İletişim sadece konuşmak değil, yer bulmaktır. Ve hatta yer açabilmek ve orada kalabilmektir. Bir markanın ya da bireyin sesi ancak karşısındakinde bir yer bulduğunda anlam kazanır. Bu yer bazen bir kalpte yankı, bazen bir zihinde iz, bazen de bir toplulukta karşılık olur. Marka ve iletişim danışmanı olarak, bugüne kadar yerel ve uluslararası birçok markaya danışmanlık verirken, bazen bir krizin ortasında, bazen bir dönüşüm hikâyesinin başında sesin gücünü yeniden tarif ediyorum. İletişim benim için sadece strateji değil, insanla bağ kurma biçimi. Bu yazıda da tam olarak bu bağ kurma hâline, özellikle zor zamanlarda nasıl kurulabileceğine değineceğim.Sessizlik değil, anlam duyulmak isterEkonomik dalgalanmalar, afetler, toplumsal gerginlikler… Böyle zorlu dönemlerde insanlar sadece bilgi değil, anlayış ve yön duygusu arar. İşte bu yüzden iletişim, yalnızca ne söylendiğiyle değil, ne zaman ve nasıl söylendiğiyle anlam kazanır. Markalar zorlu zamanlarda sadece kampanya yapmaz, karakter gösterir. İletişim bir strateji olmaktan çıkar, bir duruşa dönüşür.Boykot edilen marka olmakBazı krizler öngörülemez. Özellikle boykot gibi toplumsal reflekslerin tetiklendiği durumlarda marka sadece iletişim değil, kimlik yönetimi yapar. Bir markanın ismi kara listelerde yer almaya başladığında, artık konu yalnızca ne söylediğiniz değil, kim olduğunuzdur. Bu süreçte iletişim profesyonelinin ve liderin rolü değişir. Basın bülteni yazmak değil, yön belirlemek gerekir. Sessizlik bazen bir strateji olabilir ama eğer anlam taşımıyorsa yanlış anlaşılır.Yöneticiden liderliğe geçiş tam da burada başlar. Liderlik doğruyu söylemenin ötesinde, umudu da taşımaktır. Çünkü kriz anlarında insanlar bilgi kadar ilham da arar. Ve en çok ilham, en sessiz anda verilen en samimi mesajla gelir. Artık içerik değil, niyet konuşulur. Kriz anında lider, bilgiyi değil yönü gösterir. Bu yön bazen bir açıklama değil, bir duruş olabilir.Boykot dönemlerinde liderden beklenenleri başlıca şöyle sıralayabiliriz:• Şeffaflık: Bilinmeyeni dürüstçe ifade etmek.• Duyarlılık: Kamuoyunun değil, insanın kalbine seslenmek.• Tutarlılık: Günlük tepki yerine, uzun vadeli değer göstermek.Boykot edilen bir marka olmak, kriz yönetimi değil; değer sınavı vermek demektir. Ve bu sınavın notu, yalnızca kamuoyundan değil, şirket içinden de alınır.Herkes sizi dinlemiyor olabilir: Ve bu çok normalİletişim dünyasında en çok duyduğum cümle şu: “Çok güzel içerikler üretiyoruz ama kimse duymuyor.” Belki de sorun içerikte değil, içeriklerin kim için üretildiğinde. Çünkü herkes sizi aynı yerden dinlemiyor. Hatta bazıları hiç duymuyor. Ve duymayan birini sesinizle etkilemeniz mümkün değil.Ben danışmanlık süreçlerimde hedef kitleyi artık klasik yaş–cinsiyet–lokasyon gibi tanımlardan çok, ilişki seviyesiyle sınıflandırıyorum. İlişki seviyesiyle bakmak, veriyi değil insanı merkeze almayı getirir. Çünkü anlam arayan biriyle, ilk defa sizi duyan birine aynı tonda seslenemezsiniz. Her bağ, kendi dilini ister: • Henüz hiç tanımayanlar: Sizi bilmiyor, ihtiyacını fark etmemiş bile olabilir.• Merak edenler: Bir yerlerde denk gelmiş, göz ucuyla bakmış ama hâlâ “bakarız belki” modunda.• Bağ kurmuş olanlar: Sizi tanıyor, güveniyor, hatta sizi başkalarına anlatıyor.İletişimin en stratejik tarafı şu: Tanımayanı merak ettirmek, merak edeni bağlamak, bağı güçlendirmek.Sadakati anlatmak değil, hissettirmek gerekirSadık kitle “zaten bizimle” sanılır. Oysa güven tekrar tekrar inşa edilir. Özellikle belirsizlik zamanlarında. Bir müşterinin markaya duyduğu bağlılık, bazen bir çocukluk şarkısı gibidir. Her duyduğunda içini ısıtır, çünkü içinde bir anı saklıdır. İşte bu yüzden sadakat yaratılmaz, yaşatılır. Bazen yalnızca şu kadarı yeterli:“Bugün buradaysak, senin sesinle geldik.”“Seninle yürüdüğümüz bu yol, bizim en değerli kazancımız.”Sadakat kampanyalarla değil, samimi kelimelerle beslenir. İletişim burada satıştan çok bağ kurma pratiği hâline gelir.Strateji duygudan başlarİletişim geleceği şekillendirme gücüdür. Sesini bulan her birey, sadece kendini değil; bir toplumu, bir kültürü, hatta bir dünyayı dönüştürebilir. O nedenle bugün kurduğumuz her bağ, yarının dünyasına bırakılmış bir izin ta kendisi. Hâliyle iletişim uzun soluklu bir maraton. Ama hedef kitleye değil, insana ulaşan bir yolculuk. Zorlu zamanlarda bu yolculuğu daha dikkatli, daha şeffaf, daha duyarlı yürümek gerekir. Çünkü en büyük yanılgı “herkes duyar” sanmak… Oysa sadece hissedilen ses duyulur.Bugün hâlâ danışmanlık verdiğim her markaya, mentorluk yaptığım her kişiye, içerik üreten her girişimciye aynı cümleyi hatırlatıyorum: “İletişim bir eylem değil, bir etkileşimdir. Ve bu etkileşimin merkezinde anlam varsa, gerçek bağ orada kurulur.”Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.