsveç’e gidişini de ilk startup’ı olarak görüyor. Halkevleri’nde aldığı oyunculuk eğitiminden Türkiye’nin en gözde sosyal girişimcilerinden birisi olmaya giden yolda, cesaret ve diğerkâmlık dolu girişimcilik yolculuğunda ustalarından aldığı ilham da ayrı bir yere sahip.Kendini en çok oyuncu olarak tanımlamayı seven Fırat, oyunculuğun bir girişimcilik olduğunu düşünüyor. Ona göre, tiyatroculuk ve oyunculuk bireyin üstüne kurulu bir yapı. “Türkiye’de ekonomik olarak A.Ş. olmadığınız ya da arkadaşlarınızla anonim şirket yapısı kurmadığınız sürece hâlâ tiyatrocu ve oyuncu olarak serbest gelir makbuzuyla hayatınızı idame ettiriyorsunuz. Aslında girişimciliğin en başında, fatura keserek başlayan bir tüzel kişiliğe sahibiz. Tam da kendinden mesul, sigortasını kendi düşünen bir yapı. Yani aslında her oyuncu bir girişimci. Bu açıdan bakınca ben kendime oyuncu-girişimci diyebiliyorum.”Fırat’ın da söylediği gibi gerçekten de her oyuncu aslında bir girişimci. Tarihsel sürece dönüp baktığımızda Türkiye’de sanat alanındaki büyük hamleler oyuncuların cesaret ve aksiyonuyla olmadı mı? Kenterler, Ferhan Şensoy, Işıl Kasapoğlu ve adını sayamayacağımız pek çok sanatçı kendi sahnelerini kurmadı mı? “Aslına bakarsanız Haluk Bilginer de kendi başına bir girişimci. 1999’da Zuhal Olcay’la kurduğu tiyatroyu hatırlayın. Böyle bir girişime adım atmak ve devam ettirmek büyük başarı. Bilginer, Türkiye’de zor koşullardan geçmiş bir sanatçı olmasına rağmen hepimize ilham olan, fitili ateşleyenlerden biri aslında. Bir diğeri de Ferhan Şensoy. Ses sahnesini alıp yatırım yapan ve çizgisini hiç bozmadan ayakta tutmaya çalışan bir isimdi. Hakeza Zeki Alasya, Metin Akpınar, Nevra Serezli üçlüsü.”Oyuncu, Girişimci, Yatırımcı ve Sosyal FaydacıBirçoğumuzun sahnelerden tanıdığı Mert Fırat’ın şapkasından çıkarak bir sürü tavşanı varmış meğer. Aslında uzun zamandır yürüttüğü yardım faaliyetleri ve sosyal girişimlerle de adından söz ettiriyordu. Şimdilerdeyse kurucusu olduğu yatırım fonuyla gündemde.Ama hikâye geriden, ta okul çağında gittiği oyunculuk kursundan başlıyor.“Kamusal eğitim almakla ücretli eğitim almak arasında bir fark var. Halkevindeki eğitim bana, aldığımı geri verme bilincini aşıladı.” diyerek anlatıyor. Toplumsal meseleleri sahiplenen tavrını düşününce karakterine içkin diğerkâmlığın tıpkı girişimciliği gibi çocukluktan geliştiğini anlıyoruz.Hayatını topluma dokunan bir işle sürdürme nosyonu da böyle yerleşmiş olsa gerek. Çalışma motivasyonunuysa finansal kaynağın sanatı daha özgür, sanatçıyıysa daha üretken kıldığını genç yaşta fark etmesine bağlıyor. Devlet Tiyatroları ve TRT dizilerinden sonra 2008 yılında hayat onu ikinci girişim hamlesi olan ilk yapım şirketi Kutu Film’i kurmaya itmiş. Şirketin ilk filmi Başka Dilde Aşk’ı 2009’da izlemiştik. Tabii Kutu Film’e gelene kadar bir de Don Pietro Pizza var.İsveç’te İtalyan Mutfağı Öğrenmekİsveç’te harçlığını çıkarmak için girdiği işte öğrendiği pizza tarifleriyle Don Pietro Pizza’yı kurduğunu biliyor muydunuz? 2008-2009 yılları arasında Cihangir’deki o sevimli pizzacının kurucusu Mert Fırat’mış. Üstelik o dönemde pek cesaret edilemeyen ananaslı pizzayı ilk pişirenlerden… Fırat, “Sonra baktım pizzacı beni biraz durduruyor. Bir de anneme meşgale olsun diye açmıştım aslında. Baktım o da ciddiye alıyor. Ben de devrettim.” diyerek şu an bu pizzacıyı bambaşka birilerinin işlettiğinin haberini bizlere veriyor. Konu Sanat OluncaFırat Kutu Film tecrübesiyle, girişimcilik becerilerini sahibi olduğu bir şirkette test etme fırsatı yakalamış gibi görünüyor. Çünkü zaten “19 yaşındayken 52 personelin çalıştığı bir yapının şefiydim. Maaşlarını, çalışma koşullarını, sigortalarını bir şekilde biliyor ve takip ediyordum. Bu yüzden 25-26 yaşlarda bir yapım şirketini idare etmek benim için çok da zor değildi.” diyor.Buradan aldığı güçle de bir seri girişimciye dönüşmüş. Bu yıl 11 yaşına giren Moda Sahnesi’ni, Bursa’da Podyum Sanat Mahal ve İstanbul’da DasDas izlemiş. Elbette şirketleşmek ticari olarak bazı zorlukları göğüslemek anlamına geliyor. Mesela özel bir tiyatro olarak finansman yaratmak, devlet ve şehir tiyatrolarıyla eser ve vergi bazında rekabet etmek ve yükselen bilet fiyatlarını kontrol etmek… Son madde, seyircinin sahnelere küsmesine neden olacak gibi olunca, Fırat aracı kurumları devreden çıkarmak Mobilet’i satın alma yoluna gidiyor.Dijital Cephe Boş Kalmasınİşin elbette bir de teknoloji ayağı var. Fırat, “Dijital sanat tarafına her zaman çok meraklıydım. Fakat bu alandaki işim pandemiyle aynı zamana denk geldi. Pandemiden önce sanat üreticisi arkadaşları yakalamak çok zordu ama o dönem hepimizin zorunlu olarak durduk. İşte o evrede dijital sanat tarafı çıktı ve hayatımıza girdi. Bu alanda da X Medya’yı kurduk.” diyor.Fırat X Medya’yı “Orada matematik sanatı diyebileceğimiz içerikler var. Van Gogh’tan Leonardo da Vinci’ye, Osman Hamdi’ye… Üstelik Pera Müzesi’nden Dalí Foundation’a kadar işbirlikleriyle. Sanatı dijitalleştirmekle kalmıyor bir yandan yapay zekâ, bir yanda da üreten ve dönüştüren insanların, sanatçıların birlikte var ettiği bir şey kuruyoruz. Yani dijital sanat sadece var olanı yakalayıp ekrana yansıtmaktan ibaret değil. Farklı disiplinlerden insanların bir arada olduğu veriyi işlediğimiz, Refik Anadol’ların açtığı yolda Türkiye’nin ilk dijital sanat hocasıyız aslında.” diye anlatıyor. Tabii ki Fırat için sanatla iç içe olmak oldukça önemli. Fakat sadece bununla da yetinmiyor. Diğerkâmlık = Sosyal GirişimcilikFırat, aynı zamada Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) Türkiye’deki ilk İyi Niyet Elçisi. Sürdürülebilir kalkınma doğrultusunda farkındalık ve desteği artırmaya yönelik çalışmalar yapıp girişimler kuran Fırat’a sosyal girişimcilik hakkında içgörülerini sorduk. Sosyal girişimciliğin gidişatını anlayabilmek için önce içinde bulunduğumuz dünyanın sosyoekonomik ve sosyopolitik dinamiklerini anlamaya vurgu yapan Fırat, “Uluslararası sermaye sirkülasyonunun azalıp kaynakların daraldığı bir dünyada her geçen gün eğitime erişim de zorlaşıyor. Böylece nitelikli iş gücü günden güne eriyor. Dünyanın neredeyse yüzde 80’i gıdaya erişim problemi yaşıyor. Hâliyle girişimcilerin öncelikleri de değişiyor.” diyerek dünyada olup bitene karşı teyakkuzda olan girişimciler için bu meselelerin çözüm üretilmesi gereken gündem maddeleri olduğunu vurguluyor.Hatırlarsanız gıda ve su kaynaklarının tükenmek üzere oluşu 2023 Dünya Ekonomik Forumu’nda da hararetle tartışılan riskler arasındaydı. Fırat bu paradigma değişimini tek bir kelimeyle “maalesef” diye açıklıyor. “Maalesef ama maalesef gıda sektörüne yatırdığınız parayı ikiye üçe katlanacağınız bir dünya geliyor. Gıda ve zehirsiz toprak tükeniyor. Göz yumduğumuz GDO bile bütün dünyayı doyurmaya yetmiyor. Dolayısıyla gıda, asıl sosyal girişimcilerin çok rahatlıkla bakıp dönüştürebileceği, ara çözümler üretebileceği bir alan. Tarım teknolojileri keza öyle. Susuz tarım, alternatif gıda kaynakları teknolojisi, hayvancılık, alternatif enerji kaynakları…” Kaynaklara erişim kısıtlandığında ekonominin, sistemin ve nihayetinde bireyin nasıl etkilendiğine çok yakın zamanda şahit oluşumuz Fırat’ın görüşünü destekliyor: Rusya-Ukrayna savaşı son üç yılda Avrupa’yı hiç görmediği kadar yüksek bir enflasyona maruz bıraktı. Bunun tek sebebi de Avrupa’nın bağımlı olduğu enerji kaynakları. Demek ki neymiş, sürdürülebilir enerji kaynakları da sosyal girişimler arasında en az bir fintech veya cüzdan geliştirmek kadar kıymetliymiş. İşte bu vizyonu, algıyı geliştirmekte fayda var.” Mert Fırat Elini Taşın Altına KoyarsaGirişimciliği gerçek sorunlara gerçek çözümler üretme zeminine çeken Mert Fırat’ı sosyal girişimci yapan en kıymetli çalışmalarından biri de şüphesiz 2013’te hayata geçen İhtiyaç Haritası. Kurumun kendi ifadesiyle, ihtiyaç sahiplerini, destek olmak isteyen birey, kurum ve kuruluşlarla buluşturan bu sosyal kooperatifi, bugün yönetim kurulu başkanlığı koltuğunda oturan Ali Ercan Özgür’le birlikte kurdu. “Zaman, kaynak, fikir, insan gücü ve etkiyi nasıl örgütler ve nasıl daha konsolide ve daha anlamlı kullanırız diye düşünüyorduk. Bu noktada Ali Ercan’la ilk karşılaşmamızla büyüyen bir fikir oldu.” diye özetliyor.Sosyal faydayı gündeminden hiç çıkarmayan Fırat’ın hayatını derinden etkileyen girişimlerden bir diğeri de IDEMA. “Yeni nesil bir halkevi, köy enstitüsü” diye adlandırdığı IDEMA, erken cumhuriyetin ekonomik ve kültürel kalkınmacı ekolünü sürdüren bir oluşum. Fırat’a göre, IDEMA doğru planlama ve doğru etki. “İşte orada IDEMA hayatımda sanatın yarattığı çarpan etkisi. Sanatın, topluma bir şekilde olumlu anlamda değişim ya da yön verebilme kabiliyeti.” diyen Fırat’a göre IDEMA’da onları birer girişimci yapan esas şey, farklı disiplinlerden gelen çok yönlü bir ekiple dünyayı yakalayıp Türkiye’de bir dönüşüm yaratma amacını gütmeleri. Yani bir diğer deyişle, bu ekosistemin fıtratı merak ve bir arada çalışma kültürü. Ayrıca yatay bir hiyerarşide herkesin fikrinin dinlendiği ve kararların ortaklaşa alınabildiği bir kültürden geliyor olmaları.Etkiyi Yatırımda AramakFırat’ın girişimcilik yolculuğu dört bir koldan dolu dizgin sürüyor. Şimdilerde, Hello Tomorrow Türkiye Summit 2024’te duyurduğu Etki GSYF’yle yatırımcılığa soyunuyor. İki ortakla kurduğu bu yatırım fonunun amacını da şöyle açıklıyor: “Kaynaklarımızı nasıl yöneteceğimize odaklanıyoruz. Sosyal ve çevresel etkileri düşünerek daha yaşanabilir bir dünya var etmek için çalışan girişimcileri destekliyoruz. İhtiyacı yerinde belirlemek ve keşfettiğimiz çözümü oraya götürebilmek bizim için çok önemli.” Daha geçen ay yatırım sahnesine çıkan fon çatı tema olarak sürdürlebilirlik alanıdaki girişimlere yatırım yapmaya hazırlanıyor.Girişimciliğin Altın Kuralı: Cesaret ve SebatGirişimci ister teknolojiye odaklansın ister sosyal faydaya aslında tüm mücadelesi gerçekleştirmek istediği hayallerine erişmek için çıktığı bir yolculuktan ibarettir. Mert Fırat’a göre girişimci ekosisteminde sizi diğerlerinden ayırarak başarıya götüren özellikler cesaret, sabır ve sebat. Fırat, “Eğer birileri sizin sektörünüz için kaynak yaratmıyorsa, siz farklı sektörlerden kaynak yaratarak kendi sektörünüze katkı sağlayabilirsiniz.” önerisinde bulunuyor.Mert Fırat, girişimcilere şu tavsiyelerde bulunuyor: “Amaçlarıma ulaşmak için çok farklı sektörleri öğrenmeye ve geliştirmeye bakıyorum. O yüzden de benim hedefim daha bağımsız haberciliğin, kültür-sanatın ve birden fazla şeyin birarada olduğu yapıları bir şekilde desteklemek. En azından ön ayak olabilmek ya da bir fikir, bir lam yaratıp bizden sonrakilerin daha iyi yapabilecekleri bir baz oluşturmak. Maalesef bizim sektörde meslek tanımımızı yapan bile çıkmamış. Yine maalesef ne medya tarafında ne bizim gibi yaratıcılığın diğer tüm taraflarında sigortalanma modellerimiz üzerine düşünen ve bütün bunların içinde oluşmuş bir yapı bile yok. Bunlar yeni yeni oluşuyor. Dolayısıyla bizden sonra geleceklerin bunu alıp yürütebileceği, bayrağı başka bir yere taşıyabilecekleri bir altyapı oluşturmak gerek. Ancak böylelikle gelişip ilerleyebiliriz.”21’inci yüzyılın dünyası karmaşık meselelere gebe. Gerek küresel gerekse toplumsal önceliklerimiz geçen yüzyıllarınkinden çok farklı. Üstelik bugün, yarının akıbetini öngörüp önlem almaya çalışan Mert Fırat gibi sosyal girişimcilere daha fazla ihtiyacımız var. Fırat’ın cesareti diğerkâmlıkla harmanlayan girişimcilik hikâyesinin bu satırları okuyan aklından parlak fikirler geçen yepyeni girişimcilere ilham olması ümidiyle.Bu yazı, Inc. Türkiye Mart 2024 sayısında yayınlanmıştır. Abonelere özel çok daha fazla içerik için şimdi size özel tekliflerimizi inceleyin!