Yöneticilerin hemen hemen hepsi kalbinin derinliklerinde, bir gün iyi bir patron olmanın hayalini kurar.Sorun şu ki size göre iyi bir patronda olması gereken nitelikler, çalışanlarınızın istek ve ihtiyaçlarından çok farklı olabilir. Tam da bu yüzden Seth Godin, Tükçeye Mananın Şarkısı: Ekiplerin Yeni Manifestosu olarak çevirebileceğimiz yeni çıkan kitabı The Song of Significance: A New Manifesto for Teams’te 90 ülkeden 10 bin kişiye şimdiye kadar çalıştıkları en iyi iş koşullarını anlatmalarını istemiş.Öne çıkan dört tanesini sizler için derledik:Yapabildiklerime kendim bile şaşırıyordum. Bağımsız bir şekilde çalışabiliyordum. Ekip önemli şeyler üretiyordu. İnsanlar bana saygıyla davranıyordu. Verilen cevaplar arasında “Yapabildiklerime kendim bile şaşırıyordum.” cümlesi yüzde 60 oy alarak birinci olurken, “Bağımsız bir şekilde çalışabiliyordum.” yüzde 50 oyla ikinci olmuş. Sonuçlar hiç de şaşırtıcı değil, ne dersiniz? Hangimiz kendini iyi hissetmek istemez ki? Ya da hangimiz başkaları için çalışsak bile sorumluluk aldığımızı hissetmek istemeyiz ki? Ayrıca diğer iki seçeneğe verilen puanlar da kafa kafaya aynı.Araştırmanın en şaşırtıcı sonucunu paylaşıyorum, hazır mısınız? Katılımcıların yüzde 20’den de azı, bir şirketten “çalıştığım en iyi yer” diye bahsetmek için gereken şeyin “yüksek bir maaş” olduğunu söylemiş. Buna diyecek lafımız yok. İyi maaş almak tabii ki mükemmel bir şey. Fakat burada asıl önemli olan, verdiğiniz emeğin karşılığını aldığınızı hissedebilmek. Her şeye rağmen yaptığınız işin kalbinize dokunan bir amaca hizmet eden bir anlamının olması çok daha önemli. Bir de işyerinde yöneticileriniz ve iş arkadaşlarınızla karşılıklı saygı çerçevesinde geliştirdiğiniz iletişim…Godin’in yazdığı gibi:Dürüst olun, halihazırda çalıştığınız işi böyle tanımlayabiliyor musunuz? Peki ya iş arkadaşlarınız da sizin gibi mi düşünürdü? Böyle bir şirkette yatırımcı, müşteri veya bir şekilde bu şirkete dahil olduğunuzu düşünün. Ya “Çalıştığım en iyi yer” dedirtebilseydik? Ya bir gün iflası hâlinde insanların gerçekten özleyeceği bir kurum inşa edebilmiş olsaydık?Gallup araştırmalarını muhakkak görmüşsünüzdür. İnsanlar genellikle çalıştıkları şirketi değil patronlarını terk eder. Sektördeki en iyi yan haklara sahip olmak zorunda değilsiniz, ama çalışanlarınıza sunduğunuz ücret ve yan haklar da adilse, insanlara nasıl davrandığınız çalışanlar nezdinde oldukça ayırt edici bir husus hâline geliyor. Durum yeterince açık, değil mi? O hâlde size bir sorum var. En iyi çalışanlarınızı elinizde tutup potansiyel süperstarları işe alma şansınızı artırmak ister misiniz? O hâlde ücret ve prim sistemlerinizi düzene soktuktan sonra uzun vadeli düşünmeye başlayın.Bir örnekle açıklayalım: Harvard Business Review’da yayınlanan 400 binden fazla kişiyle yapılan bir çalışmaya göre, çalışanların terfilerin etkin bir şekilde yönetildiğini düşündüğü şirketlerde işten ayrılma oranları sektördeki rakiplere oranla yüzde 50 düşüyor. Dahası üretkenlik, inovasyon ve büyüme ölçütleri açısından da daha iyi performans gösteriyorlar. Mesela halka açık şirketler için hisse senedi getirileri piyasa ortalamasının neredeyse üç katı. Doğru insanları teşvik edip yükselmeleri için önlerini açmak kritik bir nokta; hem sizin hem de şirketinizin dürüstlük ve hakkaniyete değer verdiğinizi gösterir. Doğru insanlara terfi vermek performans ve potansiyelin ödüllendirildiği anlamına geliyor.Sonuç olarak? Para, önemini yitirene kadar önemlidir. Rüştünü ispat etmiş, kusursuz çalışanları paranızla satın alamazsınız. Onları sadece kazanabilirsiniz. Nasıl mı? Onlara, kendilerini bile şaşırtacak başarılara imza atmalarını sağlayacak sorumluluk ve yetki vererek. Ve elbette saygı göstererek.Bu sayede, kendinizi geliştirdiğinizde hissedilen o hazzı yaşayın, yaşatın.Orijinal yayın tarihi: 30 Mayıs 2023Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.(*) Bu yazının çevirisinde Türk okura hitap etmek için birtakım değişiklikler yapılmıştır.