Stephen Curry’nin San Francisco Finans Bölgesi yakınında, alt katında maun ve mermer döşeli konferans salonu bulunan bir dairesi var. Bir sabah, NBA yıldızına ait şirketlerde yöneticilik yapan 10 kişi, eldeki projeleri görüşmek için burada bir araya geldi. Öğle yemeğinden hemen önce, Curry’nin girişimlerinin bağlı olduğu Thirty Ink’in COO’su Tiffany Williams katılımcıları sonbaharda New York’ta yapılacak etkinliklerin detaylarını konuşmaya davet etti. Japon teknoloji grubu Rakuten’le Curry’nin Afro-Amerikalı tasarımcıları desteklemek için yaptığı anlaşma kapsamında New York Moda Haftası’nda bir etkinlik düzenlenecek. Ayrıca JPMorgan Chase CEO’su Jamie Dimon’ı, Amerika Açık Tenis Turnuvası’ndaki locasında ziyaret edebilir. KPMG sponsorluğunda, Curry’nin dezavantajlı öğrenci ve atletlere yardım etmeyi amaçlayan girişimi Underrated Golf için New Jersey’de golf turnuvası yapılacak. Halkla ilişkiler uzmanının “Thirty Ink’te yapılan işlere dikkat çekmek” için düzenlemek istediği gösterişli bir basın daveti de cabası. Üstelik tüm bunların, Under Armour’la Çin’e yapılacak bir haftalık seyahat öncesinde tamamlanması gerekiyor. Haftanın planı bununla da bitmiyor. Japonya seyahatinden önce, HBO Max’te yayınlanan ünlü çiftlere yönelik reality programı About Last Night’ın dört gün sürecek çekimleri için Curry ve eşi Ayesha’nın Los Angeles’ta olmaları gerekiyor. Bu tempoya can mı dayanır? Yöneticiler haberi olmadan zamanını hallaç pamuğu gibi savuradursun, Curry toplantıda bile yoktu. New York, Toronto ve Los Angeles’tan gelen yöneticilere katılamamasının sebebi umursamazlığı değil. Salt Lake City’de Golden State Warriors-Utah Jazz maçı sonrası yardımcı antrenör Dejan Milojević yemekte kalp krizi geçirip hayatını kaybetti. Hâliyle Warriors’ın kaptanı, ligin de en saygın ve tecrübeli oyuncularından Curry, takımını yalnız bırakmadı. Aslında Thirty Ink yöneticilerinin her ay düzenli olarak bir araya geldiği bu toplantılara Curry zaten nadiren katılır. Sezon boyunca NBA’e odaklanan Curry, küçük meselelere hiç takılmaz. Şirketlerini teslim ettiği ellere güvenir. Curry’nin Hollywood yapım şirketi Unanimous Media’daki kurucu ortağı ve eş CEO’su Erick Peyton, Curry için şöyle diyor: “Saha içinde de dışında da bir oyun kurucu. Tıpkı sahadayken kaptan olarak hem şut hem pas atan bir oyuncunun yapacağı gibi, Stephen da iş hayatının oyun kurucusu, liderlik yeteneği buradan ileri geliyor.”Bir süredir profesyonel sporcuların iş dünyasında başarılı işlere imza attığını görsek de Curry çıtayı arşa çıkarıyor. Eskiden ünlü sporcular emekli olduklarında ya oto yıkamacı açar, birkaç marka yüzü veya sponsorluk anlaşması yapar ya da pasif gelir elde etmenin yollarını arardı. Şimdi devir değişti. Kevin Durant ve Serena Williams gibi yıldızlar risk sermayesi şirketi kuruyor, Tom Brady ve LeBron James üretim işine girişip içki ve sağlıklı yaşam ürünleri sektörüne adım atıyor. Tabii bir de Under Armour’ın Curry markası var. 2013’te yaptıkları sponsorluk anlaşması, yedi yıl sonra Curry’nin başkanı olduğu ayrı bir markaya dönüştü. 2022’de taraflar yeni bir anlaşma imzaladı. Bir milyar dolar değerindeki bu anlaşma, Curry ölünceye dek devam edecek.Anlaşmadan kısa süre sonra şirkete katılan Under Armour’ın eski CEO’su Stephanie Linnartz, “Rakamsal değer biçmek için erken. Fakat Curry markasıyla büyük başarılar elde edeceğimiz ortada. Tek rakibimiz kendimiziz.” diyor.Forbes’a göre, Tiger Woods ve LeBron James’in ardından Curry de basketbola devam ederken milyarderliği yakalayanlardan. Anlaşmanın büyüklüğünü şöyle tarif edeyim, Curry’nin bugüne kadar NBA’le yaptığı sözleşmelerin toplamı neredeyse yarım milyar dolardı. Thirty Ink’in toplam geliri açıklanmasa da Under Armour anlaşmasındaki gibi bol sıfırlı olduğu tahmin ediliyor. Mesela, Unanimous Media, 2021’de Comcast NBCUniversal’la yaptığı anlaşmayla sekiz basamaklı bir değere ulaşmış. Avenue Capital Group’un spor girişimlerine yatırım yaptığı fonunda bir araya gelmeden çok önce Curry’yi tanıyan Lasry, eski dostu yeni ortağı için bunun daha başlangıç olduğunu düşünüyor. Lasry, “Curry hâlâ iş dünyasında ne yapmak istediğini keşfetmeye çalışıyor.” diyor.Nanimus Media’nın Apple TV+ için ürettiği Underrated belgesinden bir sahneye bakalım. Sahnede, Curry liderliğinde 10’uncu sırada yer alan Davidson College Wildcats, 2008 Erkekler Kolej Basketbol Turnuvası’nın ikinci turunda ikinci sırada yer alan Georgetown Hoyas’ın 17 puan gerisinde kalıyor. Hoyas oldukça büyük, güçlü ve hızlı bir takım. Üstelik kadrosunda NBA efsanesi Patrick Ewing ve Doc Rivers’ın oğulları da yer alıyor. Bu sırada Davidson koçu Bob McKillop mola isteyip geleneksel basketbol anlayışına göre yaşları gereği turnuvada bile yer almaması gereken oyuncularına özgüvenle gülümsüyor. McKillop’ın koçluk anlayışı “hepimiz birimiz için” olduğundan Wildcats’i de böyle yetiştirdi. Bakın Curry filmde ne diyor: “En üst seviyede yarışabilmek adına ‘hepimiz birimiz için’ anlayışına sahip olmalıyız. Dünyanın en atletik, en yetenekli, en uzun, en hızlı basketçileri değiliz, evet. Fakat takım oyunuyla yenemeyeceğimiz rakip yok.” Molada ekibini toplayan koç, sakince iyi iş çıkardıklarını ve yapılması gerekeni bildiklerini hatırlatmış. Sonra film gibi bir an yaşanıyor ve takım 30 sayı atarak şampiyon oluyor. Aslan payı da 25 sayı atan Curry’ye düşüyor. Şimdi bakınca Curry sahada devleşecek birine hiç benzemiyor. 180 cm boyuyla bir basketbolcuya göre normal fiziğe sahip. Tıpkı koçu McKillop gibi sakin ve yumuşak bir üslupla, “O anı hatırlıyorum. Bize, başarabileceğimize, tüm hazırlıkları yaptığımıza yürekten inanıyordu. Elinizden geleni yaptığınızda ne olursa olsun sonucu da kabul ediyorsunuz.” diyor. İşle ilgili yapılacaklar ve antrenmanla geçen günün ardından eve dönüşünü bekleyen üç çocuğunun uyku saati gelmeden önce, özel aracının arka koltuğuna oturmuş, tüm dikkatini karşısındaki kişiye veriyor. Göz teması kuruyor, konuşmadan önce düşüncelerini tartıyor ve yol boyunca üstünü düzeltiyor. Curry “Tahmin bile edemeyeceğiniz engel ve zorluklarla karşılaşacaksınız. Bence asıl maharet, takımdaki herkesin değerini belirlemek ve rollerini anlama yeteneğine sahip olmak. Bu netlik olmadan hiçbir şey olmaz. Sadece basketbol için geçerli değil. İş hayatında da böyle.” diyor.Bir NBA takımının sahibi olduğundan spor kahramanlarını yakından tanıyan Lasry, Curry’yi ilk gördüğünde onun cana yakınlığından ve alçakgönüllülüğünden hemen etkilendiğini hatırlıyor. Lasry “Hemen konuşmaya başladık. Beni en çok etkileyen, bilmediği şeye bilmiyorum demesi oldu. Mesela ‘Bu iş benim için yeni, bu yüzden işi bilen, güvenebileceğim bir ekibe ve bu alanda network edinmemi sağlayacak birine ihtiyacım var.’ demişti. Ne kadar doğru. Başarı gerçekten de ekip işi.” diyor. Kuzey Karolina’nın Charlotte kentinin dışında, hiç sporcu yetiştireceği beklenmeyen Davidson Üniversitesi’nin küçük ama özgürlükçü bir güzel sanatlar fakültesindeyiz. O zamanlar kimse Curry’nin böylesine başarılı bir sporcu olmasını da beklemiyordu. Lise sondayken 180 cm boyuyla 75 kilo Curry, bebeksi yüz hatlarıyla filinta gibi delikanlı. Gerçi şimdi de 84 kilo civarında. Başarılı not ortalamasına rağmen hiçbir iyi üniversitenin dikkatini çekememiş. Davidson, Curry’ye şans veren basketbol takımı Division 1’da yer alan tek okul oldu. Curry bu şansı iyi değerlendirdi ve herkese yanıldığını gösterdi. Wildcats 2008’de Georgetown’ı yenerek bölgesel veya ulusal çeyrek finalleri temsil eden son sekiz takımdan oluşan Elite Eight’e yükseldi. Bir yıl geçmeden Curry, NBA elemelerine katıldı ve Golden State’e seçildi. Adımını attığı ilk gün takımı etkileyen başarılı sporcu hemen oyun kurucu oldu. Daha ilk sezonunda her maç ortalama 17,5 sayı yaptı. O günden beri Golden State’te. O her takımın hayallerini süsleyen tam bir marka oyuncu.Curry’ye göre motivasyonun bir kaynağı da becerilerinin yeterince görülmemesi. Gerçi hikâyesine bakınca ‘Şans kapısını çalmış.’ demek de mümkün değil. Stephen NBA’de beş farklı takımda 16 sezon oynayan Dell Curry’nin en büyük oğlu. Çocukluğu ve gençliği NBA’in tribünlerinde ve soyunma odalarında geçmiş. Çevresi geniş ve varlıklı bir aileden geliyor. Basketbol sahası olan bir evde doğup büyümüş. Ailesinin sunduğu fırsatları bilerek geçmişine dair anlattığı hikâyeleri dinleyince bir ne alaka olsanız da, Curry güzelce bu konudan sıyrılıyor ve “Tabii ki sahip olduğum her şey için minnettarım. Fakat zengin de olsanız fakir de, beyaz da olsanız siyah da hayatınızın bir yerinde hor görüldüğünüzü hissetmişsinizdir. O kötü söylemleri içselleştirmeyip kendinizi geliştirmek için kullanmalısınız.” diyor.Eğer birileri sizi hafife alıyorsa dönüp el hareketi çekmekten korkmayın. İhtiyacınız olan güç tam da burada saklı. Curry’nin durumundaysa küçümsenmek sadece kişisel bir zorluk değil, aynı zamanda güçlü bir marka oluşturmak ve sosyal bir misyonun peşinde koşmak için de fırsattı. Her şey bir anda olmadı tabii. Son birkaç yılda karşılaştığı ve gözden kaçırmadığı çeşitli iş fırsatları kocaman bir başarıya dönüştü.Soldan Sağa: Curry, Erick Peyton (Unanimous Media Eş CEO’su), Chris Helfrich (Eat. Learn. Play. CEO’su), Suresh Singh (Thirty Ink Başkanı) ve Tiffany Williams (Thirty Ink COO’su) kafa kafaya.Takvimler Ağustos 2020'yi gösterdiğinde Curry Toronto’ya doğru yola çıktı. Burada amcası gibi sevdiği yakın bir aile dostu, gayrimenkul geliştirme uzmanı Suresh Singh ile buluştu. Uzun yıllar Dell Curry’ye finansal ve ticari tavsiyelerde bulunan Singh, bu kez bilgisini oğlu Curry ile paylaşacaktı. İkili, Curry’nin kiraladığı evin yemek masasına kurulup saatlerce farklı sektörlerde inşa etmeyi umdukları işler üzerine kafa patlattı. Gri sakallı, son derece cesur, hep siyah-beyaz giyinen 58 yaşındaki Singh, o gün aslında “iş planı” yazdıklarını söylüyor. İkisi de o günden kalan kâğıtların fotoğraflarını hâlâ telefonlarında saklıyor. Mavi mürekkeple dolu dolu yazılmış iki sayfa. Boşlukları da siyah kalemle sonradan doldurulmuş. Belli ki iş o masada bitmemiş. Singh’le planlar yapmaya başladığında Curry 10 yıldan uzun zamandır ligde oynuyordu. İş ilişkileri genişlemişti. Fakat henüz ne amacını ne de nasıl bir iş kurmak istediğini biliyordu. 2015’te Warriors Curry’nin önderliğinde NBA şampiyonluğunu kazandıktan sonra Curry, markalardan gelen teklifleri değerlendirmek ve anlaşmalar kapsamında yapılacak işleri yönetecek bir organizasyon kurmak için üniversiteden takım arkadaşı Bryant Barr’la bir araya geldi. Buraya bak. Şu sandviçi tut. Gülümse. 2017’de, takım bir kez daha şampiyon oldu. 2018’de Curry’yle birlikte üçüncü kez. 2022’de gelen dördüncü şampiyonluk şirketlerin iştahını iyice kabarttı. Talipleri artıyordu. Gelecekte ortaya çıkacak ihtiyaçlara yönelik çözümler geliştiren bir organizasyon kurmak için tavsiyelere kulak vermeye başladı. Şimdilerde bunu “sponsorluktan girişime evrilen bakış açısı” diye anlatıyor. İnanç, aile ve spor temalarını merkeze alan TV ve film projeleri yapmak için 2018’de Unanimous Media’yı kurdu. (Şirketin son projesi, yapımcılığını Stephen ve Ayesha’nın üstlenip Stephen’ın anlatımını yaptığı Sentenced adlı okuryazarlığı konu alan belgesel.) 2019’da çift kurduğu vakfı büyütmeye karar verdi ve ortaya dezavantajlı çocuklara yemek ve kitap dağıtacak, oyun alanları ve spor tesisleri inşa edecek Eat. Learn. Play. çıktı. Aynı yıl, bir şansı hak eden gözden kaçırılmış oyuncuların yarıştığı Underrated Basketball turnuvası başladı. Her şey ümit verici ve belli belirsiz, birbirine bağlı görünüyordu. Fakat bu farklı parçaların tutarlı bir kimliğe dönüşüp birlikte çalışabilecek organizasyonlara dönüşemeyeceği kısa sürede ortaya çıktı. Curry’nin de canı can. Her birine yetişemezdi. Uzun yıllar Singh kâh Curry’yle yaptıkları uzun toplantılarda kâh aile yemeklerinde, golf oynadıkları günün sonunda, telefonla, sesli mesajla ve aklınıza gelecek daha birçok anda bu genç adama finansal danışmanlık sağladı. İş ciddiye binince de Toronto’da buluştular. Singh’in “vur-kaç” dediği tek seferlik sponsorluk ve marka ortaklığı anlaşmaları yerini tıpkı Chase ve Under Armour gibi uzun süreli ortaklıklara bıraktı. İş bununla da bitmedi. Artık Curry’nin elini attığı tüm projeleri bir araya getiren ortak bir misyon vardı. Gerçi Singh onu silkeleyip, “Ne yapmaya çalışıyorsun? Bunu neden yapmak istiyorsun?” diye sormasaydı hâli yamandı.Cevap Curry’nin içinde bulunduğu madunluk hâliyle ilintili şu üç kelimede saklıydı: Eşitlik, erişilebilirlik ve fırsat. Artık Curry tüm anlaşmaları ve ortaklıkları bu üç misyona uyduğu takdirde yapacaktı. Devir değişmişti. Curry kaşesini bastığı markaların itibar kazanmasını sağlarken karşılığında da kendi değerlerinin desteklenmesini bekliyordu. Bunu yapabilecek yıldız tozunu yalayıp yutmuştu. Bakın ne diyor: “Gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım devri bitti. Kamera karşısına geç, reklam filmi çek, paranı al, çık. Bunu istemiyorum. Yaptığımız anlaşmalar iki tarafın değerlerine de hitap etmeli. Anlaştığım markaları değerlerime de ortak etmek istiyorum.” Meşhur Toronto toplantısından sonra Singh, en sonunda Thirty Ink adını alacak çatı şirketin başkanı oldu. Barr da Curry’nin hem ortağı hem de özel danışmanı olduğu risk sermayesi şirketi Penny Jar’a odaklanmak için ayrıldı. (Curry ve Barr başta metaverse, yemek şirketleri ve NFT’ler olmak üzere son zamanların moda teknolojileriyle ilgili faaliyetler yürüten pek çok şirkete yatırım yaptı.) Sırasıyla Unanimous ve Eat. Learn. Play.’in çiçeği burnunda CEO’ları Erick Peyton ve Chris Helfrich, Curry’nin imparatorluğunun merkez yönetici ekibine katıldı. Curry bu imparatorluğun tahtını, “Temsil ettiğim değerlere ve ulaşmak istediğim hedeflere inanan, daha başarının ayak sesleri duyulmamışken engin bilgi ve tecrübeleriyle bana yardımcı olan yol arkadaşları.” diye tanımlıyor. Bu yolculukta Tiffany Williams’ı Thirty Ink’in COO’su olarak kervanına katıp yola devam ediyor. Williams her detayı düşünen tam bir düzen delisi. Kariyerine Warriors’ta idari işlerde aldığı sorumluluklarla başlayan Williams, 2016’da Curry’nin hızla artan anlaşmalarını düzenlemek ve lojistiğini sağlamak için ekibe katıldı. Williams, basketbol harici girişimlerinin genel operasyonel yapısından sorumluyken, Singh stratejiye odaklanıyor. CEO’lar mı? İşleri büyütmek için çalışmaya devam ediyorlar.Yukarıdan aşağıya: Curry eşi Ayesha’yla Oakland’daki Eat. Learn. Play. etkinliğinde, 2008’de Davidson College takım arkadaşlarıyla, beşinci sınıfta, NBA oyuncusu babası Dell Curry ile.Curry, sponsorluk anlaşmalarını ortaklığa dönüştürürken, işin değişen doğasının yarattığı toplumsal faydayı keşfetti. Zaten Ayesha’yla sürekli miras ve etki arasındaki fark üzerine konuşuyormuş. Bu uzun konuşmaların ardından ikili, kendilerine bir misyon belirlemiş: Sadece markalarını parlatmak değil fark yaratmak için mücadele etmek. Tabii bu parasız olmuyor. Singh, “Steph bu iki amacı bir araya getirerek kâr etmek istiyordu. Her şeyi gönüllü yapmak yerine, misyonundan vazgeçmeyip peşinden gittiğinde de kâr elde edebileceğini biliyordu. Bir nevi, sürdürülebilir gelir akışı yaratmak ve böylece insanların hayatına dokunabilmek istiyordu.” diyor. Bu bakış açısı Curry’ye misyonuna uygun olmayan işleri tek kalemde geri çevirme güveni de veriyordu. NBA’le çalışan büyük bir içecek firması, Curry’ye “daha önce hiç duymadığım bir rakam” dediği bir meblağda bireysel sponsorluk anlaşması teklif etmiş. Curry “Bu işi yapsaydım sadece para kazanacaktım.” diyor. Parayı alıp amaçları uğruna harcamak da bir seçenek tabii. Fakat Curry “Tabii ki bu ortaklığı benim için daha uygun hâle getirecek pazarlama stratejileri üzerine anlaşabilirdim. Yine de böyle bir ortamda olmak ‘Ben burada ne yapıyorum ya?’ dedirtti.” diyor. Kendi kendine gülüp “Ama o paraya hayır demek o kadar zordu ki.” diye söyleniyor.Bir işi para kazanmak için yapmakla ulvi amaçlar uğruna yapmak arasında incecik bir çizgi var. Belki hatırlarsınız. Geçtiğimiz yıllarda Curry, o meşhur eşitlik, erişilebilirlik ve fırsat misyonuna uyan viski markası Gentleman’s Cut’ı piyasaya sürdü. Açıkçası bu girişimi, 2017’de bir milyar dolara Diageo’ya satılan George Clooney ve Rande Gerber’in tekila markası Casamigos’u anımsattı. Ünlü olup da kendi içecek markasını çıkarmayan kaldı mı? Aralarında Bethenny Frankel ve Ryan Reynolds’ın da bulunduğu bu furyadan nasibini alan ünlüler epey de büyük paralar kazandı. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Steph’in eşi Ayesha Curry’nin de Domaine Curry adında bir şarap markası var. Ayesha tam bir seri girişimci. Mesela Sweet July markası altında medyadan yaşam tarzı ve güzelliğe dair her şeyi tüketiciyle buluşturuyor. “Hani bu adam kalbine dokunmayan bir iş yapmıyordu, nereden çıktı bu viski markası?” diyorsanız haklısınız. Stephen da bunun farkında. Ama uzun vadede sponsorluk anlaşmalarına nazaran ulvi hedeflerine hizmet edeceğini düşünüyor. Aslına bakarsanız olay biraz da Curry’nin viski müptelası olmasıyla alakalı. “Heyecandan yerimde duramadığım bu markayla yaratacağım deneyim büyük bir sıçrayış getirecek.” diyor. Thirty Ink'in Görkemli Beyaz Merkezi birçok girişimciye ev sahipliği yapan San Francisco’nun SoMa bölgesinde bulunuyor. Burası Curry için anlamlı. Dört kez NBA şampiyonu, dokuz NBA AllStar’lığı ve basketbol tarihinin en iyi şutörü olarak kabul edilişi bu topraklarda oldu. Şimdiyse harika bir ofiste, çalışma masasını İK müdürüyle paylaşıyor. Onu sahalarda izlemeye alışık gözler için hiç de şaşırtıcı değil. Tabii ki her gün ofise gitmiyor. Gittiğinde de e-postalarını yanıtlıyor ve toplantılara giriyor. Warriors’taki yıllarında Curry’nin koçu Steve Kerr, “Oldukça sessiz bir lider. Onu hiçbir zaman bıdı bıdı konuşurken göremezsiniz. Çalışma biçimi, işine ve kendine verdiği önemle çalışanlarına örnek olur. Liderlikteki başarısı bu yaklaşımında saklı.” diyor.Thirty Ink’ten ekip arkadaşları, Curry’nin e-postalarını ve Asana’dan iş akışını ofisin dışından bile çok düzenli takip ettiğini söylüyor. Curry, yayına hazırlanan kitaplar, olası video oyunu ve bir dizi podcast ve gelişme aşamasında 45 sinema projesi bulunan Unanimous için Peyton ve ekibinden gelen her sunum ve senaryoyu titizlikle gözden geçiriyor. Bu işkolik adamın sıkıcı olduğunu sakın düşünmeyin. Son derece ince bir mizah anlayışı var. Mesela şirket ABC için Holey Moley adlı Amerikan Gladyatörleri tarzı mini bir golf yarışması programı hazırlarken sahadaki delikleri Curry tasarlamış. Curry elini attığı her işin sıkı takipçisi. Daha önce Birleşmiş Milletler Vakfı’nın sıtmayla mücadele kampanyası “Nothing But Nets”’i yöneten Eat. Learn. Play. CEO’su Helfrich, Curry’nin geribildirimleriyle işin rengini nasıl değiştirdiğini anlatıyor: “Günlük işleri halletmem konusunda bana çok güveniyor. Götürdüğüm her fikrin üzerine çok sıkı çalıştığımı bildiğinden söylediklerime bir kez bile acabayla yaklaşmadı.Curry’nin işleri sıkı tuttuğu her eylül düzenlediği yöneticiler toplantısından belli. Williams, “Hep birlikte takvimimize, projelerimize ve stratejik planlarımıza bakarız. Stephen, bize işlerin nasıl gitmesini istediği hakkında geribildirim verir. Toplantı sonrası işimizin başına döner, bir yıl boyunca direktifleri doğrultusunda yol alırız. Bu süreçte ben de ekiplerin çizdiğimiz rotada ilerleyip ilerlemediğini kontrol ediyorum. Tabii her şey su gibi gitmiyor. Kimi zaman işler zıvanadan çıkıyor. İşte o zaman Curry’den devreye girmesini istiyorum.” diyor. Liderlikteki başarısının bir diğer göstergesi de bir şeyi anlamıyorsa, -mış gibi yapmak yerine direkt sorması. Singh, “Konu ne olursa olsun ilk sorduğu şey ‘Neden?’ oluyor. Bir kez başlamayagörsün sordukça soruyor, deştikçe deşiyor. Cevap veremediğimizde soruna geri dönüp yeniden başlıyoruz.” diyor.İş arkadaşları bu adam nasıl bu kadar meraklı diye hayret etse de Curry’ye göre zaten olması gereken bu. “Ben gelişmek ve büyümek istiyorum.” diyor ve devam ediyor: “Bu yüzden sektöründe uzmanlığına hayran olmadığım kimseyle ortaklık kurmuyorum. Daha iyi bir yatırımcı ve CEO olmak ya da ismimin önüne gelen tüm unvanların hakkını vermek istiyorum. Tabii ki bunu başarmak için her şeyi soracağım.”Mesela Curry, Avenue Spor Fonu’ndaki ortağı Lasry’ye yaptığı her yatırımın ardındaki stratejisi hakkında soru sorar. Neden bu sektör? Bu şirketi diğerlerinden ayıran ne? Bu kararı verme süreci nasıl gelişmiş? Gibi gibi...Tabii istisnalar yok değil. Curry bazen de kervan yolda düzülür mantığıyla işi işte öğreniyor. Mesela, 2021’de Curry ve ekibi artık şimdilerde iflas bayrağını çoktan çeken kripto para borsası FTX’e girmeye karar verdi. Kurucu Sam Bankman Fried, Curry’ye etkin özgecilik ilkelerini öne çıkaran bir sunum yapmıştı. Yani mümkün oldukça çok para kazanırken hem dünyaya hem de insanlığa nasıl en çok faydayı sağlayabileceğine odaklanmıştı. Bu fikirden çok etkilenen Curry, FTX ile bir NFT koleksiyonu başlattı ve elde edilen gelirin tamamını Eat. Learn. Play.’e aktardı. Ayrıca söylentilere göre, Curry FTX’in sözcülüğünü yapmak için $35 milyon almış. Tom Brady ve Larry David gibi isimlerle kamera karşısına geçtiği reklam filminde, kripto uzmanı olmasa da borsanın kullanıcı dostu ortamı hakkında konuştu. Her zaman işler çok da iyi gitmiyor. Yere çakılan kripto yatırımlarından Curry’yi suçlayan birçok kişi ona dava bile açmış. Ne Curry ne de ekibin ağzından FTX fiyaskosuna dair tek kelime duyamazsınız. Fakat hayata küsüp karalar da bağlamıyolar. İş dünyasının yeni potansiyellerini keşfetmeye devam ediyorlar. Mesela sponsoru Under Armour’ın onayıyla, Sacramento Kings’in oyun kurucusu De’Aaron Fox’la Curry Brand için sponsorluk anlaşması imzalandı. Tarihte bu ortaklığın bir benzerini daha göremezsiniz. Sahalarda top sektiren bir oyuncunun, kendisi gibi spor kariyerine aktif olarak devam eden rakibinin ayakkabılarını desteklemek için ortaklık anlaşması yapması ne görülmüş ne de duyulmuş bir şey. Under Armour’ın Curry’ye duyduğu güven ve yaptığı yatırım iş dünyasında örneğine az rastlanır cinsten. Üstelik şirket, Amerika Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC) tarafından yürütülen bir soruşturma da dahil olmak üzere kurucusu Kevin Plank’le ilgili çeşitli tartışmaların ardından düşen hisse senetlerini yeniden canlandırmaya çalışırken… Curry’nin işleri bunlarla da sınırlı değil. Team Curry, sokak stili giyim mağazası Trophy Hunting gibi büyük potansiyel gördükleri Afro-Amerikalı girişimlere yatırımlarını da artırıyor. Curry “Sermayenin adil ve eşit dağılmadığının farkındayız. Muhteşem fikirleri ve yetenekleriyle ait olduğu kültürü etkileyecek potansiyele sahip insanlar için bu oyunu nasıl değiştirebiliriz? Bunun için çalışıyoruz.” diyor. Yeni girişimlerin listesi uzar gider. Singh, “Konu çuvalladığı işlere gelince Curry balık hafızalı kesilir. Kaç kere boşa kürek çekti, sayısını bilmez. Her zaman geleceğe odaklanır. Yaşadığı olumsuzluklardan ders çıkarır ve yoluna devam eder. Curry’nin hayat felsefesi budur.” diyor.Şehir merkezinde geçen bir günün ardından aracına dönen Curry, siyah sweatshirt’ünün kapüşonunu başına geçirip telefonuna gömülüyor. Bu gece 45 dakika da olsa çocukları uyumadan eve yetişip onlarla vakit geçireceği için şanslı hissediyor. Çocuklar uyuduktan sonra Ayesha’yla günün muhakemesini yapacak.Curry’ye göre eşi yanında en özgür hissettiği takım arkadaşı. Ayesha’nın aklına gelen her şeyi olduğu gibi söyleyebilmesinden çok etkilenen Curry “Aklına geleni ağzına geldiği şekilde söylüyor. Özellikle de bir toplantıda ya da önemli bir konuşmada. 10 şey söylüyorsa bir tanesi hedefi 12’den vuruyor. Ama olsun. Sağlam fikirler böyle ortaya çıkar.” diyor. İnsanın gözlerinin içine içine bakıp o kendinden son derece emin gülümsemesiyle, “Ben daha hesap kitap yapan içine kapanık tarafım. Ayesha’ya ayak uydurmaya çalışıyorum. Evliliğimizde, aile hayatımızda, işlerimizde kısacası her alanda ortada bir yerlerde buluşmaya çalışıyoruz. Başka türlü yürümezdi.” diye ekliyor. Ayesha saçmalıkları tespit etmede bir dünya markası olduğunu söylüyor: “Saygı sevgi çerçevesinde fikir alışverişinde bulunmak çok keyifli. Curry’nin hem eşi hem de en yakın arkadaşı olarak bunu yapmak daha da keyifli. O bana fikirlerini anlatırken eksik, hatalı ya da sorunlu yerleri görüp hemen ona ‘Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?’ diyorum. O kendine güvenen hâlini birazcık bozmayı çok seviyorum.” Curry yatağa girmeye hazırlanırken “yarına hazır ve nazır uyanmak için” bir gece rutinine sahip: Buz gibi bir duş. Önümüzdeki günlerde maça çıkacak Curry sıkı çalışıyor. Bu sabah çocukları okula bırakmadan önce eve antrenör geldi. Sonra da beş saatlik takım antrenmanı için Chase Center’a gitti. Curry “Spor kariyerim özel sektör kariyerimle kol kola giderken hayatımda değişen tek şey yarınki işim için bir gün önceden çalışmaya başlamak.” diyor.Curry’yle röportajımıza devam ederken Thirty Ink ekibi e-posta ve Asana üzerinden yorumlarını yağdırmaya devam ediyor. Curry artık maç dönüşü aracına kurulup e-postalarına da yorumlara da güzelce bakar. Şimdi daha mühim işleri var. Eve gidip yatmaya direnen çocukları ikna etmek için Ayesha’ya yardım etmesi gerek. Belli ki bu gece ekip çalışmasına ihtiyaç var.Bu yazı, Inc. Türkiye Haziran- Temmuz 2024 sayısında yayınlanmıştır. Abonelere özel çok daha fazla içerik için şimdi size özel tekliflerimizi inceleyin!Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.