İşi başından aşkın bir girişimciyseniz, muhtemelen aynı anda birden çok işi bitirmenin yollarını arıyorsunuzdur. Peki Google’da çalışan bir yönetici olsaydınız? İşte o zaman koşa koşa Laura Mae Martin’den yardım isterdiniz. Tabii kim bu Martin diyeceksiniz? Martin, arama devi Google’ın şirket içi performans koçu. Şirket yöneticileri ve yüksek performans gösteren diğer çalışanlara üretkenliklerini artırmaları için rehberlik etmek onun işi. Bir performans koçundan bekleyeceğiniz üzere, Martin çalışanlarla yapacağı görüşmelere sıkı hazırlanıyor. Üretkenliklerini artırmak için çeşitli teknik tavsiyelerde bulunuyor. Mesela e-posta yığınının önüne geçmek için, bir e-posta aldıklarında vakit kaybetmeden gereken adımları atıp silmeye dayalı “Inbox Zero” yöntemini anlatıyor. Veya örneğin, takvimlerini düzenli aralıklarla gözden geçirmelerini, görev ve etkinliklere dair önceliklendirme yapmalarını tavsiye ediyor. Böylece zamanlarını ve iş yüklerini verimli bir şekilde yönetmelerine yardımcı oluyor. Yakın zamanda HBR IdeaCast podcast’ine katılan Martin’e, sunucu en iyi performans gösteren çalışanların bile yaptığı en büyük üretkenlik hatasını sordu. Verdiği cevabın özel bir teknik veya alışkanlıkla uzaktan yakından ilgisi yok.Anlattığına göre, üretkenlik konusundaki en büyük sorun, bazı yöntem ya da püf noktaların kullanılmamasından kaynaklanmıyor. Kayış birden fazla işi aynı anda yapmaya çalışınca kopuyor. Martin üretkenliğimizi maksimuma çıkarmanın, yüzde 80 kuralı denen basit ama güçlü bir prensipte gizli olduğunu söylüyor.Yoksa hızla koştuğunuz yön yanlış mı?Şimdi bir paradoksa girmeye hazır mısınız? Madem daha fazla iş yapmaya çalışıyorsunuz o zaman neden daha azını hedefliyorsunuz? Kafanız karıştı değil mi? Haydi açıklayalım: Martin, hacmin değerle aynı olmadığına dikkat çekiyor. “Yoğun olmak önemli değil.” diye vurguluyor ve George Costanza’nın patronunu etkilemek için sürekli telaşlı ve sinirli davrandığı meşhur Seinfeld bölümünü örnek gösteriyor:Sitcom’lar bu durumu abartılı bir şekilde ele alsa da altında yatan mesaj oldukça gerçekçi. Columbia Üniversitesi’nde yapılan araştırma, yoğun görünmenin bir statü sembolü hâline geldiğini doğruluyor. Birçok kişinin kendisini değerli hissetmek ve başkalarına (özellikle de patrona) ne kadar önemli olduklarını belli etmek için deli gibi yapılacaklar listesi tamamladıklarınıını doğruluyor.Fakat tüm bu tiyatral yoğunluğun bedelini, genellikle verimsizlikle ödüyoruz. Hâl böyle olunca işimizi ve hayatımızı ileriye taşıyalım derken yerimizde sayıyor, kendimizi oradan oraya koşarken buluyoruz.Neden gününüzün yüzde 20’sini boş bırakmalısınız?Yanlış şeyleri yapma ve bunu yaparken bunalmış hissetme sorununun çözümü elbette daha fazla şey yapmak değil. Martin bunun yerine programınızda bilinçli olarak boşluk bırakmanızı öneriyor. Peki tam olarak ne kadar? 80/20 kuralı size yardımcı olabilir. Yani gününüzün sadece yüzde 80’ini doldurun ve yüzde 20’sini ortaya çıkabilecek her türlü beklenmeyen durumla ilgilenmek için boş bırakın. Bu şekilde önceliklerinize sadık kalmak ve daha net düşünmek için zamanınız olur.Martin, “İnsanlara her zaman fazla söz vermemelerini öneririm. Hatta yapabileceklerinizin daha azına söz verin, işte o zaman altından kalkabileceğiniz kadar taahhüt vermiş olursunuz. Eğer taahhütlerinizin yüzde 80’ini yerine getirirseniz, işinize gerçekten uygun miktarda katkıda bulunmuşsunuz demektir.” diyor. Ne kadar da haklı, değil mi?Einstein bile bu taktiği uyguluyormuşGünlük programınızın aşırı yüklenmemesi için önerdiği çözüm belki de en akılda kalıcı olanı. Fakat daha fazlasını yapmak istiyorsanız daha azını hedeflemeniz gerektiği konusunda ısrar eden ne ilk ne de tek kişi Martin.Yaklaşık 20 yıl önce, yazılım mühendisi Tom DeMarco, üretkenlik rehberi niteliğindeki kitabı Slack’te aynı sonuca vardı. Onun temel fikri “üretkenlik paradoksuydu”. DeMarco, iş hayatının doğası gereği sürprizlerle dolu olduğunu belirtiyor. Eğer tüm gününüz dolu dolu planlıysa,, olası bir krizle karşılaştığınızda işi kotaracak ya da öncelikleri dengeleyecek alanınız yok demektir. Sonuç olarak telaşa kapılıp yanlış şeyler üzerinde çalışırsınız.Programınızda hiçbir esneme payı olmaması, dikkatinizi dağıtıp stres yapmanıza neden olmakla kalmaz. Nörobilimciler, bunun aynı zamanda merakınızı da öldürebileceği konusunda uyarıyor. Yazar Steven Kotler’ın açıkladığına göre, yenilikçi çözümler bulmak için zihinlerimiz sorunları değerlendirecek ve fikirleri bir araya getirecek boş saatlere ihtiyaç duyar.Albert Einstein’dan Steve Jobs’a kadar pek çok dehanın büyük zaman dilimlerini boş bırakarak görünüşte çok düşünüp az şey yaptıkları biliniyor.Bu düşünürlerin tecrübelerine kulak verin. Siz de başarılı olmak için gereken çeviklik, derin düşünme ve yaratıcılığa alan açan bir program oluşturmak istiyor musunuz? Cevap evetse ne kadar zamanı boş bırakmalısınız? Doğru cevabı bulma yolculuğunda, Laura Mae Martin’in 80/20 kuralı size iyi bir fikir verebilir.Orijinal yayın tarihi: 12 Nisan 2024Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.(*) Bu yazının çevirisinde Türk okura hitap etmek için birtakım değişiklikler yapılmıştır.