21. yüzyılda gerek dünyanın gerekse ülkemizin kısa ekonomi tarihine baktığımızda bir insan ömrüne sığmayacak kadar çok gelişmeyi hızlandırılmış bir şekilde yaşadık, yaşıyoruz, yaşamaya da devam edeceğiz. Odaklandığımız resim ne olursa olsun, enflasyon o kompozisyonun içinde hikâyeye dahil oluyor. Maliyet enflasyonu, talep enflasyonu, çekirdek enflasyon, stagflasyon… Tanışmadığımız, öğrenmediğimiz bir türü kalmadı. Tabii ki esnafa yazarkasa fırlatmaya mahal vermeyecek güçlü, kararlı ve istikrarlı bir mücadele programıyla enflasyonu yenmek mümkün. Aksi durumda enflasyon dirençli ve kalıcı olabiliyor. Yıpratıcı enflasyonist iklimin şiddeti arttıkça bambaşka bir evreye geçiyor gibi hissedip içinde bulunduğumuz halet-i ruhiyeye yeni çehreler arıyoruz. Mahfi Eğilmez de kendi bloğunda Türkiye’nin gidişatını, daha çok pazarlamacıların ilgi alanına giren iki kavram üzerinden açıkladı. “Shrinkflation” ve “Skimpflation”. Belli ki bir yirmi yıl sonra ekonomistler ve ekonomi tarihçileri bu günleri “skimpflation” ve “shrinkflation” dönemi olarak ele alacak. O hâlde tarihe ufak bir not düşelim. Herkesin araştırmaya başladığı kavram şu anlama geliyor: Enflasyonist dönemlerde azalan tüketici ilgisini canlı tutmak ve satış kaybını önlemek amacıyla işletmeler tarafından uygulanan fiyatlandırma stratejileri. Kavramın ismine aşina olmasak da kendine aşinayız. Hem de pazar alışverişleri kadar hayatın ta içinden…Aslında Türk tüketicisi, shrinkflation kavramını ekmeğin fiyatına zam yapmadan kâr/maliyet oranını ayarlamak için günden güne gramajları düşüren mahalle fırıncısından biliyor. Fırıncı ürünün fiyatını artırmadığı algısını yaratmak için gramajını azaltma yoluna gider. Bu yolla maliyetleri düşüren işletme satış kaybını önlemeyi amaçlar. Bu uygulamanın en yaygın görüldüğü sektörlerden biri hızlı tüketim ürünleridir. Ürünün fiyatını sabit tutmak için miktar, gramaj ve hacim azaltmak pazarlamacıların çokça kullandığı bir fiyatlandırma türü olan “miktar indirimi yoluyla fiyatlandırma” olarak bilinir. Çoğu firma bunu açık ve şeffaf bir şekilde yapmayı tercih etse de gizlice yaparak haksız kazanç elde eden ve ekstra bir enflasyon yaratanların sayısı da azımsanmayacak kadar çok. Gelelim skimpflation kavramına. Yine yüksek maliyetler nedeniyle satış kaybetmekten korkan işletmelerin, bir mal veya hizmetin kalitesini düşürdüğü uygulamadır. Burada ürün bileşiminde yer alan girdiler değiştirilerek daha düşük maliyetle üretilen ürün, yine aynı fiyatla satılır ve tüketici ödediği bedelin karşılığında daha düşük bir değer satın alır. Benzer şekilde bunu açıkça yapan firmalar olduğu gibi tüketiciyi aldatan firmaların sayısı tahmin edildiğinden yüksek. Özellikle yiyecek ve içecek sektöründe, sunulan hizmetin içeriğinin sürekli değiştirildiğine siz de sıkça tanık oluyorsunuzdur. Mesela, havayolu şirketlerinde ikramların azaltılması ya da kaldırılması, restoranlarda sunulan hizmetlerin içeriğinde daha düşük kaliteli ürünler kullanılması epey yaygın.Mahfi Hoca’nın bu iki kavrama dikkat çekerek hiper enflasyonun etik sorunlara yol açabileceğini bize hatırlatması oldukça kıymetli. Giderek yükselen fiyatlar nedeniyle alım gücü azalan tüketicinin tüketmekten vazgeçmesi, işletmelere satış kaybı olarak yansıyor. Kayıplarını önlemek isteyen işletmelerin bu stratejileri çok dikkatli bir şekilde uygulaması gerekiyor. Açık, şeffaf ve adil bir anlayışla attığınız her adımla bir yandan enflasyonun etkilerini azaltırken öte yandan israfı önleyebilirsiniz. Aksi durumda, zaten başa çıkmakta zorlandığımız enflasyon türlerine yenileri eklenmeye devam eder.Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.