En son ne zaman bir tavsiye işittiniz? Muhakkak yakın zamanda birileri siz daha talep bile etmeden kulağınıza eğilip ne yapıp yapmayacağınız hakkında bir şeyler fısıldadı. Ya da sosyal medya hesaplarınızda akışı şöyle bir kaydırırken birbirinden alakasız konularda tavsiye veren ne çok insan çıkıyor değil mi? Başkalarının düşünme, hissetme veya davranma biçimlerini şekillendirmeye yönelik önerileri ve kimi zaman da emrivaki talimatların paylaşımı anlamına gelen tavsiyenin kültürel yerini düşününce işin “Borsada şu hisseye yatırım yapmalı”dan daha öteye gittiğini görüyoruz. Kültürler arasında tavsiye hakkında bazı ortak kabuller olsa da tavsiye verme ve insanlara destek olma biçimleri toplumdan topluma farklılık gösterir. Mesela ABD’de fikriniz sorulmadan verdiğiniz bir tavsiyenin karşılığında “İşine bak.” cevabını duyarken aynı davranışı Rusya’da yaptığınızda size minnetle bakan bir çift görebilirsiniz. Öyle ki sonuçta 1989’da yıkılana kadar adı Sovyet Sosyalistler Birliği olan Rusya’nın sovyet’i (совет) “tavsiye” veya “öğüt” anlamına gelir. Avrupa ve Amerikan kültürü bağımsız benlik kurgusunu teşvik eder. Fakat doğu kültürlerinde durum bambaşka. Türk kültürüne bakalım. Binlerce yıllık meşhur devlet aklı da meşveret kültüründen beslenmiyor mu? Tavsiyeyi almanın da vermenin de kültürden kültüre değişen bir pratik olduğunu kulağımızın arkasına koyarak sizi maruz kaldığımız tavsiye enflasyonu üzerine düşünmeye davet ediyoruz.Tehlikenin farkında mısınız?Sağlık, eğitim ve kişisel gelişim gibi alanlarda duyduğumuz genel geçer tavsiyeler toplumun genel refahını artırmada önemli. Fakat tavsiye verenlerin kim olduğu kadar referanslarının da mutlaka dikkate alınması gerek. Sosyal medya platformlarının yaygınlaşmasıyla ciddi bir tavsiye enflasyonu oluştu. Yatırımcı, girişimci, yönetici, kurucu, ortak, sermayedar, doktor, diyetisyen, fitoterapist, yogi, gurme, yaşam koçu, finans danışmanı, borsa danışmanı ve daha birçok unvan sahibi kişi her fırsatta her konuda hedef kitle gözetmeksizin aklınıza gelebilecek her konuda tavsiye veriyor. Bunların önemli bir kısmı genel geçer, doğruluğu şüpheli ve anonim bilgilerden ibaret. Bir kısmıysa telafisi mümkün olmayacak zararlara yol açabilecek derece yanıltıcı. Konu sağlık olduğunda da tavsiyelerin ne haddi var ne hesabı. Mutlaka alınması gereken vitaminlerden tutun da sofranızdan eksik edilmemesi gereken yiyeceklere ve tabii ruh sağlığınıza iyi gelebilecek egzersizler, uyku düzeniyle ilgili takvimler, her biri farklı kapsamdaki diyet programları da cabası.İş dünyasına gelecek olursak eminim şu başlıklarda pek çok yazı görmüşsünüzdür: “İyi Bir Yönetici Olmanın 5 Adımı, 10 Adımda Başarılı Bir Satışçı Olmak, Zengin Olmanın En Kısa Yolu, Çalışan Seçerken Dikkat Edilmesi Gerekenler” ve çok daha fazlası… Bunlara kulak asmayın demiyoruz. Sadece bu tavsiyelerin kimden geldiğini sorgulamakta fayda var diye şerh düşüyoruz.Aklınıza gelebilecek her konuda ve büyük kısmı kişisel gelişim kitaplarından derlenmiş, tavsiye verenin hiçbir deneyiminin olmadığı bu içerikler hemen her yerde karşımıza çıkıyor. Öyle bir çağda yaşıyoruz ki kendi finansını yönetemeyenler şirketlere finans yönetimi anlatıyor. Pazarlamanın tanımını yapamayacak kişiler pazarlama stratejileri anlatıyor. Şirketinde çalışanların maaşını düzenli ödemeyen, onlara değer vermeyen, hiçbir zaman aynı masanın etrafında oturmayanlar insan kaynakları gurusu gibi ahkam kesiyor. Beslenme, psikoloji, spor ve kişisel gelişimin bütün alanlarında da tavsiye verenler istemediğimiz kadar çok.Aslına bakılırsa doğru kişilerden gelen tavsiyeler, hem bireylerin hem de toplumların davranış ve yaklaşımlarında önemli değişiklikler yaratabilir. Bu tavsiyelere kulak kabartıp kişisel gelişimimizde yol katederken toplumsal olarak sosyal normlarımızı şekillendirip kamusal sağlığımızı bile iyileştirebiliriz. Tabii tavsiye verene baktığımız kadar tavsiyeyi alanı da iyi anlamak gerek. Kulaklara küpe olacak bir kelam edebilmek için karşımızdaki kişinin, grubun ya da toplumun demografik özellikleri, kültürel bağlamı ve mevcut sosyal yapısı göz önünde bulundurulmalı. Söyleyene değil, söyletene bakma vaktiGenel olarak verilen tavsiyelerin karşılık bulma potansiyeli, bu tavsiyelerin bireylerin ihtiyaçlarına ve yaşam koşullarına ne kadar uygun olduğuna bağlı. Bireylerin davranışlarını değiştirmesi, genellikle motivasyon, bilgi düzeyi ve gerekli kaynakların mevcudiyetiyle şekillenir. Mesela sağlıklı yaşam alışkanlıkları hakkındaki tavsiyeler, kulağından giren kişinin sağlık algısı ve değişim konusundaki kararlılığından azade olabilir mi? Davranış değişikliği ayrıca zaman ve tutarlılık gerektirir. Bu da tavsiyelerin sadece verilmesi değil, uygulama sürecinin de desteklenmesini gerekli kılar. Bu süreçte bireylerin kendi motivasyon kaynaklarını keşfetmesi ve bu kaynakları güçlendirmesi son derece önemli. Böylelikle öğüt, bireyin kendi yaşamında anlamlı ve sürdürülebilir değişiklikler gerçekleştirmesine yardımcı olur.Bugün sosyal medyada sıkça rastladığımız ve büyük bir bölümü özensizce sunulan içeriklerin kıymeti harbiyesi yok. Tavsiye verenlerin uzmanlık ve yetkinliklerini yansıtmaktan çok, yabancı dilden çevrilmiş argümanlardan oluşan bu bilgi yığınları içinde kayboluyoruz. Oysa bunları karşımıza çıkaran, tavsiyelerin geçerliliğinden ziyade etkileşim oranları ve çoğu zamanda da reklam bütçesi. Bu düzen değişmedikçe değersiz içerik istilasının faturası doğrudan platformlara kesecek. Nitelikli içerik arayışı kullanıcıları platformlar arasında göçe zorlayacak. Belki de kurulacak yeni platformlarda yeni topluluklar oluşacak. Bilgiye erişimin bu kadar kolaylaştığı ve yaygınlaştığı günümüzde kültürümüzün getirdiği tavsiye verme ve alma davranışımız bizi toplumdan soyutlanmaya mı itecek onu da zaman gösterecek. Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.