LSD ve “sihirli mantar” olarak da bilinen psilosibin, teknoloji camiasında altın çağını yaşıyor. Teknoloji ve girişimcilik dünyasının mitolojik bir tanrısallık atfedilen üstadı Steve Jobs gençliğinde LSD kullanmanın hayatındaki en aydınlatıcı deneyim olduğunu ve yaratıcılığına katkı sağladığını söylüyor. Yaratıcılığın el üstünde tutulduğu Silikon Vadisi’nde insanların psikedeliklere yönelmesi şaşırtıcı olmasa gerek. Her yıl düzenlenen Burning Man festivalinde birçok startup kurucusu, yatırımcı ve geliştiricinin çerez gibi tükettiği psikedelikler yıl boyunca daha büyük kitlelerce kullanılmaya devam ediyor. Psikedeliklerin eğlence amaçlı kullanımının yanı sıra işlevsel bir yönü de söz konusu. Yaratıcılığını ortaya çıkarmak ve karmaşık meselelere çözüm üretmek isteyen birçok insan bu maddeleri pratik araçlar olarak görmeye başladı. 1950’ler ve 1960’larda yapılan yasal asit testleriyle başlayan bu “yolculuk”, zamanla halüsinojenlerin 100 ila 200 mikrogramlık dozlarda alındığı bir alışkanlığı türetti. Girişimciler de iş performanslarını artırmak için "mikro dozlarda" kullanıyor. Bu da psilosibin için genelde standart dozun beşte birine, LSD içinse standart dozun onda birine karşılık geliyor. Bu dozlarda tüketildiğinde kullanıcıların kafasının iyi olması ve trip yaşaması çok beklenmiyor. Psikolog ve The Psychedelic Explorer's Guide kitabının yazarı James Fadiman, son yasal asit deneylerinden bazılarını 1966 yılında gerçekleştirdi. Kaliforniya, Menlo Park’taki Uluslararası İleri Araştırma Vakfı'nda araştırmacı olarak çalışıyordu. Birkaç yıl önce Fadiman, hayatlarının gündelik akışını bozmaksızın altı hafta boyunca standart bir mikro dozaj protokolünü uygulayan profesyonellerden deneyimlerini analiz etmeye başladı. Bu mikro dozaj kürüne göre birinci gün belli bir doz alan kullanıcılar ikinci ve üçüncü günü pas geçiyor, dördüncü gün yeniden bir doz alıyorlar. Tom Wolfe'un The Electric Kool-Aid Acid Test adlı kitabında çalışmalarına yer verilen Fadiman, yüze yakın anket yaptığını ve genel olarak olumlu dönüşler aldığını belirtiyor. Inc.’e konuşan Fadiman araştırma sonuçları hakkında şunları söylüyor: “İnsanlar genelde kapasitelerinin ve üretkenliklerinin arttığını bildiriyor. Güne iyi bir kahvaltıyla başlamak gibi bir şey. Mikro doz gününüzü de daha iyi hâle getiriyor.”Mantarlarla gelen berrak zihinHalüsinojenlerin performans yükseltmek amacıyla kullanılmasını çok az kişi açık açık destekliyor.(İkonik yatırımcı ve The Four-Hour Workweek kitabının yazarı Tim Ferriss önemli bir istisna). Bu yüzden, performans artırma amacıyla düşük doz yasa dışı halüsinojen kullanımı çılgın bir fikir gibi gelebilir, tabii bunu yapan biriyle konuşmamışsanız. Resmi olarak görme engelli sınıfına giren Kanadalı belgeselci John Andrew, 2014 yılında altı ay boyunca standart protokolün önerdiğinden daha yüksek bir sıklıkla, yani her gün küçük dozlarda sihirli mantar almış. Andrew, bu küre başladıktan dört hafta sonra pozitif etkilerini hissetmeye başladığını söylüyor. New York City'deki Horizons: Perspectives on Psychedelics konferansında “Zihnim tarif edilemez bir berraklığa kavuştu.” diyen Andrew, sözlerine şu şekilde devam ediyor: “İç dengemi bulmuş gibi hissettim. Bunu şöyle tarif edebilirim: Sanki işler iyi de gitse kötü de, her halükarda yolunda gibiydi. Anda hissediyordum. Konsantrasyonum artmıştı. Zihnim hep istediğim gibi berraktı.”Altı ayın sonunda potansiyelinin zirvesinde hissettiğini söyleyen Andrew, mantar kullanmaya devam edeceğini fakat elindeki mantarlar bittiği için yenilerinin yetişmesini beklediğini de ekliyor. Fadiman’ın favori görüşmelerinden biri de yirmili yaşlarının başındaki mühendis bir girişimciyle yaptığı olmuş. Bu genç mühendis, çok fazla hareketli parçası olan karmaşık bir makine kurması gerektiğinde tüm sistemi zihninde canlandırmakta zorlanıyormuş. Çareyi mikro doz psikedelik kullanmakta bulmuş. Fadiman bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Bu psikedelikler beynin 5-HT2A serotonin reseptörüne bağlanır, böylece örüntüleri daha kolay görebilir ve soyutluktan uzaklaşıp zihninizde canlandırmaya başlarsınız.”Araştırmanın RönesansıTabii ki mikro dozlama Fadiman’ın buluşu değildi. 1930’larda LSD’yi ilk kez sentezleyen İsviçreli kimyager Albert Hofmann, odaklanmayı ve üretkenliği artırmak için psikedelik mikro dozlamanın işe yarayabileceğine inanıyordu. Amfetamin ve metilfenidat(Ritalin) gibi ilaçların yerine zehirli olmayan ve bağımlılık yapmayan bu maddelerin kullanımı iyi bir alternatif olabilirdi. Fadiman’a göre, Hofmann mikro dozlamayı “psikedeliklerin en az araştırılan alanı” olarak görüyordu. Fadiman mikro dozlama kürünün uzun dönem etkilerinin hâlâ bilinmediğini söylüyor. Psikedelikler gizli zihinsel hastalıkları olan kişiler tarafından kullanıldığında semptomları ortaya çıkarabilir. Ancak sağlıklı bireylerde herhangi bir mental hastalığa sebep olduğuna dair bir bilgi yok. Beyne ya da diğer organlara verdiği bir zarar tespit edilmedi. Ayrıca, yüksek dozun taşıdığı ölüm riskini de taşımıyor. ABD’nin elli yıl boyunca tüm araştırmaları yasaklanmasının ardından, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi FDA’in onayıyla artık hem özel şirketler ve hem de akademik kurumlar entojenik maddelerin tıbbi faydalarını araştırıyor. Fakat araştırmalar henüz mikro dozlamayı kapsayacak şekilde genişletilmedi. Araştırmacılar psilosibinlerin anksiyete, bağımlılık ve depresyon tedavisinde faydalı olduğunu gösteriyor. Sinirbilimciler bağımlılarda ve obsesif-kompulsif bozukluktan mustarip kişilerde yerleşik düşünceyi kırmaya yardımcı olmada LSD’nin etkisini araştırıyor. Boston’daki Entheogen Corp startup’ı ise LSD’nin halüsinojenik etkilerini bloke eden bir molekül ekleyerek küme baş ağrılarını giderecek bir ilaç üzerinde çalışıyor. Güncel çalışmalardan bir diğeri de psikedelik maddelerin neden girişimcilere cazip geldiği sorusunu yaratıcılık ve problem çözme becerilerini artırmak isteyen sade vatandaşları da ekleyerek genişletiyor. Imperial College of London’daki araştırmacılar, LSD alan gönüllü deneklerin fMRI beyin taramalarını inceleyerek bu maddenin, beyni eskiden düşünüldüğü gibi uyarmadığını buldular. Aksine bu tür maddeler, beynin uyarıları filtrelediği “varsayılan durum ağının” aktivitesini azaltıyor. Aldous Huxley'nin meskalinle olan deneyimini anlattığı anı kitabı Algının Kapıları'da yazdığı gibi, halüsinojenler bir bakıma zihnin “indirgeme valfini” açar ve dünyayı bebekler gibi, hiç filtrelenmemiş ve sınırlanmamış bir şekilde deneyimlememizi sağlar.Bir doz yaratıcılıkBu arada, teknoloji sektörünün bazı figürleri, halüsinojenleri “kafa yaptıracak” dozlarda, yani eski usül kullanıyor. Gerek iş gerekse bireysel ihtiyaç ya da eğlencelerimiz için vazgeçemediğimiz teknolojilerin bir çoğu, inovatif düşünceyi kamçıladığına inandıkları için bu maddelere mesafeli davranmayan girişimcilerin elinden çıkıyor. Daha yirmilerinin başında dünyanın en bilinen teknoloji şirketlerinden birinde üst düzey yöneticilik yapmış olan başarılı bir Silikon Vadisi sakini, deneyimini ismini vermeden aktarıyor. Her ay neyi başarmaya çalıştığına bağlı olarak MDMA, psilosibin, ayahuasca ya da LSD kullanıyor ve bilinçaltının derinlerine dalıyor. Her kullanımdan sonra “evreka” anlar yaşanmasa da, yaratım süreci ve spiritüellik için önemlidir. Inc.’e konuşan anonim bir girişimci, “Psikedelikler bana yeni bir duygusal özgürlük hissi ve farklı bir perspektif sunuyor. Sonraki gün ve haftalarda, bunu daha pratik fikirlere entegre etmeye başlıyorum ve yenilikler böyle doğuyor.” diyor. Onun için psikedelikler kullandığı birçok araçtan sadece biri. Meditasyon yapmayı da bir o kadar önemli bulduğunu söylüyor. Öte yandan psikedelikler hızlı çalışıyor ve girişimciler için zihni, “her zaman doğal olarak yaratıcı olduğu bir duruma” sokmak gibi hayati bir işlevi yerine getiriyorlar.Inc.'in LSD ve girişimciler hakkındaki sansürsüz podcast'inin bir bölümünü aşağıdan dinleyebilirsiniz…Orijinal yayın tarihi: 16 Ekim 2015Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.