Yapay zekânın işlerimizi devralmasından korkmak yerine onu yaratıcı bir ortak olarak görmeyi öğrenmeliyiz. Çünkü yapay zekâ bize yeni dünyaların kapılarını açabilecek güce sahip. Fakat bu kapılardan geçmek için insanın rehberliği gerekiyor.Üretken yapay zekâ hayatımıza fırtına gibi bir giriş yapmış ve henüz sadece ikinci senesini doldurmuş olsa da bu alandaki yeni bir gelişmeye şaşırmadığımız bir gün geçmiyor. Ama bu teknolojiyi nasıl kullanacağımıza dair hâlâ öğrenme sürecindeyiz. Maalesef iş dünyasındaki kullanım bu hızın biraz gerisinde kalmış durumda. İnsan ve yapay zekâ işbirliğinin yaratıcılığı yeni bir seviyeye taşıyanı anlayışa işaret eden “üretken sinestezi” kavramı tam da burada devreye giriyor.Yaratıcılığın Demokratikleşmesiİki yıldır çevremizi saran milyarlarca yaratıcı görsel ve video yapay zekânın üretimdeki gücünü ortaya koyuyor. Fakat kritik soru şu: Üretken yapay zekâyı gerçekten "üretken" yapan nedir? Bu teknolojinin kendi başına ürettiği için değil, bizim üretmemize vesile olduğu için bu adı hak ettiğini anlamamız çok önemli. Yapay zekâ modelleri mevcut verilerden besleniyor ve olasılıklara dayanan üretimler yapıyor. Ki bu insan beyninin yaratıcı düşünce ve sezgisel bağlantı kurma yeteneğinin henüz yanına bile yaklaşamıyor. Dolayısıyla üretken yapay zekâ kendi başına yaratıcı olmaktan ziyade bizi destekliyor. Bu nedenle modellerin bizim yerimize karar vermesine izin vermek yerine onu inovasyon sürecini hızlandıracak şekilde yönlendirmeliyiz.Üretken sinesteziyle mümkünÜretken sinestezi insan ve yapay zekâ işbirliğinin yaratıcı potansiyelini maksimize etmeyi ifade ediyor. Yani yapay zekâyı bir stajyer ya da bir araç gibi değil yaratıcı bir partner olarak konumlandırmak anlamına geliyor. Yapay zekâ modelleri beklenmedik bağlantılar kurarak bize yeni perspektifler sunabilir. Ama insan dokunuşu olmadan bu bağlantılar inovasyona dönüşemez. Çünkü tüm üretken yapay zekâ modelleri eğitildikleri veriye dayanarak, olasılıklar çerçevesinde bağlantılar kurar. Bu verilerin ne kadar büyük de olsa aslında kısıtlıdırlar.Sonuç: İnovasyonÜretken sinestezi kavramı, bize yapay zekânın sadece bir araç olmadığını, aynı zamanda bir yaratıcılık ortağı olabileceğini gösteriyor. Bu ortaklıksa sadece iş dünyasında değil; sanat, bilim, eğitim gibi birçok alanda da devrim yaratacak potansiyele sahip. Çünkü inovasyon birbirinden uzak görülen fikirlerin birleşmesiyle ortaya çıkar. Ve elimizin altında ne kadar saçma görünürse görünsün, bu bağlantıları kuracak bir partner var. İnovasyon sürecimizi destekleyecek, sinestezi yaratacak, farklı perspektiflerden bakmamızı sağlayacak bir ortak. Ama tabii ki, bu önerilerin gerçek anlamda inovatif olabilmesi için insan rehberliğine ihtiyaç var. Bir tuşa basıp inovatif sonuçlar alamayacağımızı bilmemiz, her zaman bir insanın süreçte olması gerektiğini anlamamız önemli. Bu nedenle şirketlerin yapay zekâyı bir inovasyon partneri gibi görmesi ve bu ortaklık anlayışıyla çalışması, üretim süreçlerini daha etkili hâle getirecektir. İşte tam olarak bu nedenle aslında mesele sadece teknolojik yatırım değil, aynı zamanda adaptasyon konusu. Üretken yapay zekâyla çalışma kültürünü benimseyen kurumların bu değişim sürecinde ön safhada yer alacağınaysa şüphe yok.Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.