Z kuşağıyla ilgili bir sunum yapıyordum. Konuşma bittikten sonra bir İK direktörü yanıma geldi ve biraz sohbet etmek istediğini söyledi. Şirketlerindeki genç çalışanların haftada dört gün çalışma talebini neredeyse dayatmaya başladığından bahsetti. Neden bunun işletme için uygun olmadığını, ne yapsa anlatamıyormuş.Ben de “Konuyu kapatın.” dedim. “Burası haftanın beş günü çalışan bir işletme. İşte o kadar.”Sonradan fark ettim ki bu netlikte bir yanıt vermek, günümüzde birçok CEO’nun da tavrı olmuş.Wall Street Journal’ın haberine göre:Skims’in kurucularından Emma Grede: “İş-yaşam dengesi senin problemin.” diyor.Starbucks CEO’su Brian Niccol binin üzerinde kişiyi işten çıkardıktan sonra kalan personele: “Bu yerin büyüyüp büyümeyeceği artık sizin elinizde.” dedi.JPMorgan CEO’su Jamie Dimon’sa ofise dönmek istemeyen çalışanlara yönelik küfürlü açıklamalar yaptı: “Umurumda değil.”Neden bu kadar sertler?Cevap biraz ekonomik:Gümrük vergileri, ilaç fiyat denetimleri, göçmen baskınları derken piyasa zaten belirsizlikle dolu. CEO’lar böyle bir ortamda çalışanlara iltimas geçmeye gerek duymuyor. Wall Street Journal’a göre artık çalışanlar “en değerli varlık” olarak görülmüyor.Ama bu sadece ekonomiyle ilgili değil. Bu, iş dünyasındaki “sosyal sözleşmenin” kırılmasıyla ilgili.Sosyal sözleşme neydi ki?Siyaset bilimci Thomas Hobbes’un meşhur sözü vardır: “Yönetimsiz bir hayat yalnız, sefil, gaddar, vahşi ve kısadır.” Ama Locke der ki: “İnsanların yaşam, özgürlük ve mülk hakkı doğuştandır. Bunları korumak için insanlar biraz haklarından feragat eder, böylece hep beraber belli kurallara uyar, sistem içinde yaşarız.”Yani “sosyal sözleşme” budur: Karşılıklı beklentilere dayalı bir düzen.İş dünyasında bu sözleşme yıllardır şöyleydi:Haftada 40 saat çalışılır.Patron işe nasıl şekil vereceğine karar verir.Şikâyeti olan başka iş arar.Pandemi gelene kadar da çoğu kişi bu sisteme itiraz etmedi. Ta ki her şey değişene kadar.Pandemi: Ezberleri Bozan KırılmaPandemiyle birlikte beyaz yakalılar evden çalışmanın mümkün olduğunu gördü. Çocukları susturup Zoom’a girenler, bakıcı tutmadan idare edenler, sessizce tatillere çıkanlar oldu.Z kuşağı bu dönemde eğitimini online tamamladı, iş hayatını ekran başında tanıdı. Ve TikTok’ta milyonlarca kullanıcıdan şu mesajı aldı: “Sistemi sorgula. Neden böyle yapıyoruz?”Sisteme başkaldırı böyle başladı.Proje bitene kadar geç saate kadar kalmakGerçekten çalışmak yerine sessiz istifa moduna geçmek. Bunlar eskiden kabul gören normlardı. Ama Harvard Business Review’a göre artık çalışan ve işverenin adalet algısı ciddi biçimde ayrıştı.Herkesin gerçeği başkaEskiden herkes aynı haber kaynağını izlerdi. Şimdi sosyal medya algoritmaları sayesinde herkes kendi gerçeğine sahip.Z kuşağı için haftada 40 saat ofiste çalışmak bir mutlak doğru değil. Baby Boomer, X ve Y kuşağı bile uzaktan çalışmanın mümkün olduğunu gördükten sonra soruyor: “Başka hangi kurallar değişebilir ki?”Bugün iş dünyasında bir anlam savaşının içindeyiz. Bir taraf: “40 saat ofiste çalışılır.” derken. Diğer taraf: “Dört gün yeter, biz yeni kurallar yazmak istiyoruz.” diyor.CEO’lar şirket yönetme hakkını savunurken minimum çabayla çalışan sosyal medya fenomenleriyle de mücadele ediyorlar. Ve evet, onlar da haklı olabilir. Ama…Peki sonra ne olacak?Z kuşağı bu düzene razı değilse ne yapabilir? İki seçenek var:Kendi şirketlerini kurabilirler.TikTok’ta kariyer tavsiyesi verip gelir elde edebilirler.Yani kısacası: Yeni sözleşme isteyen, yeni oyun kurmak zorunda.Orijinal yayın tarihi: 18 Mayıs 2025 Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.