Deneyimsel pazarlama çağımızın fenomeni. Dillere pelesenk olup her markanın yaşatmaya, her tüketicinin de sonsuz kaynakla yaşamaya çalıştığı bir olgu. Sonsuz, uçsuz ve bucaksız deneyimleme isteği de cabası.En genel tabiriyle deneyimsel pazarlama, müşterilere bir ürün veya hizmetle ilgili duygusal bir deneyim sunma stratejisi anlamına geliyor. Bu, sadece ürünün özellikleri ve faydaları üzerine odaklanmak yerine, müşterilerin duygusal bağ kurmalarını, ürünle etkileşimde bulunmalarını ve onu deneyimlemelerini sağlamayı amaçlıyor. Yani aslında ürünün fonksiyonel faydalarından ziyade tüketiciyi tamamen duygusal bir kancayla markaya veya ürüne çekmeye yönelik her türlü çalışmayı kapsıyor. Değişen dünyamızda, özellikle Covid sonrasında, insanlar yarınlar yokmuşcasına yaşamak, çılgınca tüketmek, bitmeyecekmiş gibi para harcamak ve programı her daim müsaitmiş gibi gezmek, görmek, deneyimlemek istiyor. Resmen “Çok gezen mi yoksa çok okuyan mı bilir?” sorusu “Çok deneyimleyen mi?” diye değişmiş durumda. Peki markalar ne yapmalı veya ne yapmamalı? Ne yaparlarsa bu çılgınlık yarışında tüketicilerinin hem ceplerine hem de gönüllerine hitap edebilirler? Zihnimin arka planında bu sorular dönerken geçen ay kızlar grubumuzun 40 yaşına giren dört ferdinin doğum günlerini kutlamak üzere Las Vegas tatiline gittik. İlk gidişimdi ve hâliyle Vegas’a dair tüm klişeler (kumar, çapkınlık ve o meşhur “Vegas’ta olan Vegas’ta kalır” sözü) akla gelse de benim gözlemim çok farklıydı. Geceleri Strip’te dolaşırken bir yandan sokak sanatçılarını dinleyebiliyor diğer yandan gece kulüplerinde kadın veya erkek dansçıları izleyebiliyorsunuz. Aynı anda, başınızı kaldırdığınızda muhteşem doğa manzarası eşliğinde caddenin bir tarafından diğer tarafına Zipline’la seyahat tecrübesi yaşayabiliyorsunuz. Gündüzleri ise mini Eyfel Kulesi’nin eşsiz güzelliğine bakarken veya İspanyol merdivenlerine oturup Barcelona’da gün boyu süren su gösterilerinin bir benzerini izlerken o an sizi ilk cezbeden kokuya yenik düşüp bir atıştırmalık (Pretzel, Nutella, vs.) tadabilir veya kahvenizi (Starbucks ya da yerel markalar) yudumlayabilirsiniz. Sonuçta bütün güzellikleri yapay da olsa gerçek şu ki hızlı olan, stratejik yatırım yapan markalar Vegas’ta kazanıyor. Geçenlerde Toronto’da katıldığım Future Festival Global Summit’ten aklımda en çok yer eden cümle şuydu: “Bir insanın sabah uyandığı andan itibaren gün boyunca duygularının yüzde 75’ini kokular yönetiyor.” Dolayısıyla tüketicinin ruhuna, kalbine, hatta duyularına hitap eden markalar Vegas’ta deneyime dönüşüyor ve onlar için Vegas’ta olan Vegas’ta kalmıyor…Bu konuda araştırma yaparsanız markaların nasıl stratejiler geliştirdiğini görebilirsiniz. Yıllardır Coca Cola, Mcdonald’s, Nutella ve Ikea gibi global markalar çok çılgın işler yapıp tüketicilerini bir yandan eğlendirirken bir yandan da kendilerine sadık hâle getiriyor. En sevdiğim örneklerden biri ise şu anda yaşadığım Kanada’nın ikinci büyük havayolu şirketinin 2013 yıl sonu kampanyası. WestJet çalışanlarıyla ajansının koordine bir şekilde yürüttüğü çalışmada, yılbaşının vazgeçilmez karakteri Santa Clause, yani Türkiye'de bilindiği üzere Noel Baba var. WestJet, Toronto Pearson Havaalanı'ndan John C. Munro Hamilton Havaalanı arasında uçacak olan bu şanslı yolcularına ufak bir sürpriz planlamış ve Noel Baba’nın online olup yılbaşı dileklerini dinlediği interaktif bir uygulama geliştirmiş. Bu uygulamayla hangi yolcunun ne istediğini isim isim kaydeden WestJet çalışanları, dilekleri gerçekleştirmek için kolları sıvamış ve herkesin istediği hediyeyi onlar daha varacakları istikamete ulaşmadan hızlı bir şekilde paketlemiş.Uçaktan iner inmez sürpriz hediyelerle karşılaşan yolcular unutamayacakları bu deneyim sayesinde markanın sadık tüketicisi hâline geliyorlar. Bu kampanyayla marka, hem rakiplerine hem de iş dünyasına tüketiciyle duygusal bağ kurmanın kolay ama bir o kadar da emek gerektiren bir süreç olduğunu gösteriyor.Kampanyanın en akılda kalan mesajı ise “Miracles do happen when we all work as one!!!” Yani “Bir olup çalışırsak mucizeler gerçek olur.Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.