Şirketinizin çevreye verdiği zararı azaltmaya karar verdiğinizde en zor kısım işe koyulmak olabilir. Fakat biraz yardımla bu zorlu sürecin üstesinden gelmek mümkün.İklim değişikliğinin her geçen gün artan etkileri kâr amacı gütmeyen birçok kuruluşun ve hayırsever girişimin ortaya çıkmasını sağladı. Temel amaç, ekonominin paydaşlarının gezegene daha az zarar vermesini sağlayacak sivil inisiyatifi oluşturabilmek. “Ama nasıl?” dediğinizi duyar gibiyim. Aşağıda çevreye daha duyarlı operasyonlara giden yolda ilerlemek için uygulayabileceğiniz bir plan ve bu geçişi kolaylaştıracak bazı yararlı kaynaklar derledim: Başlangıç noktası belirleyinÇevresel sürdürülebilirlik hedeflerinizi belirlemeden önce şirketinizin gezegen üzerindeki etkisini doğu tespit etmeniz gerek. Bu süreçte size yardımcı olabilecek birçok kuruluş var. Tabii seçiminizi işletme ve tedarik zinciri yapınıza göre yapmalısınız. Örneğin üç üniversitenin çatısı altında yer alan ve kâr amacı gütmeyen küresel bir kuruluş olan Sürdürülebilirlik Konsorsiyumu’nu ele alalım. Thesis adındaki değerlendirme sistemiyle küçük ve orta ölçekli işletmelere bu konuda yol gösteriyor. Online bir değerlendirme aracı sunan bu sistemde işletmeler ürünlerinin sürdürülebilirliğine dair içgörüler ediniyor. Sadece çevresel sürdürülebilirliğe değil tedarik zincirleri, su tüketimi ve işçi güvenliği gibi konulara da odaklanıyorlar. CEO Christy Slay, Sürdürülebilirlik Konsorsiyumu’na başvuran küçük işletmelerin çoğunun, perakende zinciri Walgreens veya Kroger gibi ortaklarının talebi üzerine bu değerlendirmeyi talep ettiklerini söylüyor.İşletmelerin tek yapması gerek bu değil elbette. Sürdürülebilir yatırımlar için bütçe oluşturmayı ve çevresel hedeflerine ulaşabilmek için gereken finansmanı nasıl elde edeceklerini de öğrenmeleri gerekiyor. Slay bunun için yatırımlarının geri dönüşünü hesaplayan araçlar kullanmayı öneriyor. Böylece örneğin, enerji tasarrufu sağlayan teknolojilere geçiş gibi büyük yatırımları nasıl ve ne zaman yapacağınızı belirleyebilirsiniz. Gerçekçi hedefler koyunSlay, Thesis gibi değerlendirme araçları sayesinde şirketlerin tedarik zincirlerindeki temel sorunları göreceğini ve böylece karbon ayak izini azaltmaya yönelik ilk adımlarını daha rahat belirleyebileceklerini söylüyor. Fakat Sürdürülebilirlik Konsorsiyumu nihayetinde bir danışmanlık şirketi değil, işletmelere yönelik stratejik planlar ya da kapsamlı rehberler hazırlamıyor.Bu noktada doğal kaynakların korunması amacıyla 1996 yılında Vancouver’da kurulan Canopy gibi organizasyonlar devreye giriyor. Faaliyete geçtiği günden beri dünya çapında 900’den fazla şirketle işbirliği yapan kuruluş, yok olma tehdidiyle karşı karşıya olan binlerce yıllık ormanları tedarik zincirlerinden çıkarmayı başardı. Ayrıca orman ürünleri endüstrisinin kurumsal müşterileriyle çalışıyor. Bunlar kim mi? Gap gibi moda markaları, Avocado Green Mattress benzeri tüketici şirketleri ve The New York Times gibi yayıncılar bu şirketlerden yalnızca birkaçı.İcra direktörlüğünü de üstlenen kurucusu Nicole Rycroft, “Markalarla çalışmaya başlarken yaptığımız birkaç şey var: Tedarik zincirlerini jeopolitik bir bağlamda değerlendirmeye, tedarik alanındaki mevcut uygulamalarının etkisini tartmaya ve üstlendikleri payı gözden geçirmeye teşvik ediyoruz..” diyor. Canopy, işletmelerin iki ila üç yıllık politikalar geliştirmelerine ücretsiz şekilde yardımcı oluyor. Buna karşılık şirketler, yok olma tehdidiyle karşı karşıya olan binlerce yıllık ormanlardan malzeme tedarik etmemeyi ve daha döngüsel kaynaklar kullanarak ambalaj ve viskon ürünlerinin sürdürülebilirliğini kademeli şekilde iyileştirmeyi taahhüt ediyor. Kuruluşun hedefi, şirketlerin sadece kendi içlerinde değil sektörlerinde de değişimi tetiklemelerine yardımcı olmak.Ölçeklenebilir stratejiler geliştirinBirlikten kuvvet doğar. Şirketlerin daha sürdürülebilir hâle gelebilmek için kâr amacı gütmeyen kuruluşlarla çalışmasının bir sebebi de budur. Rycroft,”Şirketler pek çok operasyonda birbirleriyle kıyasıya rekabet eder. Ancak söz konusu sürdürülebilirlik olduğunda işler değişir. Aynı sektörde faaliyet gösteren şirketler genelde bu ortak soruna çözüm geliştirmek için rekabeti bir kenara bırakıp işbirliği yapmaya sıcak bakar. Bizim gibi organizasyonlar bu alanı yaratır. Büyük ya da küçük her şirket tedarik zincirinin tamamını tek başına dönüştüremeyeceğinin veya iklim krizini yalnız çözemeyeceğinin farkında.” diyor.Potansiyel rakiplerle işbirliği, yeni nesil sürdürülebilir üretim yöntemleri bulmak gibi konularda ekonomik açıdan da avantaj sağlar. Özellikle de küçük işletmeler için… Örneğin ABD’deki giyim ve ayakkabı sektöründeki markaları, üreticileri ve dernekleri bir araya getiren Apparel Impact Institute (AII), farklı ölçekten işletmelerin, maliyet veya minimum sipariş hacmi gibi kısıtlamalar yüzünden uygulayamadığı üretim süreçlerine dahil olmasına yardımcı oluyor. Enstitünün yönetim kurulu başkanı Lewis Perkins, “Projelerimizi şirketlerin bütçeleri ve arzuları doğrultusunda hazırlıyoruz.” diyor. AII yakın zamanda moda endüstrisini daha sürdürülebilir kılmayı amaçlayan $250 milyonluk Fashion Climate Fund’ı hayata geçirdi. Türkçeye Moda İklim Fonu olarak çevrilebilecek bu fon aracılığıyla daha küçük ölçekli markaların daha sürdürülebilir çözümler benimsemelerine yardımcı olmayı amaçlıyor. Yenilenebilir enerji veya üretim maliyeti daha yüksek olabilecek sürdürülebilir malzemeler kullanmak gibi tedarik zinciri çözümleri bunlardan bazıları.Perkins’e göre, iş dünyasını daha sürdürülebilir kılmanın sırrı, sektörler arası işbirlikleri. Narenciye posasından üretilen suni deri gibi nadiren kullanılan yeni nesil malzemelerin ilk başta ölçeklendirilemez görünebileceğini kabul ediyor. Ancak AII gibi kuruluşlar, doğru yatırımların yapılmasına ön ayak olursa sürdürülebilir operasyonlar her ölçekteki işletme için mümkün hâle gelebilir. Perkins şöyle diyor: “Pazarı çözümlere yönlendiriyoruz. Burada ölçek ekonomisi söz konusu.”Orijinal yayın tarihi: 26 Eylül 2023Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.