Yeni yılın ilk ayını geride bırakırken bir yandan iş dünyasında geçen yılın değerlendirmeleri yapılıyor, diğer yandan 2024'ün trendleri üzerine konuşuluyor. 2023 hem Türkiye hem de global pazarlar için her anlamıyla zor bir yıl olarak tarihe geçti. Her ne kadar bitti dense de Covid’in etkileri, ekonomik dalgalanmalar ve politik krizler bütün dünyayı etkisi altına almaya devam etti. 2022’nin ikinci yarısında beklenmeyen şekilde hayatımıza giren yapay zekâ ve ChatGPT gibi inovasyonlar, geçen yıl tüm iş dünyası stratejilerini ve denklemlerini yeniden yazmayı gerektirdi. Bütün bunların etkisiyle tüketiciler gerek fiziksel gerek zihinsel anlamda yorucu bir yılı geride bırakırken birçok şeye karşı ilgileri de zayıfladı.Bu süreçte yiyecek ve içecek sektöründe tüketici, fiyatların artmasından şikâyet ederken aynı zamanda Covid süresince restoranlara, kafelere ve barlara gidemediği üç yılın acısını çıkarırcasına hem ev içi hem de ev dışı tüketimlerini ve harcamalarını artırdı. Öte yandan pandeminin hayatımıza kazandırdığı bilinçlenmeyle özellikle market alışverişlerinde aldıkları gıdaların içeriklerini okuma, çevre dostu ürünleri tercih etme ve farklı beslenme çeşitlerine yönelme eğilimi gösterdiler.2024’te öne çıkması beklenen trendlere dair piyasada birçok farklı çalışma ve söylenti olsa da, bu yıl üreticileri, markaları, tüketicileri ve müşterileri etkileyecek üç önemli trende yer veren Mintel’in 2024 global yiyecek içecek raporunu önemli buluyorum. Sürece güvenme: Yiyecek ve içecek konusunda ürünün lezzeti kuşkusuz tüketici için en önemli kriter. Bununla beraber tüketicilerin önemsediği diğer kriterlerin başında ürünün fiyatına değer olması, çevreye zarar vermeyen içeriklerden oluşması ve etik süreçlere tabi tutulması geliyor. Covid’le başlayan süreçte tüketiciler artık aldıkları besinin içeriğini bilmek istiyor. İşlenmiş gıda bile olsa ne ölçüde işlenmiş olduğunu ve işlenme sürecinin aşamalarını bilmek tüketicilere iç rahatlığı sağlıyor. Amerika’da yetişkinlere yönelik yapılan bir araştırmaya göre, nüfusun yüzde 34’ü için ürünün işlenip işlenmediği endişesi, tat ve fiyattan önce geliyor. Küresel pazarda bu konuya ciddi bir şekilde odaklanan markalar saymak mümkün . Örneğin Avustralyalı içecek markası Pure Harvest’in organik şekersiz badem sütü üretmesi veya Amerika’da Matriark markasının ileri dönüştürme tekniğiyle yerli domateslerden ürettiği makarna soslarını raf ömrünü uzatan dayanıklı karton kutularda piyasaya sunması, bu alandaki en iyi örneklerden diyebiliriz.Yaşların yeniden şekillenmesi: Sağlıklı yaşlanma kavramı X jenerasyonu öncülüğünde hayatımıza girse de artık şirketlerin yaşam süresini uzatmayı vadeden ürünlerinde Y ve Z jenerasyonlarını da göz ardı etmemesi, daha uzun vadeli stratejiler benimsemesi gerekiyor. X jenerasyonuna yönelik araştırmalarda Kanadalıların yüzde 76’sının ileri yaşlarda gelişen hastalıklara yakalanmaktan endişe duyduğu, Almanların yüzde 63’ünün sağlıklı kalmak ve iyi hissetmek için sağlıklı beslenmenin en önemli etken olduğuna inandığı ve Çinlilerin yüzde 60’ınınsa şu anda kardiyovasküler hastalığı olmasa da ileride böyle bir hastalığa yakalanma kaygısı taşıdığı sonuçlarına ulaşılmış. Bu endişelerin doğal sonucu olarak pazarlama dünyasında her geçen gün sağlıklı yaşamı destekleyen birçok yeniliğe imza atılıyor. Ekim 2023’te katıldığım, dünyanın en büyük yiyecek fuarı IFPA (International Fresh Produce Association) kapsamında, zencefil ve zerdeçal gibi bağışıklık yükseltici gıdalardan oluşan ketojenik içecekler, inovasyon kategorisinde göze çarpıyordu. Ayrıca, bazı markalar premenopoz, menopoz ve postmenopozun etkilerine bağlı olarak kişiye uygun diyet ve tavsiyeler veren içerik ve ürünler sunarken, bazıları da tamamen kaliteli uykuya odaklanarak uyku içecekleri gibi yeni kategoriler yaratıyor.Optimize yeme alışkanlıkları: Yapay zekâ ve artırılmış gerçeklik teknolojileri geliştikçe daha uygun fiyatlı ve erişilebilir hâle de geldi. Bununla beraber, gıda şirketleri artık tüketicilere sadece asıl ürünlerini sunmakla kalmayıp müşterilerinin tüketim yolculuklarına da eşlik etmeye başladı. Markalar alışverişten yemek tarifine ve hatta gıdaları nasıl koruyacaklarına dair bilgilendirme, hatta bir nevi kişisel gıda koçu misyonu üstlendi. Günümüzün yoğun iş ve özel hayatında tüketicilerin en önemli endişe kaynağı zaman olurken, kullanacakların üründen en büyük beklentilerinin kolaylık hâline geldiğini görüyoruz. Araştırmalar da bunu doğruluyor: Kanadalıların yüzde 51’i evde yemenin caydırıcı kısmının pişirme süresi olduğunu söylerken, Amerikalı tüketicilerin yüzde 48’i çoğunlukla pratik gıdalar tükettiklerini ve İngilizlerin yüzde 38’iyse satın aldıkları ürünlerin ambalajında yer alan tarifleri kullandıklarını belirtmiş. Bu gelişmelerden sonra Nestlé DiGiorno marka hazır pizzalarının üç dakikada ısıtılıp satıldığı bir otomat çıkarırken Hollanda menşeli Pickup Limes uygulaması, kullanıcıların günlük besin ihtiyaçlarına yönelik bitki bazlı tarifler üretiyor. Amerikan medya şirketi Buzfeed de Tasty tarif koleksiyonunu kullanarak sohbet robotu üzerinden eldeki malzemelere göre tarif önerileri verip yapım aşamasında da rehberlik ediyor.Sonuç olarak, aslında öngörülen bütün bu trendlerin ortak özelliği sağlıklı yaşamın birer gereği ve pratik olmaları. Bu sağlık odaklı çözüm ve inovasyonlar şirketler için ilk bakışta alınması zor aksiyonlar gibi görünse de, değişen ve dönüşen dünyamızda bıkkın ve stresli tüketicinin yükünü bir nebze olsun hafifletme ve sorunlarına çözüm bulma potansiyeli taşıyor. Hâl böyle olunca şirketlerin de dönüşüme direnmek veya duyarsız kalmak yerine hızla adım atarak trendlere öncülük etmeleri kendi iyiliklerine olacaktır. Bu trendlerin iş dünyası üzerindeki etkileriniyse önümüzdeki aylarda hep beraber göreceğiz. Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.