Algılama Yönetimi adlı kitabında Ali Saydam insanın diğer tüm varlıklardan farklı olarak iki temel yetiye sahip olduğunu söyler: Gönül ve akıl. Bu ikisi insanın hem bireysel hem toplumsal düzeyde öğrenmesini ve gelişmesini sağlar. Algı ve vicdansa bunların en derin ve anlamlı yansımaları. Peki bireysel ve toplumsal düzeyde bu kavramlar nasıl işler? Kurumsal şirketlerin gönlün ve aklın işleyişinden öğrenecekleri var mıdır?Algı bireyin dünyayı anlama ve anlamlandırma sürecinin bir sonucu. Bilgiyi, deneyimleri ve duyumsamaları zihnimizde şekillendiren bir süreç. Algının tek başına yeterli olmadığı noktadaysa vicdan devreye girer. Vicdansa aklın öğrenme kapasitesini etik değerlerle buluşturan bir rehber. Bu bireysel mekanizma kurumsal yapılarda da kendini gösterir. Kurumlar yalnızca ekonomik ve teknolojik ilerlemelerle değil, toplumsal duyarlılık ve etik sorumluluklarla da gelişir. Bu noktada da kurumsal öğrenme kavramı karşımıza çıkar.Kurumsal öğrenmeyi şirketlerin, STK’ların ve kamu kurumlarının bilgi edinme, deneyim paylaşma, bu deneyimlerden ders çıkarma ve bu bilgiyi organizasyon genelinde yayma süreçleri olarak tanımlayabiliriz. Harvard Business Review’un 2015’te yapılan bir araştırmasına göre sürekli öğrenen organizasyonlar değişime daha hızlı adapte olur ve uzun vadede daha başarılı olur. Laszlo Bock Türkçeye İşin İncelikleri diye çevirebileceğimiz Work Rules adlı kitabında özellikle Google’ın uygulamaya koyduğu “Yüzde 20 Zaman Politikası” gibi uygulamalardan bahseder. Böylece şirket, çalışanlarına inovasyon ve gelişim için zaman tanıyarak öğrenme kültürünü teşvik ediyor. Türkiye’deyse Sabancı Holding, Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi” vasıtasıyla liderlik becerilerini artırmaya yönelik programlar düzenleyerek kurumsal öğrenmeyi destekliyor.İşin Sırrı İletişimBu sürecin en kritik noktalarından biri de iletişim. İletişim, bilginin paylaşılması ve yayılmasıyla öğrenmeyi mümkün kılan temel unsur. Büyük kurumlar iç ve dış iletişim mekanizmalarını etkin kullanarak bilgi ve deneyim aktarımını sağlar. İletişimcinin bu noktadaki rolü büyük. Örneğin Arçelik’in sürdürülebilirlik raporlarında şeffaf iletişim ilkesiyle tüm tedarik zinciri sürecini paylaşması, marka güvenilirliğini artırırken aynı zamanda kurumsal öğrenmenin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.Sosyal ve çevresel etkileri de gözeterek hareket eden şirketler kurumsal öğrenmenin ve etik iletişimin en iyi örnekleridir. Söz konusu yapılar sadece finansal başarıyı değil, toplumsal ve çevresel sorumlulukları da ön planda tutar. Örneğin Danone, bu yaklaşımı benimseyerek sürdürülebilirlik önceliklerine yeni bir soluk getirdi. “Danone Etki Yolculuğu (Impact Journey)” adını verdiği sürdürülebilirlik yol haritasını sağlık, çevre ve insan olmak üzere üç temel üzerine inşa etti. Bu doğrultuda gıda yoluyla sağlığa ve ulaştırmaya yön verip geliştirmeyi, çevreyi koruyup yenilemeyi ve toplumları geliştirerek güçlendirmeyi önceliklendiriyor.Benzer şekilde Koç Holding’in Koç Akademi platformu, çalışanların sürekli öğrenmesini sağlamak adına kurumsal bir eğitim sistemi sunuyor. Apple ve Google gibi teknoloji devleri de kurumsal öğrenmenin ve etkili iletişimin önemini kavrayarak çalışan geri bildirimlerine dayalı bir şekilde öğrenme kültürü inşa ediyor.Yapılan araştırmalar etik değerlere sahip çıkan ve öğrenme kültürünü benimseyen şirketlerin finansal performanslarının da daha yüksek olduğunu gösteriyor. Bu çalışma kurumsal öğrenmenin yalnızca bilgi edinmek ve analiz etmek değil, aynı zamanda etik değerleri gözeterek sürekli bir dönüşüm içinde olmayı da içerdiğini ortaya koyuyor. Vicdanı akılla birleştiren bu yaklaşım kurumların ekonomik değil, toplumsal ve kültürel olarak da değer yaratmalarını sağlıyor. Bu sürecin en büyük taşıyıcılarıysa doğru iletişim ve şeffaflıkla hareket eden liderler ve iletişim profesyonelleri.Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.