Çin’de kullanılan kağıdın Avrupa’ya gelişinin neredeyse bin yıl sürdüğünü düşünün. Oysa günümüzde yenilikler çok hızlı yayılıyor, değil mi? Küreselleşmenin etkisiyle kitle iletişim araçlarının ve ulaşım teknolojilerinin gelişmesi bu hızlı mobilizasyonun en klişe açıklaması olsa da gerçek. Teknoloji transferinin gelişmekte olan pazarlara girişi artık çok hızlı. Son dönemlerde küresel gelişmelerin önü kesilmiş gibi görünse bile yenilikler, maliyetler, üretim ve lojistik anlamında imkânlar daha fazla öne çıkıyor.Dönüşüm hızlanıyorYeni otomotiv ekosistemi elektrikli araçlarla şekillenirken beraberinde gelişen yazılım sektörü araçların daha da akıllı hâle gelmesine olanak tanıyor. “C.A.S.E.” diye adlandırdığımız Bağlantılı (Connected), Otonom (Autonom), Paylaşımlı (Shared), Elektrikli (Electric) araçlar ve mobilite çözümleri tüketicilere farklı hizmetler sunuyor. Ayrıca Ar-Ge faaliyetleriyle gelişen teknoloji ve model çeşitliliği artışıyla elektrikli araçlar giderek daha da popülerleşiyor.. Elektrikli araçlar beraberinde bir dizi yenilik getiriyor. Pil performansındaki artış hedefleri, şarj istasyonları ve devamında bağlantılı araçlarla işlenen müşteri verisiyle araç içi uygulamalar ve servis hizmet modelleri, finans modelleri entegrasyonu, ödeme sistemleri ve cüzdan uygulamaları, patent çeşitliliğini de beraberinde getiriyor.Teknolojik gelişmeler aynı zamanda hem ülkelerin gelir artışının hem de yaşam standardı iyileştirmelerinin itici gücü olarak karşımıza çıkıyor. Küreselleşme teknolojik gelişmeyi kamçılıyorKüreselleşme, teknolojik bilgiye erişimi kolaylaştırıp gelişmekte olan ülkelerde yeni şirketlerin ortaya çıkmasını ve uluslararası rekabeti artırıyor. Diğer taraftan artan bilgi iletişiminin yoğunluğu ve Ar-Ge, yabancı teknolojilerin dağılımını ve benimseme teşviklerini güçlendiriyor. Bu durum işgücü verimliliğinin ve üretkenliğin yaklaşık yüzde 40'ına tekabül ediyor ve gelişmekte olan piyasa ekonomilerinde inovasyon kapasitesinin oluşturulmasının arkasındaki önemli bir faktör olarak karşımıza çıkıyor.Dünyanın ilk patenti ve ilk otomotiv patenti Dünyada ilk patent 1421 yılında Floransalı mimar Filippo Brunelleschi’nin mermer taşımak için geliştirdiği vinç sistemine ait. Otomotivdeyse 1886’de Carl Benz tarafından yapılan Benz Patent-Motorwagen (Türkçesiyle patentli motorlu araba) patent alan ilk araba oldu. Sonrası hepimizin malumu.Otomotiv en fazla patent alan üçüncü sektör Bugün otomotiv, patent alan sektörler arasında telekomünikasyon ve bilgisayarın hemen arkasında, en aktif üçüncü sektör olarak karşımıza çıkıyor. Otomotiv şirketleri geliştirdikleri teknolojiler için her yıl binlerce patent başvurusu yapıyor.Tarihsel olarak incelediğimizde, 1995–2014 yılları arasında G5 ülkeleri (ABD, Japonya, Almanya, Fransa ve Birleşik Krallık) dünya çapında patentli tüm yeniliklerin dörtte üçünü hayata geçiriyordu. 2014 sonrasındaysa Çin ve Kore birçok sektörde ilk beş arasına girdi. Geçmiş dönemlere baktığımızda 1995’te ABD, kıta Avrupası ve Japonya küresel patent alımlarına hâkimken, Çin ve Kore patent alımlarıyla ölçülen küresel bilgi stokunu giderek daha fazla kullandı.Asya kıtası son dönemde otomotiv Ar-Ge ve patent alanında merkez hâline gelirken, sadece Çin’in otomotiv sektöründe 2022 yılında açıklanan patent sayısı yaklaşık yüzde 13 artarak 362 bin 200’e ulaştı. Japonya’da büyük otomotiv üreticilerinden biri yılda ortalama 31 bin 650 adet patent başvurusunda bulunuyor. Bu rakamın Koreli otomotiv devlerinden birinin iki katı büyüklüğünde olduğu belirtiliyor.Aşağıdaki etkileşimli infografikte, 2009-2018 arasında bölge ve ülke bazında sürücüsüz araç patenti başvuru sayıları yer alıyor. Açıkça görüldüğü gibi Avrupa, sürücüsüz araç patentlerinde dünya lideri: Tüm patent başvurularının yüzde 33'ünden fazlası Avrupa’dan geliyor.Kaynak: Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği (ACEA)Görünen o ki otomotiv sektöründe elektrikli araçlarla başlayan ekosistem dönüşümü ve Ar-Ge çalışmalarıyla patent başvuruları artacak ve ülkeler arasındaki teknoloji transferiyle gelişime öncülük edecek.Teknolojinin ekonomi üzerindeki etkisi ne mi dersiniz? Gelişen otomotiv ekosistemi, tüketicilerin talep ve beklentileriyle yalnızca yeni bir hizmet modeli veya müşteri bağlılığının değil aynı zamanda yeni finansal teknolojilerin ve finansman yöntemlerinin oluşmasını da sağlayacak gibi görünüyor. Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.