Yetişkinlikte sahip olduğumuz değer ve inançlarımızı şekillendiren pek çok şeyi daha çocukken öğrendik. Herkes gibi size de ebeveynleriniz ve diğer otorite figürleri neyi yapıp neyi yapamayacağınızı söylemedi mi? Ya da hangi arkadaşlarınızla oynamanıza izin verildiği ve güvenliğiniz için nelerden uzak durmanız gerektiğine dair sayısız konuşma yapılmadı mı? Çalışan profesyoneller ve iş liderleri olarak, çocukken içimize işletilen bu değer yargıları hâlâ bizi büyük oranda güvende tutuyor. Böylece doğru sınırları koymayı kısmen de olsa becerebiliyoruz. Aynı zamanda bu sistem başarılarımızı sekteye uğratacak olasılıklardan da uzak durmamıza yardımcı oluyor. Demek istediğim, bizi kısıtlayan en büyük düşman zihnimizin ta kendisi. Yani bizi rehin alan, gelişmemizi engelleyen ve bize zarar veren kendimize yönelik düşünce ve inançlarımız.Sahip olduğumuz dünya görüş ve inançlarımızın kökünü sorgulamamak kendi potansiyelimizi sınırlamamıza sebep olur. Bizi zorlu soruların yanıtlarını keşfetmekten ve bitmek tükenmez merakla yeni değer yargıları geliştirmekten alıkoyar.Önce kendi şeytanınız olmalısınız. Dünya görüşünüzle inançlarınızı sorgulamanın bir yolu da onları test etmekten geçiyor. İnanç sisteminizi test etmediğinizde, o size egemen olur. Onu daha önce hiç sorgulamadığınız için de sizi yönetir hâle gelir.Bu konu üzerine yazıp çizerken aklıma ikonik Star Wars karakterinin söylediği şu klasik replik geldi:. “Öğrendiklerinizi unutun”Türkçeye Yıldız Savaşları: İmparatorluğun Dönüşü olarak çevrilmiş Star Wars: The Empire Strikes Back filminde Jedi ustası Yoda, Luke Skywalker’a kendini sınırlayan düşüncelerden uzaklaşıp olumlu ihtimallere odaklanmasını öğütlüyor ve ardından şöyle diyor: “Öğrendiğin şeyleri unutmalısın.”Yoda’nın bu meşhur sözü neredeyse yarım asırdır insanların zihinlerinde cirit atıyor ve onları harekete geçiriyor. Şimdi durun ve bunun kendi hayatınız ve liderlik anlayışınız için ne anlama geldiğini düşünün. Öncelikle öğrenmemiz gereken çok şey var. İlk olarak doğru olduğunu düşündüklerimiz ve inanç sistemimiz gereği yaptığımız varsayımları sorgulamalıyız. İnanın bunların çoğu bizi sınırlandırıyor.Heybemizde taşıdığımız sayısız bilgi birikimine bakalım. Nereden geldiler de zihnimizin kıvrımlarına yerleştiler? Kimi okuduğumuz okullardan, kimi iş hayatında edindiğimiz tecrübelerden. Geçtiğimiz zorlu yollardan ya da çevremizde örnek aldığımız davranışlardan. Kısacası hayatın içinde, yaşayarak edindik. Fakat bu doğru bildiklerimiz bugüne değil geçmişe ait. Dünya değişti. Artık yepyeni bir toplum ve teknoloji çağındayız. Buna rağmen çoğumuz hâlâ mevcut inançlarımızda sıkı sıkıya bağlıyız.Çinli filozof Lao Tzu, bundan 2 bin 500 yıl önce şöyle demişti:“Bilgiye ulaşmak için her gün yeni bir şeyler öğrenin. Bilgeliğe ulaşmak içinse her gün bir şeyler unutun.”Tzu’nun anlatmak istediği şey aşırı, kafa karıştırıcı, işe yaramayan ya da kullanması veya kontrol etmesi zor olan her şeyden kurtulmanız. Bu aynı zamanda hayatınızdan çıkarmanız gereken şeyleri daha almadan önce durdurma disiplinine sahip olmak anlamına da geliyor.Bu felsefe üzerine kafa yorarken kendimi liderlik sanatı ve pratiği üzerine düşünürken buldum. Lider olmanın (bir şirket kültürünü şekillendirmenin, başarılı bir organizasyon inşa etmenin ve yerimizi alacak liderleri seçmenin) dezavantajlarından biri, gelecek nesillere rol model olacak doğru liderlik anlayışına dair net ve ikna edici bir resme sahip olmamamız. Günümüz iş dünyasında, bir liderin kim olduğuna ve her gün ne yaptığına dair mevcut dünya görüşümüzü sorgulamamız gerekiyor.Pek çoğumuz liderliğin mayasında olan o ortak kavramdan bihaber. Unutmayın, girdiğiniz her etkileşim sizi sonuca ulaştıracak verimli ilişkiler geliştirmenize katkı sunmalı. Şöyle açıklayalım: Sırf ilişkileri güçlendirmek pahasına insanları hayvan sürüsü gibi yönlendirirseniz bu insanların gönlünü ve aklını kazanamazsınız. Oysa birlikte harika şeyler üretmek için buna ihtiyacınız var. Öte yandan herhangi bir sonuç elde etmeden sadece ilişkilere odaklanmak da sıradan bir havuz partisine gidip eğlenmekten de farksız olur. Yani size hiçbir şey kazandırmaz. Aslına bakarsanız, ikisine de ihtiyacınız var. Bu dengeyi bulmak, bazı şeyleri unutmak ve hayatınızdan çıkarmak, bazı şeyleri de öğrenmek ve hayatınıza katmak anlamına geliyor. Değişimi kabul etmekLider olarak değişim ve büyümeye istekli ve motive olmalıyız. Bir dakikalığına da olsa bir lider olarak yumuşak davranmaktan nefret ediyorum. Fakat bu noktada kalbimin sesine kulak veriyorum. Bir gün büyük bir lider olma niyetiniz varsa bunu kalbinizle yapmalısınız. Başka bir deyişle, insanların güvenini kazanmak için onlarla gönülden bir bağ kurma alışkanlığını geliştirmelisiniz. Üstelik yenilerini de öğrenmelisiniz. Ardından da korku, acımasızlık ve toksikliğe yol açan ve insanları risk almaktan, hata yapmaktan, seslerini çıkarmaktan ve ortak bir değer yaratmaktan alıkoyan alışkanlıklardan kurtulmak gerekir.Bir lider olarak büyüyüp değişirken, buzdağının görünmeyen kısmındaki eski alışkanlık ve davranışları bulmak ve değiştirmek için derinlere inmeye istekli olmalısınız. Başka bir deyişle artık eskiyen davranışlarınızı unutun. Onlardan kurtulun, yeni bir şeyler öğrenin. Hayatınıza yenilikler katın. Orijinal yayın tarihi: 7 Temmuz 2024Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.(*) Bu yazının çevirisinde Türk okura hitap etmek için birtakım değişiklikler yapılmıştır.