CEO’ların Sun Tzu’nun şu meşhur sözünü hatırlaması gereken o zaman geldi çattı: “Zafer, sorunlar arasında fırsatları görmeyi başardığınızda gelir.” Amerika şu anda başkanlık seçimleriyle, Türkiye’yse yerel seçimlerle çalkalanıyor. Tabii ki bunlar sadece politik bir meseleden ibaret değil. Ekonomiden kültüre, bireyin ve toplumların hayatını derinden etkileyen bu süreçler, işletmeler için de stratejik değişikliklere uyum sağlama ve daha güçlü bir şekilde ortaya çıkma fırsatı sunuyor. İster olumlu ister olumsuz olsun, seçimler operasyonlarınız üzerinde derin etki yaratabilir. İster yerel olsun ister genel, demokrasiyle yönetilen ülkelerin çoğu en iyi ihtimalle dört yılda bir seçime gidiyor. Hâl böyle olunca, işletmenizin seçim süreçlerini nasıl avantaja çevirip politik belirsizliklerden kazançlı çıkacağını öğrenmenin vakti geldi de geçiyor. Prensip olarak, danışmanlık hizmeti verdiğim müşterilerime her krizin bir fırsata gebe olduğunu ve her zaman iyileştirilecek alanlar olduğunu söylerim. Yapmanız gereken ilk iş seçim süreçlerinin sektörünüzdeki potansiyel etkileri öngörmek. Olası sonuçların politikaları nasıl şekillendirebileceğini proaktif bir şekilde analiz etme becerisi geliştirmelisiniz. Bunun ardında yatan sebep, seçim dönemlerinde toplumda daha belirgin olarak karşımıza çıkan siyasi eğilimlerin farkına varıp kamuoyu duyarlılığına uyum sağlamayı öğrenmenin önemidir. Peki araştırma tamamlandıktan ve gerekli öngörüleri elde ettikten sonraki adım ne? Önerim, regülasyonların değişeceği bir ortamda başarılı olabilmek için ekibinizle birlikte stratejilerinizi, beklenen değişikliklerle uyumlu hâle getirmeniz. Tabii ki seçim sürecinde işletmeleri bekleyen bu fırsatlar krizlerle birlikte geliyor. Bu yüzden, seçim süreçlerinin sunduğu fırsatları değerlendirirken işletmelerin risklere karşı dikkatli olması son derece önemli. Siyasi katılım kimi zaman bölücü olabilir. Bu nedenle hareket ederken temkinli olmak kritik. Bu dönemde, dengeli ve tarafsız bir yaklaşım sürdürerek riskleri azaltın.Birçok ülkenin senkronize bir şekilde seçime girdiği 2024 yılında, müşterilerim için planladığım en etkili stratejileri dünyanın her yerinden gelen siz okuyucularımla da paylaşmak isterim. 1. Siyasi akımlara katılın veya “yelkeninizi haber rüzgârıyla doldurun”Seçimler yaklaşırken siyasi figürlerin hikâyeleri gelişmeye devam edip üzerine yazılıp çizildikçe çıkan haberlere yorumlar yaparak sürecin bir parçası olmaya çalışın. Vereceğiniz desteği ister sosyal nedenlerle meşrulaştırın ister çevresel sürdürülebilirliği savunmak yoluyla, popüler siyasi temalarla bağlantı kurmak marka algısını güçlendirebilir ve tüketicilerde yankı uyandırabilir.Böylece markanızı geniş çaplı tartışmaların ortasında konumlayabilirsiniz. Fakat bu stratejinin zamana duyarlı olduğunu sakın unutmayın.. Harekete geçmek için geç kalırsanız “Geriden geliyor” imajı yaratırsınız. Bu yüzden, haberin ilgi çekiciliği en yüksek seviyeye ulaşmadan önce, bu stratejiyi uygulamaya dikkat edin.2. Fırsatları araştırın.Markanızın görünürlüğünü ve etkileşimini artıracak pazarlama stratejileri üzerinde akıllıca düşünerek fark yaratabilirsiniz. Bu, sadece kamuoyunun dikkatini çekmekle kalmaz, aynı zamanda siyasi olaylar etrafında oluşan kolektif coşku dalgasından da faydalanmanızı sağlar.Lakin küçük ölçekli bir işletme sahibiyseniz göz önünde bulundurmanız gereken bir gerçek var: Yatırım geri dönüşü düşük olabilir. En iyi şekilde planlansa dahi pazarlama kampanyaları her zaman beklenen sonuçları getirmeyebilir. Böyle bir başarısızlık, işletmenizi umduğunuzdan çok daha geriye atabilir. Üstelik bütçenizi toparlanmanız aylar sürebilir. 3. İşbirliği yapın.Siyasi etkinliklere katılarak ya da kuruluşlar veya influencerlar’la işbirlikleri yaparak markanızın görünürlüğünü ve güvenilirliğini artırabilirsiniz. Her siyasi olayın insanlara, hizmetlere ve ürünlere ihtiyacı vardır. İşbirliği yapabileceğiniz her alanı göz önünde bulundurun ve ihtiyaçları öngörerek proaktif davranın. Tabii bunları yaparken dikkat etmeniz gereken bir husus daha var. Ortaklar arasındaki gerilim veya eşit olmayan iş paylaşımı gibi zorluklar iş dünyasında yaygın olduğundan her zaman resmi anlaşmalar yapmanızı şiddetle tavsiye ediyorum.4. Tartışmalara katılın.Siyasi söyleme aktif katılım, hitap ettiğiniz kitlenin bir topluluk hâline gelmesini sağlayabilir. Ekibinizi kamusal alanda siyasi konular hakkında etkileşime geçip açık sohbetlere girişmeye teşvik edin. Böylece sadece sadık bir müşteri tabanı oluşturmakla kalmaz, aynı zamanda sosyal açıdan bilinçli ve topluluğun endişelerine duyarlı bir marka olarak konumlanmış olursunuz. Tabii bu söylemin dozunu kaçırmamaya dikkat.Hedeflerinize zarar verebilecek hararetli tartışmalara katılmaktan kaçınmakta fayda var.5. Değişikliklere uyum sağlayın.Her seçimin sonunda, şapkadan mevzuat değişiklikleri de çıkar.İşletmeler bu değişikliklere hızla uyum sağlamaya ve potansiyel zorlukları fırsatlara dönüştürmeye hazır olsa iyi olur. Yeni düzenlemelere proaktif bir şekilde uyum sağlayarak değişen hukuki süreçlere hızla entegre olmanın yanı sırayenilikçi çözümlere ve yeni niş pazarlara da kapıları aralayabilirsiniz. Böyle anlarda hukuki sorunlar, veri güvensizliği ve yüksek masraflar gibi sürekli değişen kural ve düzenlemelere ayak uydurmak zor olabilir.Seçim yılı, işletmelerin dayanıklılık ve yaratıcılık sergilemeleri için arayıp da bulunamayan bir fırsattır. İşletmeler politikaların etkilerini anlayarak, siyasi trendlerle etkileşime geçerek ve değişikliklere uyum sağlayarak belirsizlik ortamında kendilerini başarıya götürecek doğru yerde konumlandırabilir. Siyasetin gidişatı değiştikçe, akıllıca hareket eden işletmeler fırtınayı atlatmakla kalmayıp fırsat dalgalarını da kucaklayacak. Orijinal yayın tarihi: 24 Şubat 2024Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com‘a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.(*) Bu yazının çevirisinde Türk okura hitap etmek için birtakım değişiklikler yapılmıştır.