Çoğu insan Lego’yu çocukların ve tabii ki yetişkinlerin hayal gücüyle yaratıcı işler çıkardığı küçük plastik tuğlalar üreten bir şirket sanıyor. Firma geçtiğimiz yıl yüzlerce farklı ürün piyasaya sürdü.Fakat şirket işe bu sevimli plastik tuğlalar üreterek başlamamış. Aslında kurucusu bir marangozdu ve itfaiye aracı, ördek, tren gibi el yapımı ahşap oyuncaklar üretiyormuş.Orijinal Lego ahşap oyuncakları. Fotoğraf: Jason AtenPlastik tuğlalar çok daha sonra ortaya çıkmış. Bugün bakınca ne kadar önemli bir karar olduğu anlaşılıyor. Zira bu tuğlalar geçen yıl Lego Grubu’na $9,6 milyarın üzerinde gelir kazandırarak dünyanın en büyük oyuncak şirketi hâline getirdi. Bu büyük değişim Lego Grubu kurucusu Ole Kirk Kristiansen’in 1946’daki Kopenhag seyahatinde başlamış. Kristiansen bu gezide enjeksiyon kalıp makinesinin demosu görmüş ve Lego’nun kaderini değişmiş.Enjeksiyon kalıplama makinesi, Lego Grubu. Fotoğraf: Jason AtenLego Grubu’nun kurumsal tarihçisi Signe Wiese’in anlattığına göre Kristiansen merakını teknoloji düşkünlüğüyle harmanlayınca 1940’larda plastik üretimine yönelmiş. Kopenhag’da yaşayan kayınbiraderi Martin Jørgensen’le el ele vermiş. İkili 1945 yazından 1946 sonuna kadar mektupla beyin fırtınası yapmış.Vakit gelip çatmış. Kristiansen 1947’de İngiliz Windsor SH üçlü enjeksiyonlu kalıplama makinesi siparişini vermiş. Tarihi kayıtlara baktığımızda bu siparişin tam maliyetini belirlemek zor ama Wiese şirketin o dönemdeki kârının yarısından fazlasına mâl olduğunu söylüyor.Fotoğraf: Jason AtenBir adım geri çıkıp bakınca bu fikir pek de makul görünmüyor. Ahşaptan tren oymakla plastik kalıptan oyuncak çıkarmak arasında dağlar kadar fark var. Ayrıca Kristiansen bu işe girişmeden birkaç yıl önce şirkette çıkan yangın ciddi tahribata yol açmış ve ahşap oyuncak fabrikası sil baştan inşa edilmişti.Sadece bu da değil. İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa’da yaşanan sıkıntılar yüzünden kalıplama makinesinin teslimatı sürekli ertelenmiş. Kristiansen şirketinin geleceğini alenen riske atmış. Zira makinenin ne zaman eline ulaşacağı muammaymış.Wiese “Jørgensen’in asıl planı plastik oyuncaklarının üretimini Kopenhag’da başlatmaktı. Fakat zaman geçiyor ve kalıplama makinesinin teslimatı da gecikiyordu. Beklerken Kristiansen fikrini değiştirdi. Üretimin Billund’da yapılmasını istedi.” diyor. Kristiansen bir yazışmasındaysa şöyle anlatıyor: “İnsan geçmişe dönüp bakar ve ne olduğunu anlamaya çalışır. Ben de bu işe girişmekle doğru bir karar verdiğimizi düşünüyorum ve başarılı olacağımız da inanıyorum.”Fotoğraf: Jason AtenMakine nihayet 1948’de teslim edilmiş. Fakat kalıp ve plastik malzemelere daha fazla para harcanması gerekmiş. Hâl böyle olunca şirket neredeyse bir yılını işin içinde nasıl çıkacağına kafa yorarak geçirmiş deneyerek geçirmiş. İlk yapılan plastik oyuncaklar, ahşap olanların muadiliymiş. Sadece kamyonlar ve başka şirketlerden alınan hazır kalıplarla yapılan küçük figürler varmış.Fakat tüm bu denemeler sonunda milyonlarca çocuğun ve yetişkinin her gün oynadığı ilk Lego tuğlasının ortaya çıkmış. 1958’deyse Lego Grubu tuğla tasarımının patentini aldı. Birkaç yıl sonra o dönemki şirketin sahibi Kristiansen’in oğlu Gotfried, ahşap oyuncak üretimini tamamen durdurup yalnızca tuğla üretimine odaklandı.Lego’nun bu hikâyesinde en sevdiğim şey, Kristiansen’in yaptığı işe olan sarsılmaz inancı ve cesareti.Orijinal patentli tuğla kalıbı. Fotoğraf: Jason Aten“Şansı yaver gitmiş.” diye düşünebilirsiniz. Evet, bu doğru. Lego işinin bir garantisi yoktu ve şirketin kârının yarısından fazlasını tek bir makineye harcamıştı. Bırakın para kazanmayı, bu makineyi oyuncak yapmak için kullanma planı bile yoktu.Aslında her girişimcinin hikâyesi üç aşağı beş yukarı böyledir. Çoğu zaman planınız olmadan bir fikir üzerine bahis oynarsınız. Sezgilerinize güvenerek her şeyinizi ortaya koyarsınız. Tabii işin içinde yanılma ve her şeyi kaybetme ihtimali de var. Fakat bu demek değil ki, risk almayın.Kristiansen kendine inanarak haklı çıktı ve Lego tuğlaları inanılmaz derecede başarılı oldu. Fakat her şey büyük bir bahisle başladı. 77 yıl önce bu kararı almasaydı, oyuncak dünyası muhtemelen daha farklı bir yer olurdu.Orijinal yayın tarihi: 9 Haziran 2024Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.(*) Bu yazının çevirisinde Türk okura hitap etmek için bir takım değişiklikler yapılmıştır.