Yaratıcı bir kültürü daimi kılmak hemen her şirket için zor bir görev. Ama inanın samimi çabalar karşılıksız kalmıyor, hele de yepyeni çözümler gerektiren çetrefilli sorunların olduğu günümüzde. Artık gün gibi ortada: İnovasyona kapalı şirketlerin bir ayağı çukurda.İletişim teknolojileri, sosyal medya ve pandeminin oluşturduğu voltran, hem tüketicinin hem de çalışanların beklentilerini yerle bir eden kusursuz bir fırtınaya dönüştü.Şirketlerde yaratıcı düşünme konulu atölye çalışmaları yapan Bob Sager’in de dediği gibi, “Üç yıl önce yaptıklarınızı yapmaya devam ediyorsanız aslında 10 yıl geriden geliyorsunuz demektir.” Sager’e göre yaratıcılık bir seçim olmaktan çıkalı çok oldu. Modern ekonomide başarılı olmak isteyen işletmeler için artık bir zorunluluk.SpearPoint Solutions’ın kurucusu Sager, sahip oldukları yaratıcılığı ve deneyim arzusunu gönülden kucaklayan insanlarla nadiren karşılaştığını söylüyor. Pek çoğumuzun alışageldiği düşünce yapısına kısa devre yaptırabilmek için sistematik bir yaklaşıma ihtiyacı var.Zaten bunca şirketin yaratıcı bir ortam yaratmakta ve sürdürmekte bu kadar zorlanmasının sebebi de alışkanlıklarımıza sıkı sıkıya sarılmamız. Bilinçli düşünme çok kalori yaktıran bir eylem ve iş hayatta kalmaya gelince beyinlerimiz tercihini az kaloriliden yana kullanıyor. Ne zaman yeni bir şeyle karşılaşsak beyin aynı sistemi devreye sokuyor. Yani harcanacak kalori miktarını sınırlandırmak için bu yeni şeyi aşina olduğu bir başka kavrama, duruma ya da nesneye bağlamaya çalışıyor.Yeni bir şey yapmayı öğrenir öğrenmez beyin bir an önce bilinçaltı moduna geçmeye çalışıyor. Sager bunun neden bir sorun teşkil ettiğini şöyle açıklıyor: “Beynin bu hareketi bizi hayatta tutmak için geliştirdiği bir refleks. Yani bırakın bir problemin çözümünü, çözüm kavramı hakkında düşündüğümüzde bile otopilotu devreye sokmaya çalışıyor.Bilinçaltımız, zihnin bilinçli kısmına danışmaksızın diyor ki ‘Aa, ben bu tecrübeyi hatırlıyorum. Şöyle şöyle yapmıştık ve ölmemiştik. Demek ki işe yarıyor. Yine öyle yapalım.’ Biraz oradan biraz buradan farklılık gösterse de bulageldiğimiz çözümlerin hemen hemen aynı olmasının sebebi bu düşünce yapısı zaten.”Peki nasıl olacak da hakikaten yaratıcı fikirler geliştireceğiz diye soruyorsanız, işte dört yöntem:1. Saçma sorular sorun.Hiç aracı olmayan bir taksi şirketi olabilir mi? Ya da hiçbir mülkü olmayan bir konaklama şirketi? Uber ve Airbnb’den bahsettiğimi anlamışsınızdır.Sager diyor ki “Göreceksiniz, onlarca kötü fikir ortaya attığınız o beyin fırtınalarında karşınıza mutlaka bir cevher de çıkacak.”2. Akla hayale sığmayacak şeyleri hesaba katın.Kim demiş yol yordam neyse en doğrusu da odur diye! Ufak tefek şeyleri iyileştirmekle uğraşmaktansa herkesin yaptığının tam tersini yaptığınızı düşünün.Zappos’un kurucusu Tony Hsieh bu yöntemi bir gider kalemi değil de gelir kaynağı olarak gördüğü müşteri hizmetleri cephesinde uygulamıştı. Stratejisini “Reklam faaliyetlerine ayıracağımız bütçenin büyük bir kısmını müşteri deneyimine tahsis ettik. Böylece bizim adımıza reklamımızı yapacak müşterilerimiz oldu.” diye açıklamıştı.180 derece zıttı bir yaklaşım benimseyerek baskın paradigmaya kafa tutun.3. Alakasız görünen şeyleri birleştirip yeni bağlamlar yaratın.Bu yöntem hem da Vinci’nin hem de Einstein’ın en gözde metodu olmanın yanı sıra Sager’in de hemen hemen her atölyesinde başvurduğu bir yol. Çok da basit: İki kavramı yan yana getirin ve bu ikiliyi yenilikçi bir şekilde bir arada kullanmanın yolunu bulmak üzere yaratıcılığınızı serbest bırakın.Bu egzersizi etkili kılan unsurların başında insanların sözel değil, görsel düşünmesi geliyor. Sager “Mesela kedi dediğinizde insanların bilinçli zihninde şekillenen K, E, D ve İ harfi değil, kedinin suretidir.” diyor ve ekliyor: “Bu alıştırma düşüncenizi belirli bir yöne kanalize ettiğinizde daha da etkili oluyor. Bunu bir girişimci ya da üst düzey yönetici olarak uygulamanızın önünde hiçbir engel yok.”Mesela şirket içinde verimliliği artırmanın peşindeyseniz ekibinizin departmanını ve görevlerini gözden geçirin. İnsan Kaynakları Mühendisliği olsa ne iş yapardı? Ya da Mühendislik İnsan Kaynakları? Satış Teslimatı? Teslimat Satışı?4. Çözümün Ölçeğini BüyütünKonunun bir kısmını ya da tamamını alıp ölçeğini olabildiğince büyütün. Kulağa basit geliyor, değil mi? Öyle de. Ama Sager’e göre insanın fikirlerini sarsması açısından da bir o kadar eşsiz.Bu yöntemin en kayda değer örneklerinden birini Illinois’daki Casey Kasabası’nda bulunan “Dünyanın En Büyükleri” koleksiyonunu incelerken bizzat tecrübe etmiş. Dünyanın en büyük rüzgâr çanını, golf topu tutucusunu, posta kutusunu ya da sallanan sandalyesini görmüş. Nesneleri görmek için gelenlerin yarattığı turizm gelirleri kasabayı iflastan kurtarmış.Pazarlama Gurusu Seth Godin’in 2006’da yaptığı, Türkçede “Fikirlerinizi Nasıl Yayarsınız” şeklinde ifade edebileceğimiz “How to get your ideas to spread” başlıklı meşhur TED konuşmasında da söylediği gibi, ortaya attığınız fikrin hatırı sayılır olması gerekiyor. Konuşmada hatırı sayılır kelimesiyle kastettiği şeyin insanların fikrinizi hatırlayacağı kadar güçlü olmasından bahsediyordu. Ölçeği büyütmek hatırı sayılır hâle gelmenin çok etkili bir yolu. Zira insanların dikkatini çekmekle kalmaz, başkalarına anlatmalarını da sağlar.Gelecekte içinden çıkamadığınız bir problemle karşılaşırsanız bu yöntemleri deneyin, bakalım işinize yarayacaklar mı?Orijinal yayın tarihi: 7 Nisan 2022Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.(*) Bu yazının çevirisinde Türk okura hitap etmek için birtakım değişiklikler yapılmıştır.