“Ertesi gün hiç kimse ölmedi.” Jose Saramago 2005’te okurla buluşan Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş adlı romanına bu cümleyle başlar. Yazının bundan sonrası romanı okumayanlar için spoiler içerir.Bir ülkede ölüm aniden durursa ne olur?Saramago bu soruyu sorarak alternatif gerçekliği merkeze alır. Yarattığı alternatif ve spekülatif anlatıyla adım adım bizi hikâyenin içine çeker. Hikâyede ismi bilinmeyen bu ülkede ölüm bir anda ortadan kalkar. Başta güzel görünen bu durum kısa sürede düşünülmemiş birçok senaryoyu beraberinde getirir ve kaos başlar. Ölüm döşeğindekiler, yaşlılar, ağır yaralılar, intihar edenler dahil hiç kimse ölemez…Hastaneler dolup taşmaya başlar. İnsanlar ölemese de yaşlanmaya ve hasta kalmaya devam eder. Hükümet durumu henüz anlamışken kontrolü ele almanın yolunu arar. Toplumun tüm kesimlerinde din yeniden anlamlandırılmaya çalışır. Bundan önceki tüm öğretiler geçersiz kılınmıştır. Din görevlileri “ertelenen ölüm” gibi yeni bir kavramı tartışmaya başlar. Sağlık hizmetlerinin tüm odağı bakım hizmetlerine kayar. Fakat bakım hizmetlerinde yetişen insan sayısı kadar bu insanların yetkinlik ve becerileri de yetersizdir. Hâliyle bu sektörde çalışacak insana ihtiyaç arttıkça ücret beklentisi de artmaya başlar. Yaşananlar bunlarla da sınırlı kalmaz tabii.Sigorta ve cenaze işleri anlamını yitirir. Miras kavramı ortadan kalkınca hukuk sistemi baştan değişmek zorunda kalır. Fakat bu ülkenin sınırları dışına çıktığınız anda vakti gelen ölümler o an gerçekleşir. Böylece ölüm zamanı gelenlerin ülke dışına çıkmasını sağlayan yepyeni bir turizm doğar. Hâliyle mafya da devreye girer. Ölünemeyen bir ülkede devlet, aile, toplum, bireysel yaşantılar parça parça çözülür. Saramago’nun bu eseri ve spekülatif dizaynın kesiştiği noktalara baktığımızda eleştirel düşünce ve postmodernizm, varoluşçuluk ve multidisipliner bakış karşımıza çıkar. Bu yazıda spekülatif dizaynın her bir kesişim kümesiyle etkileşimini tek tek ele alacağız. Eleştirel Düşünce ve PostmodernizmDaha önceki yazılarda da değindiğimiz gibi spekülatif tasarım olası gelecekleri araştıran ve bu gelecek için ürün ve servisler tasarlayan eleştirel bir tasarım disiplinidir. Bu yönüyle mevcut ve gelecek yapıları sorgular. Anlatımı güçlü kılmak için provokatif bir dile sahiptir. Retoriği destekler.Saramago, tıpkı spekülatif dizaynda olduğu gibi, bu hikâyede mutlak doğrular yerine çelişkilere vurgu yapar. Postmodern bir perspektiften toplumu yöneten merkezi otoritelere yönelik eleştirileri okuruz. Olay örgüsündeki ironiler etkileyicidir. Mesela ölümün aniden durması, mafyanın ölümsüz insanlara yardım etmesi, sabit inanç sistemlerinin kendini dönüştürmeye çalışması… Ölümün olmadığı bir bağlamı iyi ve kötü yanlarıyla sorgulayan eleştirel düşünceyi de, bu spekülatif anlatımı güçlü kılan ögeleri de eserin bütününde görürüz. VaroluşçulukFonksiyonel açıdan güçlü bir tasarımın hitap ettiği kitlelerle empati kurabilmesi gerekir. Bunun en iyi yoluysa durumu bağlam içinde bir prototip olarak deneyimlemektir. Ptotototiplemek o ürün, servis veya sistemle yaşamayı anlaşılabilir kılmaktır. Saramago’nun romanında hikâye bizi içine çektikçe o ülkedeki insanlarla empati kurarız. Ölemeyenlerle, bu insanların aileleriyle, yeni düzende yaşam biçimleri değişenlerle, yaşamın ve ölümün anlamını yeniden sorgulayanlarla bağımız güçlenir. O yaşam görünür kılınır. Karakterler belirsizlik içinde yeni bir yol ararken kendi anlamlarını kendileri yaratmak zorunda kalır. Bu arayış bizi varoluşsal sorgulamalara götürür. Hikâyenin sonuna doğru ölüm geri gelir. Bu ülkenin insanları için ölümle yeniden tanışmak yeni bir deneyim olur. Spekülatif tasarımın varoluş üzerine düşünme ve sorgulama çağrısını burada da fark ederiz.Multidisipliner BakışSpekülatif tasarım, tasarımın kendisini tartışmanın fitilini ateşleyen bir unsur olarak da görür. Tasarım, kendisine yönelen gözleri tartışmaya davet etmesiyle multidisipliner değerlendirmeyi mümkün kılar. PESTEL analizinde olduğu gibi bir durumun politik, ekonomik, sosyal, teknolojik, çevresel ve yasal boyutları, hatta ötesi tartışılır. Romanda içinde bulunduğumuz tüm sistemlerin birbiriyle ilişkisini ve ne kadar kırılgan olduklarını görürüz. Ölümün yokluğu üzerine yazılmış bu hikâye toplumu oluşturan sosyal, politik, ekonomik, dini tüm sistemleri ayrıştırıp incelemeye zorlar. Spekülatif tasarımda yaptığımız gibi var olanı etki ve sonuçlarıyla iteratif olarak değerlendirmeye devam ederiz. Bu yol sadece duruma değil, bütüne hizmete çıkacaktır.Günümüzle Bağlantısını KurarkenÖlüm Bir Varmış Bir Yokmuş’la spekülatif tasarımın bağlantısını postmodernizm, eleştirel düşünce, varoluşçuluk, multidisipliner düşünce açılarıyla inceledik. Romanın ana temasının bu anlamda, spekülatif tasarımın temel değerleriyle ve süreciyle uyumlu bir anlatı sunduğunu gördük. “Bu roman bir spekülatif tasarım projesidir.” demiyorum. Bunu diyebilmem için öncelikle alternatif gerçekliğin olasılık sınırları dahilinde olması gerekirdi. Ayrıca yazar bu spekülatif gerçekliği ortaya koyduktan sonra adım adım bir sistem tasarımı, iş modeli önermeliydi. Ardından da atılması gereken adımları belirlemeliydi. Tabii yine de buradaki hikâyeden esinlenerek spekülatif tasarım projeleri çıkarmak mümkün. Gelin Saramago’nun dikkat çektiği yaşlanan ve artan nüfus üzerine birlikte düşünelim. Yaşam süresi uzadıkça insanların sosyal ihtiyaçları nasıl değişecek? Aile yapısı ve sosyal ilişkiler uzun ömürlü toplumlarda nasıl evrilecek? İnsanlar ömür boyu tek eşle mi kalacak, yoksa evlilik anlayışı mı değişecek?Bir kişi ömür boyu birkaç kez eğitim almak zorunda mı kalacak? Eğitim sistemi ve meslek yaşamına nasıl adapte olacağız? Sürekli öğrenme ve yeniden eğitim gereksinimleri nasıl karşılanmalı?Artan yaşlı nüfusun bakım hizmetleri nasıl dönüşmeli? Yeni teknolojiler ve robotik destek bu alanda nasıl etki yaratabilir?Sağlık ve sigorta sistemleri artan yaşam süresiyle nasıl değişmeli? Yaşlı nüfusun sağlık ve sigorta ihtiyaçlarını karşılamak için hangi yeni çözümler geliştirilmeli?Uzun yaşam emeklilik sistemlerini nasıl etkiler? Emeklilik yaşını uzatmak mı, yoksa emeklilik modelini tamamen değiştirmek mi daha faydalı?Geleceğin yaşlıları kimler olacak? Ya da spekülatif tasarıma yakışan farklı bir perspektifle soralım, peki geleceğin gençleri kim olacak?Uzun yaşam süreleri insanların psikolojik ve duygusal ihtiyaçlarını nasıl etkileyecek? Teknolojik yenilikler yaşlı nüfus tarafından nasıl benimsenmeli? Teknolojiye erişim ve eğitim yaşlı bireyler için nasıl daha erişilebilir hâle getirilebilir?Artan nüfus beslenme alışkanlıklarımızı nasıl değiştirecek? Hem şehir hem de kırsalda yaşamla doğal kaynakların dengesini nasıl kurabiliriz?Keyifli düşünmeler.Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.