Kıbrıslı Zenon çok yoğun ve stresli geçen bir iş gününün ardından yüksek katlı plazasının en üst katındaki ofisinden çıkar. Asansörde sessizce aşağıya inerken aklında gün boyu çözemediği krizler vardır. Hatalı sevkiyatlar, beklenmeyen müşteri iptalleri, sabırsız yatırımcı aramaları. Her biri zihninde bir düğüm gibi dolanır.Siyah arabası onu sessizce şehirden uzaklaştırırken elinde telefon, son e-postaları kontrol etmeye devam eder. Ama trafikle gelen bir sessizlik, onu kendine getirir. Telefonu bırakır, camdan dışarı bakar. Gün batmaktadır. Saatler sonra, sonunda golf sahasına varır.Ayağını çimene bastığı anda, şehirdeki gürültü yerini başka bir sese bırakır: Rüzgârın sesi, kuşların uzaktan gelen ötüşü ve kendi iç sesi.430 metre uzaklıkta bir delik. Par 5. Kafasında yine hesaplar dönmeye başlar. Tıpkı ofisteki planlama toplantılarında olduğu gibi “Üç vuruşta green’e varırsam, ikiyle tamamlarım.”, “Hangi sopayı seçmeliyim?”, “Rüzgâr biraz kuzeydoğudan esiyor…”Ama sonra içinden başka bir Zenon konuşur. Atinalı kitapçının raflarında Sokrates’in yaşamını okuyan, servetini bir gemi kazasında kaybeden, ama bunun karşılığında içsel dinginliği bulan Zenon.“Bu vuruşta tek sahip olduğum şey şu andır.” der.Ofiste saatlerce plan yapmıştır ama hiçbir şey planladığı gibi gitmemiştir.. Tıpkı sahada olduğu gibi: Vuruş öncesi binlerce düşünce ama sonucu belirleyen tek bir an,uruş anı. Diğer her şey; rüzgâr, zemin, eğim kontrolünün dışındadır.İşte Stoacılık tam da burada devreye girer. Marcus Aurelius’un sesi içinden yükselir:“Dış koşullar değil, onlara verdiğin tepki seni tanımlar.”Zenon vuruşunu yapar. Top tam olarak hedeflediği yere gitmez. Hafif sola, eğimli bir araziye düşer. Ama o telaşa kapılmaz. Eski Zenon belki öfkelenirdi, tıpkı toplantılarda kontrol dışı gelişmelere kızdığı gibi. Şimdiyse sadece sorar: “Buradan nasıl devam edebilirim?”Zenon artık bilir ki liderlik, plan yapmakla değil, değişene karşı soğukkanlı kalmakla ilgilidir. Stoacı olmak, dış koşulları değil, iç tavrı yönetmektir.Golf sahasında da, plazada da başarıyı belirleyen unsur aynıdır: denge. Bir CEO olarak yatırımcılara karşı sakinliğini korumak ve bir lider olarak kriz anında doğru kararı vermek ve bir golfçü gibi eğimli bir çim üstünde dengede kalmak.Zenon topun yanına yürür. İkinci vuruş için hazırlanır. Gözlerini hedefe dikerken artık yalnızca skoru düşünmez; bu anın öğretisini dinler. Çünkü her vuruş, bir derstir ve her ders onu biraz daha kendine yaklaştırır.O an anlar. Hayat, şehirdeki krizler veya golfteki başarılar değildir. Hayat, vuruş anındaki farkındalıktır. Ve o farkındalık en iyi vuruşun değil, en doğru tutumun ürünüdür.Zenon Kıbrıs’ta varlıklı bir tüccarın oğluydu. Genç yaşta çıktığı bir ticaret yolculuğunda gemisi batınca tüm mal varlığını denizin derinliklerinde yitirdi. Hayatının yönü bir anda değişti. Atina’ya vardığında hiçbir planı yoktu. Tesadüfen bir kitapçıya girdi, Sokrates’in yaşamını anlatan bir metinle karşılaştı. Kaybettiği servet, ona Stoacılık okulunu kurduracak bir zihinsel hazineye kapı açmıştı.Daha sonra şöyle diyecekti:“Her şeyimi kaybettim ve bununla birlikte gerçek özgürlüğümü buldum.”Zenon’un hayatı, golfteki vuruş anını hatırlatır. Plan yaparsın yola çıkarsın ama top bambaşka bir yere düşebilir. Mesele topun nereye gittiği değil, senin oradan ne çıkardığın, nasıl yorumladığın ve nasıl davrandığındır.İş dünyası da bundan farklı değil. En iyi yapılmış iş planları, en ince detaylarla hazırlanmış stratejiler bile, yolculuk başladığında değişebilir. Çünkü Dünya sabit değildir. Tıpkı golf sahasındaki rüzgâr, eğim ve belirsizlikler gibi, pazarda da krizler, rakip hamleleri, iç dinamikler sürekli değişir.Başarıyı belirleyen şey planın ne kadar kusursuz olduğu değil, değişen koşullara ne kadar esnek ve bilinçli tepki verebildiğimizdir. Hızlı karar alma, sakin yönetim ve alternatif üretebilme kabiliyeti ön plana çıkar. Krizleri avantaja çevirebilen şirketler, planlarına değil, reflekslerine güvenenlerdir. Tıpkı bir golfçünün kötü bir vuruştan sonra toparlanması gibi. Esas farkı yaratan ikinci vuruşta gösterilen ustalıktır.Golf de iş dünyası da Stoacı felsefenin temel ilkesini hatırlatır: “Dış etkenleri değil, kendi tepkimizi kontrol edebiliriz.”Marcus Aurelius’un dediği gibi “Olan şey seni sarsmaz, ona verdiğin anlam sarsar.”İster kötü bir vuruş, ister beklenmedik bir ekonomik kriz… Ne olduğu değil, senin ona nasıl yanıt verdiğin belirleyicidir. Stoacılar , dış dünyada olan bitenin bizim kontrolümüzde olmadığını ama verdiğimiz tepkinin tamamen bize ait olduğunu söyler. İş hayatında bu e-postayla gelen kötü bir haber karşısında paniğe kapılmak yerine önce nefes almak, ardından çözüm odaklı davranmak anlamına gelir. Seneca’nın dediği gibi “Engel yolun kendisidir.” Yani problem gelişimin ta kendisidir. Bir CEO için bu kriz zamanlarında ekibine örnek olmak, bir satış profesyoneli içinse reddedilse bile bir sonraki fırsata aynı motivasyonla odaklanabilmektir. Bu zihin gücü sadece liderlik değil, uzun vadeli dayanıklılığın da anahtarıdır.Zenon’un yaşadıkları, hayatındaki en büyük dönüşümün başlangıcı oldu. Çünkü en büyük fırsatlar, en kontrolsüz anların içinden doğar.Tıpkı golf sahasında olduğu gibi iş dünyasında da gerçek zafer dış koşullara değil, iç duruşa bağlı. Belirsizlikler değişebilir, planlar bozulabilir. Fakat olaylara verdiğin tepki, yani karakterin, liderliğin ve soğukkanlılığın seni fırtınanın içinden çıkaracak olan en güvenilir silah. Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.