Hani derler ya, “Bir kitap okudum ve hayatım değişti.” Ben de iki yıl önce bir podcast dinledim ve çalışan bağlılığına bakış açım tamamıyla değişti. Artık odağımızı çalışan bağlılığından çekmemiz gerektiği konusunda da netim. “İyi de, o zaman çalışanlar için neden bu kadar yatırım yapalım?” diye düşünüyor olabilirsiniz. Yanlış soru. Hayatlarımızda temel olarak bağlılık kavramının ne kadar şekil değiştirdiğinin farkında mısınız? Şimdiye kadar kaç farklı şehirde yaşadınız? Kaç farklı ilişkiniz oldu? Boşanma oranlarındaki artıştan hiç bahsetmiyorum bile. Bağlılık kavramına bakışımızda bu kadar temel bir değişim söz konusuyken neden çalıştığımız kurumdan vazgeçmeyelim ki? Öyleyse bir iyi, bir de kötü haberim var. Kötü haber, bu bakış açısını değiştiremeyiz! İyi haber, ekonomide ve iş hayatında kimlik modelini dikkate alarak, çalışanların kendilerini şirketle özdeşleştirmesini, böylelikle kurumda daha uzun süre çalışmasını sağlayabiliriz. Peki bunu nasıl yapacağız?Rachel E. Kranton ve George A. Akerlof, yazmış oldukları Kimlik iktisadı ile bize ne söylüyor, önce ona bakalım. Kendini şirketle özdeşleştirenleri içeridekiler (insider), özdeşleştirmeyenleriyse dışarıdakiler (outsider) olarak tanımlıyorlar. İçeridekiler, şirketin yararını gözeterek çalışanlardan oluşuyorken dışarıdakiler iş için asgari düzeyde gayret göstermesinin yeterli olduğunu düşünüyor. Yani kurumu değil, sadece kendini düşünüyor. Bu yaklaşıma sahip çalışanlar, kendilerine özdeşleştikleri işler verilmesi gerektiğini, şirketlerin de bu türden bağları teşvik etmesi gerektiğini belirtiyor. Bu sayede çalışanların “içeridekiler” olacağını ve şirketin yararını gözeterek çalışacağını, şirketlerin ancak bu durumda iyi işlediğini ileri sürüyor.Çalışanların kendini işle ve kurumla özdeşleştirmeleri, sunulan imkân ve deneyimlerin çok ötesinde bir yaklaşım gerektiriyor.Yani ikramiye gibi parasal teşvikler ve iyi bir çalışan deneyimi sunmak lokomotif güç değil. Keza kariyer basamakları da… Peki çalışanların kendilerini özdeşleştirdikleri işlere verilmesi ve şirketlerin de bu türden bağları teşvik etmesi nasıl mümkün olacak? Daha bütünsel bir bakış açısına geçerek.Psikoterapist Esther Perel, “Özel hayatımızda beraber olduğumuz kişiden nasıl hayatımızın her alanında bizi ileriye götürmesini istiyorsak kurumlardan da aynısını bekliyoruz. İşte anlam bulacağımız, esenliğimizi önemseyen, esnek ve bize uyum sağlayabilecek, bizi hem profesyonel hem de kişisel anlamda geliştirecek bir kurumda çalışmak istiyoruz.” diyerek bu doğrultuda bize ışık tutuyor. Özetle, çalıştığımız kurumdan çok şey bekliyoruz.“Ben kim olmak istiyorum?” sorusunun yanıtı iş hayatındaki kararlarımızda lokomotif güç hâline geldi.Bu doğrultuda kurumlara çok iş düşüyor. Kurum ve iş özelinde anlamı tanımlayıp, çalışana sunulan tüm imkân ve deneyimleri bu eksende şekillendirmek gerekiyor. Kurumların önünde yoğun virajların olduğu, engebelerle dolu bir off-road parkuru var. Bu parkurda bitiş çizgisi yok. Çalışanların bakış açıları evrildiği sürece bu off-road devam edecek. Off-road’a hazırlıklı başlayan ve emin adımlarla ilerleyen kurumlara iyi bir haberim var. Şirketler çalışanlara yatırım yaparak onları içeridekiler hâline getirebilir. Yani çalışanlar kendilerini işle ve kurumla özdeşleştirmeye başlayabilir. Clark Kent’leri Superman’e dönüştürmek sizin elinizde. Peki nasıl? Aşağıdaki sorulardan yola çıkarak geliştireceğiniz yaklaşımlar ilk adımı oluşturabilir.Şirketinizdeki kültür, yaklaşım ve uygulamalar çalışanları, “dışarıdakiler” mi yoksa “içeridekiler” mi olmaya yönlendiriyor? Takdir ve ödüllendirme süreçleri sadece belirli işler üzerinden, maddi ödüllendirme yöntemleri kullanılarak mı yapılıyor? Çalışanların kendilerini kurumla özdeşleştireceği ritüeller ve ödüllendirme süreçlerini nasıl kurgulayabilirsiniz?İşe alım süreciniz, adayların kendilerini kurum ve işle hangi ölçüde özdeşleştirebileceğini değerlendiriyor mu? Yetkinlik bazlı değerlendirmenin ötesine nasıl geçebilirsiniz? İş süreçleri sağlıklı mı?Sorular zor. Her kurumun kendisi için doğru yanıtı bulması iyi bir hazırlık gerektiriyor. Yola çıkmaya hazır mısınız?Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.