Çalışma ve Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın asgari ücreti ₺22 bin 104 olarak açıklaması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu kararı onaylaması sonrasında ülkemizde konu her mecrada tartışılıyor. Takip edebildiğim kadarıyla tartışmaların odak noktası, günün ekonomik şartlarında haklı olarak asgari ücretlilerin nasıl geçinecekleri, hayatlarını nasıl devam ettirecekleri. Bu konu basında çıkan haberlere göre nüfusumuzun ciddi bir kesimini etkilediği için konuşulmaya değer. Nitekim bu şartlarda insanların asgari ücretle nasıl geçineceği kadar düşünülmesi ve konuşulması gereken başka konular da var. Bu yazıda değineceğim hususlar hem toplumun refahı hem firmaların verimliliği, kârlılık ve devamlılığıyla ülkemizin kalkınması için stratejik önem taşıyor.Asgari ücret bir çalışanın temel ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra ona asgari düzeyde refah ve mutluluk sağlamaya, başka bir deyişle çalışmak, üretmek ve kendi için asgari bir yaşam inşa etmek için motivasyon sağlamaya yeterli seviyede olmalıdır. Bu koşulları sağlayabilecek minimum ücretin altında elde edilen gelir yetersizdir. Fakat asgari ücret söz konusu olduğunda çalışanların geçimiyle birlikte değerlendirilmesi gereken açılar da söz konusu. Örneğin firmalardaki verimlilik ve üretkenlikle kalite ve rekabet avantajı.Önce verimlilik ve üretkenliğe değinelim. Ücret maliyetlerindeki değişim şirketlerin kârlılığını da doğrudan etkiler. Tıpkı verimlilik ve üretkenlik gibi. Firmalar verimliliklerini artırmadan kârlılığını artıramaz çünkü verimlilik ödenen ücreti karşılayan en önemli faktördür. Başka bir deyişle, ödenen ücretin karşılığı verimlilik olarak alınmadan kârlılık sağlanamaz.Düşük veya yetersiz ücretle çalışan kişi, şartlar gereği düşük eforla çalışacak ve hem verimliliği hem de üretkenliği düşük olacaktır. Bu koşullar altında şirketler yetersiz ücretin sebep olduğu yetersiz verimlilikle ayakta kalmaya çalışacaktır. Bu durum rekabet ortamında işleri zorlaştıracağı gibi kârlılığı da imkânsız hâle getirir. Bu bana çok beğendiğim bir sözü hatırlatır: “Firmalar çalışanlarına istifa etmemelerini sağlayacak kadar ücret öder. Çalışanlar da kovulmayacak kadar iş yapar.” Bu denklemde firmalar kârlı olacak şekilde rekabet edemez, uzun dönemde ayakta kalamaz.İdeal asgari ücret en az firmaları ve çalışanları bu sarmalın dışına tutacak seviyede olmalıdır.Düşünülmesi gereken ikinci konu, üretimin yani ürünün kalitesi. Firmalar kalite rekabetiyle müşteri memnuniyeti ve sadakati yaratır, böylece güçlü marka olurlar. Düşük veya yetersiz ücret alan çalışanların verimlilikleri ve üretkenliklerinin de düşük ve yetersiz düzeyde olacağı varsayılırsa bu çalışanların kaliteli ürün ve hizmet üretmeleri beklenmemelidir. Bu da yine kârlılık sorununu ortaya çıkarır. Ayrıca kalitesiz ürün ve hizmetler müşteri memnuniyeti ve sadakatini de olumsuz etkileyeceği için firmaları zaman içerisinde ayakta kalamama sorunuyla karşı karşıya getirecektir. Değineceğim üçüncü konuysa rekabet avantajı. Firmalar yetersiz ücret ödeyerek rekabet avantajı sağlayamaz. Böyle düşünenler orta ve uzun vadede asla başarılı olamaz. Bunun sebeplerini şöyle sıralamak mümkün: Doğru ürün ve/veya hizmetin üretildiği bir pazarda firmalar için verimlilik ve üretkenlik en önemli unsurlar. Ancak verimlilik ve üretkenlikle artan maliyetleri rekabet ortamında daha iyi karşılayabilirler. Kalite müşteri memnuniyetinin ve sakatinin en önemli gerekliliği. Kalite olmadan rekabet mümkün değildir. Bu unsurlar firmaların ayakta kalması için gereken rekabet avantajını sağlar. Çalışanlarına yetersiz ücret ödeyen şirketler bu üç şartı yerine getiremediği için rekabet edemez, dolayısıyla ayakta kalamaz.Asgari ücretin bu etkilerinin ülke ekonomisine nasıl yansıyacağı konusuna gelince durum çok da farklı değil. Ülke ekonomileri firmaların verimlilik ve üretkenlikleriyle gelişir ve büyür. Çalışanları mutlu ve memnun etmeyen ücret, verimliliği ve üretkenliği olumsuz etkileyeceği için ülke ekonomisinin gelişimini de engeller. Bu durum önce ülke gelirini, sonra da gelirden alınacak vergileri olumsuz etkiler. Bunun yanında verimlilik ve üretkenlik artmadığı için enflasyon da önlenemez. Verimlilik enflasyondan hızlı artmalı ki maliyete dayalı enflasyon artmasın.Kaliteli ürün ve hizmet bir ülkede faaliyet gösteren firmaların özellikle ihracat alanında en önemli rekabet avantajıdır. Çünkü kalite müşteri memnuniyeti ve sadakati yaratarak iç ve dış pazarda güçlü markalar yaratır. Bu da şirketlerin ve ülkenin marka değerini, dolayısıyla ihracat da dahil olmak üzere ülke gelirini artırır, cari açığına kapatır. Nitekim yetersiz ücretle istihdam sağlanan bir ortamda kalite olumsuz etkileneceği için kalite avantajları da elde edilemez. Netice itibarıyla rekabet avantajı olamayacağı için ülke ekonomisi de olumsuz etkilenir. Tüm bunlar ışığında, ekonomiyi ve enflasyonu değerlendirirken asgari ücreti sadece ‘girdi maliyeti’ olarak değerlendirmek stratejik bir yaklaşım değildir. Ödenen asgari ücreti sadece enflasyon gibi dar alanda düşünmek yerine verimlilik, ürekenlik, kalite ve rekabet avantajına potansiyel etkilerini göz önünde bulundurarak bütünsel yaklaşımla değerlendirmek ülke ekonomisinin refahı ve geleceği için elzem. Verimlilik, üretkenlik ve bunlar neticesinde ortaya çıkan kaliteli ürün ve hizmet, çalışan motivasyonuyla doğrudan ilişkili. Ayrıca ücretin çalışanlar için en önemli motivasyon kaynağı olduğunu düşünürsek, belirlenen asgari ücret seviyelerinin ülke ekonomisi ve rekabet avantajı için kritik önem arz ettiğini unutmamak gerek. İlk defa Ege’de duyduğum meşhur bir söz var: “Ne ka ekmek, o ka köfte.” Yani ne kadar ücret, o kadar verimlilik, üretkenlik, kalite ve rekabet avanatajı, dolayısıyla ekonomik gelişme ve refah.Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.;Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.