Eminim sizin de hayatınızda enerjinizi tüketen ve bitkin hissettiren ruh emiciler vardır. Bu kimi zaman depresyon hırkasını üzerinden çıkartamayan arkadaşınız, memnuniyetsiz bakışlarıyla sürekli söylenen aile üyeniz ya da kaostan beslenen iş arkadaşınız olsun, hayatınız bu tür insanlarla çevriliyken yaşamaya çalışmanın kendisi direniş. Amerikan Psikoloji Derneği’nin yaptığı çalışmaya göre Amerika’da çalışanların yaklaşık beşte biri iş yerlerinin toksik olduğunu düşünüyor. İçgüdüsel olarak geçinmesi zor insanlardan kaçma eğiliminde olabilirsiniz. Fakat bu her zaman çok da mümkün olmuyor. Sevseniz de sevmeseniz de bu tür insanlar her yerde ve bir gün ofisinizin de kapısını çalabilir. Hiç anlamadan, her sabah ofise giden ayaklarınızı geri geri sürükleyen iş arkadaşlarıyla çalışmaya başlayabilirsiniz. Atsan atılmaz satsan satılmaz. Ne tamamen iletişiminizi kesebilirsiniz ne de onların yaydığı olumsuzluk dalgasından kaçınabilirsiniz. Neyse ki böyle insanlarla baş etmek mümkün. İşte iletişimde ipleri elinize almanızı sağlayacak beş yöntem:Olumsuzluğun köklerine yolculuk Negatif hava sahasına giriş yaptığınızda hemen celallenmeyin. Önce karşınızdakinin olumsuzluktan neden beslendiğini anlamaya çalışın. Belki de stresle mücadele ediyor? Ya da kendini güvensiz hissediyor. Üstelik henüz teşhisi konulmamış bir psikolojik problemi de olabilir. Ayrıca kişisel sorunlar, işle ilgili kaygılar ve ya sağlık problemleriyle de mücadele ediyor olabilir.Bu tavrı kişisel algılamayın. Böylece sabır ve empatiyle yaklaşabilirsiniz. Bunları sürekli olumsuzluk yayan insanları aklamak için anlatmıyorum. Durumu anlamaya çalışırken ve tepkilerinizi belirlerken aklınızın bir köşesinde olsun. Hemen yargılamak ya da karşı saldırıya geçmeden önce bu olumsuzluğun köklerine yolculuğa çıkın. Biraz merhametten kimse kaybetmez. Tabii dozu da kaçırmayın. Sohbetin akışını yönlendirin Karşınızdakinin neden bu kadar karamsar ve dırdır eden biri olduğunu anladığınızda yapmanız gereken ikinci şey, onun haletiruhiyesini beslemek yerine daha eğlenceli ve enerji yükselten konulardan konuşmaya teşvik etmek. Bam teline basacağınızı bildiğiniz meseleleri hiç dillendirmeyin. Hatta konuşmaktan kaçının. Ağzınızın tadını kaçırarak tartışmalı meseleleri hiç ağzınıza almayın. Ortak ilgi alanlarınızdan, eğlenceli anekdotlardan bahsedin. Kahkahaların desibelini yükseltmekte fayda var. Minik bir şakanın ısıtmayacağı kalp yok. Bilinçli olarak diyaloğu enerjiyi yükseltecek konulara çekin. Grup Olmanın Gücü Böyle söylemek istemem ama bu tür insanlar tam bir ruh kanseri. Tek başınıza mücadele etmesi de bir hayli güç. Fakat bu kişi birebir iletişimde olduğunuz biri değil de bir grup içerisindense işiniz kolay. Yüzünde güller açan enerjik insanların içine düşen bu kimseler de grubun ruhuna adapte olmaya başlar.Diyelim ki grup içerisinde “Of, nasıl da iyi geldin.” dediğiniz, yanyanayken vaktin nasıl geçtiğini anlamadığınız çok hoş sohbet biri var. Ona yapışın. Bu arkadaşınızı grup görüşmelerine daha fazla davet edin. Ayrıca grup aktivitelerini arttırmak hem sizi daha çok negatiflikle başbaşa kalmaktan kurtarır hem de karamsarlık çukuruna düşmüş arkadaşınızın silkinmesine yardımcı olur. Kalabalıklar içerisindeyken her şey daha dengelidir. Olumsuzluk yüklü trenlerin boş raylarda ilerlerken size çarpması riski de azalır. O sınır çekilecekAnlayışlı olmak da merhametli davranmak da erdemli davranışlar. Fakat kendi ruh hâlinizi de korumanız gerek. Ateşe atlamaya lüzum olmadığından mecbur o sınır çekilecek. Kimseyi iyileştirmek zorunda değilsiniz. Ne zaman ki karşınızdaki kişinin olumsuzluğu sizin hayat damarlarınızdan birini koparan bir sarmaşığa dönüşüyor, işte o zaman “Vakit tamam.” demelisiniz. “Bunlar neden beni buluyor?” diye söylenmeyin. Bu da bir tecrübe. Böyle böyle negatiflik radarınız gelişir ve belanın kokusunuz 100 metre öteden almaya başlarsınız. Diyelim ki işyerinde bir arkadaşınız şikayetlere ya da eleştiriye başladı. Hemen nazikçe affınızı isteyin. Ya da illaki ben deveyi güdücem diyorsanız konuyu değiştirebilir veya nispeten daha politik cevaplarla konuyu kapatabilirsiniz. Akıl ve ruh sağlığınızı koruma hakkınız olduğunu bir kez daha hatırlatırım. Soruna değil, çözüme odaklanın O an geldiğinde tüm negatifliğiyle “Bitse de gitsek.” dedirten insanlarla bir arada olmak zorunda kaldığınızda dönüp “Haticeye değil, neticeye bak.” deyin. Madem sorun belli, onu çözüm bulmaya teşvik edin. Onların negatifliğinde boğulmak yerine, karşılaştıkları sorunları nasıl çözebileceklerini düşünmeleri için nazikçe cesaretlendirin. Farklı perspektiften bakıp olası çözüm yollarını keşfetmelerini sağlayacak açık uçlu sorular sorun. Böylece karşınıza geçmiş yakınan birine kibarca “Dur.” demiş olursunuz. O da söylenmek yerine çözüm aramaya girişirse, değmeyin keyfinize. Tabii şunu da unutmayın: Siz kimseyi daha olumlu düşünen biri hâline getiremezsiniz. Zorla güzellik olmaz. Bazıları da kaostan beslenir. Sizin burada tek yapacağınız sorunları çözmeleri için destek olmak ve yol göstermek. Bu tür insanlardan kaçış yok. Hepimizin hayatının bir parçası. Fakat bu negatifliğin kökünü keşfetmek, iletişimin akışını yönetmek, grup olmanın gücünden faydalanmak, sınır koymak ve çözüme odaklanmaktan başka şansınız yok. Böylece daha zarar görüp kendinizi koruyabilirsiniz. Bu iletişimde kurban değilsiniz. Tekrar tekrar size hatırlatmak isterim. Sürekli enerjinizi aşağı çeken insanlarla kurduğunuz ilişkiden çıkma hakkınız da gücünüz de var. Orijinal yayın tarihi:26 Şubat 2025Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.