İnsan, dünya ve teknoloji… Üretilen, ortaya konan ve konuşulan her şey ve tüm araçlar o kadar ileri seviyede yetkinliğe ulaştı ki ayrışmak için çoklu kavram bilgisi ve tecrübe bir gereksinim hâline mi geldi? İş hayatında hedefe ulaşmak için sahip olunması gereken yüksek performansa giden yolda ana beklenti multidisiplinerliktir. Mesela sporda fark yaratmanın yolu, sadece uzmanı olduğunuz dalı değil, onu destekleyecek farklı yetkinlikleri de geliştirerek performansın iyileştirilmesidir. Sanatta da benzer bir şekilde, daha yaratıcı eserler için hayal gücünün sınırlarını genişletecek multidisipliner bir bakış…Bu hızlı, hareketli ve çok yönlü hayatta multidisiplinerlik kavramı ihtiyaçtan mı doğdu dersiniz? Yoksa multidisiplinerlik, tarihin tozlu sayfalarına dikkatli baktığımızda zaten var olduğunu göreceğimiz bir yaşama şekli mi? Geçmişe kör gözlerle bakan biz, belki de tekerleği yeniden icat etmeye çalışıyoruzdur…Hezarfen Ahmet Çelebi’yi hepimiz biliriz. Hem yönetmenlik hem de oyunculuk performansları açısından sinema tarihimizde önemli bir yer tutan Mustafa Altıoklar filmi İstanbul Kanatlarımın Altında sayesinde tarihe meraklı olmayanlar da öğrenmiştir. İtiraf edeyim, benim de merakım filmden sonra kabardı. 1632’de Galata Kulesi’nden kuş kanatlarıyla Üsküdar’a uçmaya çalışan bu çılgın mucidi detaylı araştırmaya başladım. Neydi bu çelebinin olayı? Tarihe deliliğin sınırlarında bir uçuş denemesi olarak geçen olayın ardında; kahramanın uçuş denemelerinin yanı sıra astronomi, matematik, fizik, ornitoloji, felsefe alanlarında da birbirini besleyen birçok çalışması vardı.Ya da İstanbul’un fethinden bir sene önce doğan ve 1519 senesinde vefat eden, tarihin gördüğü en mahir şahsiyetlerden biri olan, nam-ı diğer İtalyan Hezarfen, Da Vinci’yi hatırlayalım. Matematikçi, heykeltraş, mühendis, mucit, botanist ve çok daha fazlası. Bir taraftan paraşütün ve dalgıç elbisesinin mucidiyken diğer taraftan Mona Lisa ve Son Akşam Yemeği gibi unutulmaz eserlerin ressamı. Yani farklı disiplinlerde emek ve mesai harcamış, derinleşmiş, üretmiş bir zat-ı muhterem. Da Vinci ve Ahmet Çelebi… Bu iki hezarfen sadece tarihe iz bırakmakla kalmıyor, multidisiplinerlik ya da interdisiplinerlik kavramlarının yeni bir anlayış olmadığını da gösteriyorlar.. Hezarfen kelimesinin etimolojisine baktığımızda, “bin” anlamına gelen “hezar” ile “ilim” anlamına gelen “fen” kelimesinin birleşiminden türediğini görüyoruz. Çok tanıdık geldi değil mi? Bugün spordan sanata, iş dünyasından kişisel gelişime bin ilimli olmayı, konuları bağlamayı, birleştirmeyi önemsiyoruz. Asırların hezarfenliği bugünün havalı sıfatı “multidisiplinerlik” olarak hayatımızda hâlâ yer alıyor.Teknolojide çok yönlülükYaratıcılık ve mühendisliğin bir araya geldiği teknolojide multidisiplinerlik diyince akla ilk gelen Steve Jobs oluyor. Jobs’ın başarı hikâyesinden haberdar olmadan önce “kaligrafi ve antropolojiden” öğrendiklerimizle teknolojiyi dönüştürüp dönüştüremeyeceğimiz sorulsa, birçoğumuz hayal gücümüzü fazlasıyla zorlar ama belki yine de “Nasıl?” sorusunun cevabını veremezdik..Oysa bugün biliyoruz ki Macintosh bilgisayarlar, ününün bir kısmını Steve Jobs’un kaligrafi merakına, yani yaratıcı font seçeneğine borçlu .Antropolojiye ilgisi ne alaka derseniz, hemen söyleyeyim: Parmaklarınızın ucunda. Ya da bilimsel olarak söyleyeyim: İnsan baş parmağının diğer memelilerinkinden daha uzun olması, nesneleri kavrama ve kullanma kabiliyetini yükselten bir olgu . Baş ve işaret parmaklarımızı kullanarak tek elle bir şeyleri kavrayabiliyor olmak, bizi evrimsel süreçte ileriye taşıyan ve daha zeki kılan özelliklerden biri. Mesela incir yerken, olmuş mu olmamış mı diye bakmak için bu hareketi yaparız. Alet yapmak ya da ateş yakmak, hayatta kalmak için yaptığımız onlarca eylemin merkezinde bu hareket var. İşte Jobs’ı özel kılan, bu harekete yeni bir kullanım alanı açacak kadar yaratıcı biri oluşunda yatıyor. Mobil cihazlarda elektronik kalemlerin pabucunu anında dama atan bu özelliğin devrim niteliği taşımasının sebebi, halihazırda yapageldiğimiz, yani öğrenmek için çaba göstermemize gerek duymadığımız bir eylem olması. Steve Jobs’ın antropoloji ilgisi olmasaydı, bu temel hareketin teknolojiye entegrasyonu mümkün olur muydu? Ya da bu bağlantı kim tarafından, hangi aşamada kurulurdu? Muhtemelen bir başka hezarfenin, kim bilir hangi ürün çözümünde…Bu hikâyeler bize çok önemli bir çıkarım yapma fırsatı sunuyor. Aynı anda birden fazla alana ilgi ve merak duymak , yaratıcılığı artırıyor. Farklı bakış açıları ve bilgilerle değerlendirme ve sentezleme yetisi veriyor. Sanata ilimle, ilime sporla, spora iş hayatı dinamikleriyle bakabilmek… Bu durumlarda karşımıza çıkan konsept de pek tabii interdisiplinerlik oluyor. Dört farklı yetiye sahip insanın bir araya gelip ürettiği fikri, tek kişinin üretmesi vaadidir interdisiplinerlik.Steve Jobs, çok yönlülüğü odağına alan başarılı insanlardan en bilineni ama bu liste uzar gider. Sanatla veriyi birleştirip yeni ve yaratıcı bir dal üreten Refik Anadol’u ekleyelim hemen. Ardından da, okçuluğunu daha ileri bir seviyeye taşımak için piyano, resim, yüzme, basketbol gibi farklı alanlara da yönelerek olimpiyat şampiyonluğuna yükselen Mete Gazoz’u. Unutmayın hezarfenlik her alanda ve coğrafyada mevcut.Anlam yaratan ilişkilendirmeBu isimler, çok yönlülük gibi bir özelliği paylaşıyor. Yani yeni bir bakış açısıyla “noktaları birleştirmek” gibi bir becerileri var. Disiplinlerarası ilişkilendirmeyi sevmek, birbirinden ilgisiz gibi görünen konuların benzerliğini ve ilişkisini bulmak demek. Diğer bir ifadeyle iki farklı konsepti bir araya getirip yeni bir alan ve anlam yaratmak. Tutkuyla yapılan işlerin birer nokta olduğunu düşünürsek bu noktaların günü geldiğinde birleşeceğine inanmak gerek.Bütüncül LiderlikEzcümle, hezarfenlik çok yönlü ve bütüncül bakışla değer üretme anlayışı. Ve değer yaratmak, çağımızın en anlamlı amaçlarından biri. İnsan değer yarattıkça varolur, güçlenir, etki yaratır. Hangi kimliklere ve rollere girersek girelim, hepimiz değer yaratma çabası içindeyiz. Hem de nesil farketmeksizin. Bu dünyada aklımız kadar yer kaplıyoruz ve multidisiplinerlik kapladığımız alanı genişletiyor. Dolayısıyla bir lider bütüncül düşünebilme yeteneğine bugün her dönemdekinden daha da muhtaç.Kanaatkâr olmak önemli erdemlerden biri olsa da konu kendi sınırlarını zorlamak olduğunda multidisiplinerlik kanaatkâr olmamaktır. Kaldı ki verinin bu denli erişilebilir olduğu bir çağda hezarfen olmak için ağzında gümüş kaşıkla doğmaya da gerek yok.Ve son olarak Besteci Hanns Eisler’in söylediği gibi “Sadece müzik bilen bir insan, müzikten hiçbir şey anlamıyor demektir.” Bu bakış açısı 600 sene önce olduğu gibi tekrar gündemimizin merkezinde .Tarih ve kapsam değişse de hezarfenliktir fark yaratan, insan ruhunu besleyen ve tutkularına ulaşmasını sağlayan…Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.