Veri YumağıYeni dünya düzeninde veriye erişmekten ziyade bir tomar veri yumağı içinden işe yarar parçaları çekip almaya çalışıyoruz. Cımbızlayarak elde ettiğimiz verileri kararlarımıza hammadde yapmak da ayrı maharet. Kim bilir belki de bu yüzden, veri odaklı analize dayanan karar verme yaklaşımına az rastlanıyor. Dilimize pelesenk olan “Yankı odalarında yaşıyoruz.” sözü ne yazık ki gerçek. Bize benzeyenlerle içine düştüğümüz biraradalık objektif bakış açımızı kaybetmemize ve toksik tekrarlarla aynı kalıplar içindeki ezberleri sürdürmemize sebep oluyor. Öz muhakeme yeteneğimizi kaybettik. Bireysel karar alma dirayetinin ölümüyle karşı karşıyayız. Rasyonel MuhakemeSözlük anlamı “düşünmek, fikir yürütmek” olan muhakeme kavramı, daha geniş bir perspektiften el alırsak, sahip olunan bilgiler ışığında ve içinde bulunulan koşullar altında mantıklı, neden-sonuç ilişkilerini dikkate alan, tümevarım veya tümdengelim yaklaşımı ile problem çözme, fırsat yaratma, sonuç çıkarma yaklaşımı şeklinde tasvir edilebilir. Gerek sosyal yaşamımızda gerek iş dünyamızda sadece rasyonel değil, İş ve özel hayatımızda duygu durumumuzu ve düşünce yapımızı etkileyecek kimi zaman iç sesimizin bize fısıldadığı kimi zaman da dışarıdan gelen pek çok değişkene maruz kalıyoruz. İçimizden ve dışarıdan gelen bu seslerin sentezi olacak kararlarımızsa çoğunlukla yorgun bir zihnin düşük kapasiteli eleme sürecinde bir bulamacaya dönüşüyor. Bu yarı likit form da bizi rasyonel zeminde bir karar veremiyor, çevremizdekilerden farklı düşünebilme cesaretini gösteremiyoruz. Sahi, “rasyonel” nedir? Türk Dil Kurumu tanımıyla “akla uygun, aklın kurallarına dayanan, ölçülü, hesaplı” anlamını karşılayan sözcükten türeyen rasyonellik, olaylara, konulara, durumlara ve hatta hayatın bütününe karşı gerçeğe dayanan öğelerle yaklaşma biçimi olarak vücut buluyor. Okula başladığımız ilk günden beri doğadaki diğer canlılardan bizi ayıran en büyük özelliğimizin aklımız olduğunu öğrendik durduk. Peki bize bahşedilen bu yetiyi yeterince rasyonel fikirler üretmek için kullanıyor muyuz? Cevabını bildiğimiz soruları sormamızın temel nedeni, içindeki ironiyi vurgulamak diye düşündüğümden olsa gerek; hepimizin yanıtı bildiğini tahmin ediyorum. Duygusal etmenler, başkalarının fikirleri, moda, sosyal medya büyüsü, “Sürüden ayrılanı kurt kapar.” korkusu ve gerçek bir özgüven yoksunluğu… Liste uzar gider. Bir de bilgi eksikliği, araştırma ve sorgulama yokluğuyla birleşince karar verme mekanizması sadece kısa yollar arayan bir mobil uygulamaya dönüşüyor.“Herkes Öyle Yapıyor” ÖnermesiHemen hemen hayatın her alanında arkasına saklanılan bir bahane: “Herkes Öyle Yapıyor”. İster bir alışveriş öncesi arkadaşınızla olan sohbetinizi, ister bütçe hazırlarken ekibinizle yaptığınız fikir atıştırmasını, ister patronunuzla olan makro strateji konuşmalarınızı, ister seçeceğiniz bir restoranla ilgili değerlendirme şeklinizi gözünüzün önüne getirin. Çoğu zaman kendi koşullarınız, zevkleriniz hatta aklınıza ilk gelenler farklı olsa bile rasyonel bir analiz yerine herkesi referans almak daha kolay ve güvenli gelir. Neden? İşimizi düşünelim. Herkesten farklı bir fikir geliştirmek ve uygulamak, başlangıçta önemli bir efor, analiz ve değerlendirme gerektirdiği gibi sonuçları bakımından da risk taşır. Genel kabuller dışında bir fikirle öne çıkmak, metot geliştirmek, rasyonel ve muhakeme süzgecinize uygun hareket etmek demek ayrık otu olmayı göz almak demek.. Tabii bunun için de sağlam bir özgüven ve rasyonel muhakeme yapabilecek seviyede bir bilgi, emek ve deneyim gerek. Heybesinde bu kıymetli özellikleri taşımak ve yeri geldiğinde taşı gediğine koymak da herkesin harcı değil.Network KandırmacasıGeldi yine o meşhur kelime: network. Sosyal çevre için ayrı iş dünyasında ayrı ihtiyacımız olan insan topluluğu, beyaz yaka fanusu, girişimcilik ekosistemi, finans dünyası ve aklımıza gelen tüm iş hayatı kompozisyonunda vazgeçilmez referans kaynağı. Network dediğimiz görülmeyen bu ağın pek çok işlevi ve buna paralel bizi geliştiren ve değiştiren faydası olduğu yadsınamaz. Fakat ben bu kez konuya başka bir açıdan bakacak, pek dillendirilmeyen negatif yönünü ele alacağım.Aynı komünitenin veya networkün içinde yer alan ve uzun süre benzer konular, konuklar, buluşmalar, konuşmalar içinde yoğrulanlar bu insanlar yankı odalarına sıkışıp kalıyor. Sizce de bir noktadan sonra laftan öteye geçemeyen, muhakeme yeteneğinden yoksun, aynı söylemleri birbirine fısıldayan ya da haykıran tekrarcılar hâline gelmiyorlar mı? Katıldığınız birbirinin kopyası onlarca etkinliği bir gözünüzün önünde getirin.2 kere 2 kaç eder?Bu konuyu çalıştığım sektörün dinamiklerinden yola çıkarak yorumlamak istiyorum. Bankacılar kimi zaman algıyı yönetmek için size sundukları verileri – ilk bakışta matematikle uyumlu gibi görünen ama – rasyonel muhakeme ve değerlendirme kabiliyetinizi olumsuz etkileyecek şekilde paylaşır. Örneklendirmek gerekirse, bireysel ya da kurumsal tarafta olsun, benim etiket fiyatı olarak tanımladığım basit faiz oran” bilgisini maliyet gibi aktarmaya çalışırlar. Mesela yüzde 4 faizli kredi diyerek konuya girerler. Halbuki detaylara baktığınızda karşınıza faizin yıllıklandırılmış karşılığı, kredi tahsis komisyonu, peşin kullandırım komisyonu veya dosya masrafı gibi etiket fiyatı içinde yer almayan ve gerçek maliyeti hesap etmeniz için gerekli diğer bilgi ya da girdiler çıkar. Bir de bu maliyetlerin ne zaman cebimizden çıkacağı hesap etmeniz gerekir. Ki bu da bizi bileşik maliyet kavramına götürür. Teknik gibi görünse de aslında işin özü eldeki alternatifleri karşılaştırmak, yani rasyonel düzlemde muhakeme edebilmektir. Örneğimizden hareket edersek yüzde 4 aylık faizli servis edilen iki kredinin en rasyonel muhakemesi nasıl yapılır? Yukarıda saydığımız çeşitli diğer unsurların tamamıyla bunların ödeme zamanı ve kredinin ödeme taksitleri gibi tüm girdilerin hesaba katıldığı ve paranın zaman değerine göre bileşik maliyetleri hesaplanarak kıyaslanmasıyla. Bu denklemde 2 kere 2 sadece oda sıcaklığında 4 eder.Bilgisizlik,ilgisizlik,görgüsüzlük, adanmışlık, üşengeçlik ve ya yüzeysellik ekseninde şekillenen muhakeme kaybını günlük hayatımızda da iş ilişkilerimizde de teknik anlamdaki iş yapış şekillerimizde de tecrübe ediyoruz. Belki de aklımızı kullanarak muhakeme etmeye cesaret edemiyoruz, kim bilir.Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.