Duygu kelimesi, duy- fiilinden gu ekiyle türetilmiş. Duy’sa eski Türkçedeki tuy- “hissetmek, anlamak, fark etmek” anlamına gelen bir sözcükten evrilmiş. Kelime kökeninden de anlaşılacağı gibi duygular, insanın çevresiyle kurduğu ilişkilerde ona yol gösteren içsel deneyimler. “Duygusal” kelimesiyse, duygu kökünden türetilmiş olup, duygularının tesiri altında kalan insanlar için kullanılan bir sıfata dönüşmüş. Bu bağlamda “duygusal” olmayı çoğu zaman “mantığı geri planda bırakarak duygulara kapılmak” anlamında kullanıyoruz.Fakat duygular sadece kişisel tepkilerden ibaret değil. Doğru yönetildiğinde insan ilişkilerini güçlendiriyor ve karar alma süreçlerine derinlik katıyor. Bu nedenle iş dünyasında güçlü bir liderin tamamen duygusuz olması beklenemez. Asıl fark, duygularını kontrol edemeyen duygusal liderle duygularını bilinçli bir şekilde yöneten duygulu lider arasında.Duygulu ve Duygusal Liderlerİş dünyasında iyi bir lider olmak, yalnızca stratejik kararlar almakla sınırlı değil. Liderlik insanların motivasyonunu ve güvenini yönetme becerisiyle doğrudan ilişkili. Fakat bu süreçte liderin duygulara yaklaşımı oldukça kritik. Duygularını kontrol edemeyen, duygusal tepkiler veren bir liderin yarattığı zarar, işin sonucunu pek de iç açıcı olmayacak şekilde değiştirebilir. Oysa duygulu bir lider, duygularını etkili bir şekilde yöneterek, insanlarla güçlü bir bağ kurabilir. Böylece organizasyonun başarısını sürdürülebilir kılar.Duygusal liderler genellikle kararlarında duygularının esiri olur. Örneğin kriz anında öfkeyle hareket edip suçlayıcı bir tutum sergilerse, bu yalnızca çalışanların moralini bozmakla kalmaz. Problemin çözümüne odaklanmayı da engeller. Duygusal liderlik, genellikle kaos ve güvensizlik yaratır. Buna karşılık duygulu bir lider, krizi sakin, soğukkanlı bir şekilde analiz eder ve duygularını kontrol ederek ekip üyelerine destek olur. Duygulu liderlik, empati ve problem çözme odaklı bir yaklaşımın dengeli bir şekilde kullanılmasını gerektirir.Steve Jobs, Jeff Bezos ve Brian CheskySteve Jobs duygulu liderliğin iş dünyasındaki en güçlü örneklerinden biri. Apple’ın kurucusu çalışanlarına karşı zaman zaman zorlayıcı bir liderlik tarzı benimsese de, vizyonu ve duygularını dengeleme becerisiyle tanınır. Duygusal bir lider olsaydı, yüksek stres altında fevri kararlar alıp ekibinin motivasyonunu düşürebilirdi. Fakat duygulu bir lider olarak, yenilik tutkusu ve ekibinin yaratıcı potansiyelini açığa çıkarma becerisi, Apple’ı sektörde lider konuma taşıdı.Başka bir örnek olarak, Amazon’un kurucusu Jeff Bezos’u ele alabiliriz. Bezos, duygulu liderliğin değerini şirket kültüründe başarıyla göstermiş bir isim. Müşteri odaklı stratejisi ve çalışanların geribildirimlerine açık olması yalnızca süreçleri iyileştirmekle kalmamış, aynı zamanda Amazon’un müşteri deneyiminde bir dünya lideri olmasını sağlamış. Duygularını kontrol edemeyen bir lider, müşteri şikâyetlerini ve çalışan eleştirilerini de kişisel algılayarak, uzun vadeli stratejik hedeflerden sapabilir. Fakat Bezos, duygulu bir lider olarak eleştirileri bir öğrenme fırsatı olarak değerlendirmiş ve bu yaklaşımı şirket kültürüne kazandırmış. Amazon’un erken dönemlerinde bir müşteri, şirketten aldığı bir ürünle ilgili bir şikayetini Bezos’a doğrudan e-posta ile iletti. Bezos bu tür geri bildirimlere her zaman önem verdiği için ekibine bu konuda bilgi vererek çözüm bulmasını istedi. Ancak süreç içinde müşteri hizmetleri ve lojistik ekiplerinin koordinasyonlarında bazı eksikler olduğunu fark etti. Bunun üzerine Bezos şirket içinde “Boş Sandalye” stratejisini başlattı- Toplantılarda her zaman boş bir sandalye bulundurulacak ve bu sandalye “müşteriyi” temsil edecekti. Böylece yöneticiler her karar alırken müşteri perspektifini doğrudan göz önünde bulunduracaktı. Bu örnek Bezos’un müşteri eleştirilerini kişisel bir saldırı olarak görmeyip bunları iş süreçlerini iyileştirmek için bir fırsat olarak değerlendirdiğini gösteriyor. Yani duygularını kontrol ederek, yapıcı bir yaklaşımla eleştirtileri şirket kültürüne dahil etti.Duygulu liderlik yalnızca kriz yönetimi değil, aynı zamanda ekip motivasyonu açısından da kritik. Örneğin pandeminin iş dünyasında yarattığı belirsizlik sırasında birçok şirket yöneticisi, çalışanların kaygılarını göz ardı ederek yalnızca finansal sonuçlara odaklandı. Fakat Airbnb’nin CEO’su Brian Chesky, bu dönemde çalışanlarına ve müşterilerine yönelik şeffaf ve empati dolu bir yaklaşım sergiledi. Çalışanlara yapılan açıklamalar samimi ve destekleyiciydi. İşten çıkarma süreçleri bile insancıl bir şekilde yönetildi. Bu tutum Airbnb’nin marka itibarını güçlendirdi ve uzun vadeli güven inşa etti. Peki Brian Chesky ne yaptı da tereyağından kıl çeker gibi işleri yönetti. İşte pandemi sırasında attığı somut adımlar ve yaptığı açıklamalar:Pandemi döneminde Airbnb’nin rezervasyonları neredeyse sıfıra inmiş, şirket büyük mali kayıplarla karşı karşıyaymış. Birçok şirket gibi Airbnb de çalışan sayısını azaltmak zorunda kalsa da Chesky bu süreçten alnının akıyla çıkmak için şu iki şeyi yapmış:1) Açık ve Duygusal İletişimChesky işten çıkarmaları duyururken çalışanlara gönderdiği mektupta, kararın sadece finansal bir zorunluluk olmadığını, bunun Airbnb’nin uzun vadeli sürdürülebilirliği için kaçınılmaz olduğunu anlatmış. Mektubunda şu ifadeleri kullanmış:“Bugün Airbnb’nin en zor günlerinden biri. Gelirimizin yüzde 50’den fazlasını kaybettik ve iş gücümüzü küçültmek zorundayız. Bu ne sizin ne de bizim başarısız olduğumuz anlamına gelmiyor. Bu yalnızca dünyanın değiştiği anlamına geliyor.”Gördüğünüz gibi bu açıklama çalışanları suçlamadan, samimi ve empati dolu bir dille yapılmış.2) İşten Çıkarmalarda Destekleyici YaklaşımÇıkarılan çalışanlara 14 haftalık maaş ve her çalışma yılı için ek bir hafta ödeme yapılmış.ABD’deki çalışanların sağlık sigortası bir yıl boyunca karşılanmaya devam etmiş. Uluslararası çalışanlara da benzer destekler sağlanmış.Airbnb işten çıkarılan çalışanlara özel bir iş bulma platformu kurmuş. Bu platformda işten ayrılan herkesin profili yayınlanmış ve diğer şirketlere yönlendirilmiş.Şirket ekipmanları çalışanlara bırakılmış, böylece iş arama sürecinde onlara destek olunmuş.Bu tür adımlar Airbnb’nin yalnızca finansal sonuçlara odaklanmadığını, aynı zamanda çalışanlarının duygusal ve maddi refahını da önemsediğini gösteriyor. Sonuç olarak bu süreç Airbnb’nin marka itibarını güçlendirdi ve çalışanların şirkete olan güvenini korudu.Özetle iş dünyasının liderleri, duygusal tepkilerle kontrolsüz kararlar alan kişiler olmamalı. Duygulu bir lider, hem çalışanlarını hem de organizasyonu anlamaya ve desteklemeye odaklanır. Bu yaklaşım daha yüksek bir bağlılık ve işbirliği kültürü yaratır. Daniel Goleman’ın dediği gibi, “Gerçek anlamda iki zihnimiz var, biri düşünen, diğeri hisseden.” Başarılı liderlik, bu iki zihni dengeleyerek hem mantıklı hem de duygusal zekâya dayalı kararlar almayı gerektiriyor.Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.