A sınıfı müteahhit ehliyeti alabilmek için iki saatlik bir sınava giriyorum. Müteahhitliğe başlayacağımdan falan değil. Zaten bu saatten sonra başkasının altında çalışmam. Sırf kolaylık için ehliyet almanın peşindeyim. İstiyorum ki kiraya vermek için inşa ettiğim evlerin işlerini dışarıdan bir müteahhit tutmadan yapabileyim. Zira Virginia’da, sakini olmayacağınız bir ev inşa edebilmek için ya bir müteahhitle çalışmanız ya da bizzat müteahhit olmanız gerekiyor.Mesele şu ki sınavdan kalacağıma emin gibiyim çünkü 2 bin sayfalık bir kitaptan sorumluyum. Sınava girecek diğer insanların aksine pek çalışmadım çünkü tuzum kuru. Yani hayatımı kazanmamın tek yolu sınavı geçip müteahhit olmak değil.Kaldı ki sınavdan kalmam da çok büyük olay değil. Hatta bile isteye kalıyorum desem yeridir. (Birazdan bu konuyu açacağım, merak etmeyin.) Herhangi bir şeyde başarısız olmak, özünde çok büyük bir mesele değil. Bilakis, pek çok konuda orta seviyede kalmayı tercih ediyorum. Hata yapmaya ve haksız çıkmaya da epey alışkınım.Tabii diyebilirsiniz ki “insanların gözünde başarısız olmak” aynı şey mi? Aslında aynı olması gerekirken daha da büyük bir mesele gibi görülüyor, haklısınız. Sınav salonundan çıkar çıkmaz birilerinin kaldığımı gösteren bir kâğıdı elime tutuşturacağını bilmek canımı sıkıyor.Hatta beni yiyip bitiriyor. Sınavda ne yapacağımı düşünüp gerim gerim geriliyorum.Zaten Kobe Bryant’ın kitabı The Mamba Mentality’deki şu cümlelerin üzerimde bu kadar etkili olmasının sebebi de tam olarak bu:“Bir şeylerden geri kalmaktan, kötü görünmekten ya da utanmaktan korkmam. İnsan uzun vadede elde etmek istediği şeyi aklından çıkarmayınca öyle olur zaten.O ana hedefe ulaşmak için yeni bir yol yordam öğrenmem gerekiyorsa üzerine yürürüm. Nihayetinde kazandığım her yeni beceriyle cephanemi güçlendirmiş oluyorum.Bir şeyin bedeli çok ama çok çalışmak ve birkaç kez tökezlemekse, mesele etmem.Dışarıdan baskı da hissetmem. Hedefim kadar onu başarmak için ne kadar emek sarf etmek gerektiğini iyi bilirim. Çalışmaya koyulur ve emeklerimin meyve vermesini beklerim. Zaten kendimden beklentim, başkalarının benden beklentisinin hep daha üzerindedir.”A sınıfı müteahhit ehliyeti de benim cephanemi genişletecek. Sınavın neye benzediğini, yani nasıl sorular çıktığını ya da kitapta hatmetmem gereken yerleri öğrenmek için sınava girmem gerek. İlk girişim bir nevi test sürüşü olacak.Daha da önemlisi, kötü imaj çizmekten korkmanın alemi yok. Utanmanın da…Hepimiz, elbette ben de dahil, insanların hayatlarımızı çok yakından takip ettiği varsayımıyla yaşıyoruz. Psikologlar buna “sahne ışığı etkisi” diyor. Yani insanların dış görünüşümüze ya da davranışlarımıza, gerçekten olduğundan çok daha fazla dikkat ettiği yönünde bir bilişsel önyargı olduğunu ifade ediyorlar. Mesela giysilerimiz… Journal of Personality and Social Psychology’de yayınlanan bir makaleye göre insanların büyük çoğunluğu ne giydiğimizi fark etmiyor, etse bile önemsemiyor.Keza sözlerimiz… Yine aynı makalede, her ne kadar hatırlamaya değer olsa da insanların ağzınızdan çıkanları pek aklında tutmadığı söyleniyor.Ya da performanslarımız… Journal of Experimental Social Psychology’de yayınlanan bir çalışmaya göre herhangi bir görevi normalin altında bir performansla yerine getirdiğinizde aslında fark edilmiyor. Görünen o ki insanların performansımızın derecesini algılama hassasiyetini gözümüzde büyütüyoruz.Mesela benim sınavdan kalmam… Hayatında beni ilk kez gören sınav sorumlusu benim geçip geçmediğimi ne yapsın! Sınava giren yüzlerce insandan biriyim, o kadar.Hepsini düşününce beni benden daha çok önemseyen birinin olmadığı açıkça görülüyor. Bir gıdım bile umursamıyorlar. Kaldı ki görünüşümü, söylediklerimi ya da yaptıklarımı fark etseler bile akıllarında tutma ihtimali epey düşük.Bunda bir kötülük de yok.Elbette insanların bir şeyleri fark edip etmeyeceğini önemsemek gereken durumlar oluyor. Mesela müşterilerimizin ya da çalışanlarımızın… (Zaten biz istesek de istemesek de gözlerinden bir şey kaçmaz.) Ya da ailemizin veya arkadaşlarımızın…Ama dış kapının mandalı insanların bizle ilgili bir şeyi kafaya takacağı durumlar aslında o kadar az ki…Yeniden öğrenciliğe soyunduğunuz için insanlar size deli diyecek diye mi dertleniyorsunuz? Sırf geceleri deliksiz bir uyku çekiyorsunuz diye miskin muamelesi yapılacağından mı korkuyorsunuz? İşinize dört elle sarıldığınız için diğer girişimcilerin size inek gözüyle bakacağından mı çekiniyorsunuz?Hiç dert etmeyin.Neyi başarmak istediğinizi biliyorsunuz. Cephanenize hangi silahları eklemek istediğinizi biliyorsunuz. Ve bunun birkaç isabetsiz girişime mal olacağını da biliyorsunuz. Kimse de bu işlerin kolay olacağını söylemiyor.Kimse sizi sizden fazla umursamıyor. Kendi hayatınızı, kendi bildiğiniz gibi yaşayın.Zaten önemli olan tek sahne ışığı da bu.Orijinal yayın tarihi: 17 TemmuzKöşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.(*) Bu yazının çevirisinde Türk okura hitap etmek için birtakım değişiklikler yapılmıştır.