Hayal kurmak insanları bir amaca yönlendiren, vizyonu sağlayan ilham verici resimdir. Bu vizyonun nihai kaderini belirleyense onun gerçeğe dönüşmesi. Girişimci, beyniyle kalbi olağanüstü fikirlerle dolu ve yetenekli olduğundan, bu kavrama yabancı değildir. Fakat girişimcilik hikâyesi başladığında, çoğu zaman girişimcilere ilham veren vizyon ve fikirler girişimin ayrıntılı planlama sürecinde kaybolur. Pazar analizi, iş planı, rekabet, nakit akışı gibi gerçekler başlangıçtaki büyük hayalleri bir miktar örseleyebilir. Girişimciliğin riskleriyle ilgili korkulacak veya düşünülecek çok fazla şeyin olması, girişimcinin hayallerini geri plana atmasına yol açsa da fikir veya vizyonun ilk etaptaki kalitesi her zaman çok önemlidir. Elbette hayal kurmakla girişimcilik iki farklı alandır. Ancak bu iki farklı konu anlamlı bir şekilde birleştiğinde sonuçlar olağanüstü olabilir. Bu nedenle girişimciliğin zorlu yolculuğunda hayal, vizyonu kaybetmemek için daimi bir odak noktası olarak kalmalıdır. Cesur girişimciler risk almayı sevse de hayalleri gerçekleştirmek için formüle edilen eylemler çoğu zaman analitik araçları gerektirir. Bu da sürecin paradoksunu ve yaratıcılığını çok iyi açıklar. Kurduğunuz hayalleri canlı tutmak, onlara tutkuyla bağlanmak, zor zamanlarda gerekli manevraları yapabilmede son derece önemlidir. Tabii ki size toz pembe bir tablo vadetmiyorum. Bu yolculukta nicelerinin hayal kırıkları ellerine battı. Ama kimileri de tahayyül bile edemedikleri yerlere ulaştı. Mesela Kristof Kolomb’un yola çıkmadan önceki hayali, keşfedilmemiş bakir topraklara ayak basmak değildi elbette. Baharat Yolu üzerinden Hindistan’a gidiş gelişlerde ödenen vergilerden kurtulmak gibi son derece pragmatist bir amaçla yola çıkmıştı. Yoksa ahşaptan yapılmış gemilerle okyanusların dev dalgalarıyla boğuşmayı göze alabilir miydi? Bugün Elon Musk’ın interneti tüm dünyaya, hem de çok uygun fiyatla yayma ve dijital eşitsizliği ortadan kaldırma hayali de buna çok benzemiyor mu? Girişimcilik dünyasında gerçekle hayal arasındaki sınır sadece bulanık değil, aynı zamanda birbirine içkindir. Gördüğünüz gibi bir zamanlar hayalperestlerin zihninde var olan fikirler, dünyamızı şekillendiren yeniliklere dönüşüyor. Girişimcinin yolculuğu, hayal gücü paletiyle vizyon yaratan, soyut olanı somuta dönüştürecek kadar kuvvetli bir inançla hareket eden bir sanatçının yolculuğuna benzer.İnsanlık kadar eski bir yoldaş olan hayal gücü yenilik tohumlarını yeşerten, girişimcinin en sadık dostudur. Girişimci, çoğu zaman maddi refah bazen de güçlü bir başarma tutkusuyla hayallerinin peşinden giderken fikrinin etkisini öngörür.Thomas A. Edison, insan zihnindeki potansiyelin zenginliğine dikkat çeker ve gerçek hazinelerin ayaklarımızın altında değil, düşüncelerimizde olduğunu söyler. Girişimcilik yolculuğu, tıpkı Edison’un deneyleri gibi, başarısızlık ve aksiliklerle doludur. Fakat bunlar yalnızca başarının ışığını tanımlayan gölgelerdir. Hayalperestlerin kararlılığını sınayan başarısızlık anları tam bir turnusoldur. Başarısızlığı son nokta olarak görenlerle, başarıya giden yolda çekilen her çilenin kutsal olduğunu söyleyenleri birbirinden ayıran o kritik eşiktir. Adlarını tarihe yazdıran girişimciler sadece hayal kuranlar değil, o hayallerin peşinden inancını kaybetmeden koşanlardır. Onlar, düştüğünde kalkmasını bilen, asla vazgeçmeyen pratik hayalperestlerdir. Wright Kardeşler hayallerinin kanatlarında süzülerek, Guglielma Marconi’yse hertz dalgalarını keşfederek hayal gücünün sınır tanımadığını kanıtladı. Takvimler hangi tarihi gösterirse göstersin insanlığın ilerlemesini, kendisine miras bırakılandan farklı bir dünya tasavvur etmeye cesaret edenlere borçluyuz. Bu vizyonerler kayıtsızlığın baştan çıkarıcı rahatlığına ya da geleneğin kısıtlamalarına boyun eğmedi. Kriz anının sadece bir sınav olmadığını, aynı zamanda “diğer benlikleriyle” tanışma, içlerinde gizlenen dayanıklılık ve yaratıcılık rezervlerinden yararlanma fırsatı olduğunu anladılar. Çağımızın vizyonerleri şimdi yıldızlara yolculuk yapmayı, gökyüzüne koloniler kurmayı hayal ediyor. Hayal kurmaya en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlardayız. Hem de büyük bir inançla. Türkiye’nin muasır medeniyetler seviyesine ulaşması da kurucu kadronun kurduğu bir hayalle başlamadı mı? Henüz nihai noktaya ulaşamasak da uzunca bir yol kat ettiğimiz aşikâr. Hayal etmeye devam etmeli ve hayal gücümüzün genişliğinden korkmamalıyız. Zira geleceğin planı hayal gücümüzün derinliklerinde saklı. Hayal edelim, inanalım ve bu hayalleri gerçeğe dönüştürmeye cesaret edelim. Çünkü her girişimcinin kalbi, gerçekleştirme azminde olan bir hayalperestin ritmiyle atıyor. Albert Einstein tam da bu nedenle hayal gücünün bilimden önce geldiğini söylememiş mi zaten?Bu yazı, Inc. Türkiye Nisan 2024 sayısında yayınlanmıştır. Abonelere özel çok daha fazla içerik için şimdi size özel tekliflerimizi inceleyin!