Hamdi Ulukaya örnek başarılı bir girişimci. Türkiye’den kalkıp dünyanın en büyük pazarlarından birine gidiyor. ABD’de dev markaların hâkimiyetindeki gıda pazarında aradan sıyrılıp yoğurdu tüm marketlerin raflarına koymayı başarıyor. Fakat bu güzel hikâyenin çoğu zaman atlanan bazı küçük ayrıntıları var. Yoğurt adıyla sanıyla Türklerin icadıyken ABD ve ardından Avrupa pazarında “Greek Yogurt” yani Yunan yoğurdu adıyla pazarlanıyor. Ulukaya’nın Yunan yoğurdu tutunca Bulgarlar da bu yarışa katılmış. Bir süredir pazarda Bulgar yoğurdu da Yunan ve Türk yoğurdunun yanında yerini almış. Küresel pazarda Türk, Bulgar ve Yunanlar tarafından paylaşılamayan bu ürün ilk etapta milliyetçilik yarışı gibi görünebilir. Fakat ardında ekonomi-politik büyük bir hikâye yatıyor. Küresel ölçekte büyük pazar payını kapmak isteyen markaların bu söylemleri araçsallaştırdığı ortada. Osmanlı mirası üzerine kurulan bu ülkeler arasında o senin bu benim tartışmalarında hâkim kanı yoğurdun Türklere has bir yiyecek olduğu. Buna rağmen yine de Greek Yogurt olarak anılıyor. Elbette bu başarının ardında birden çok faktör var. Her şeyden önce Hamdi Ulukaya’nın stratejik dehası. Yoğurdun içine koyduğu türlü meyvelerle sağlıklı bir tatlıya dönüştürdü. Porsiyonluk ambalajlarda satılan bu ürünün tüketimi kolaylaştı ve yaygınlaştı. Avrupa kültürünün atası kabul edilen Yunanistan’ın turizm yönünden çekim merkezi olması da cabası. Ulukaya’nın Chobani’siyle birlikte yoğurt, artık tatlı ataklarında sağlıklı bir alternatif olarak kabul ediliyor. Tüketimi sadece gelişmiş ülkelerde değil gelişmekte olan ülkelerde de artıyor. İçeriğinde yer alan bağırsak sağlığına faydalı probiyotik özelliklerinin yanı sıra ana malzemesi olan süte kıyasla farklı bir lezzet profilidir. Yoğurt tüketimi, çeşitli aroma ve dokulara sahip seçeneklerin mevcut olduğu süt ürünleri pazarının geri kalan hacmine kıyasla yıllık yüzde 55 ila yüzde 70 daha fazla büyüyor. Ulukaya’nın bu hikâyesi onun stratejilerinden ilham alarak acaba başka ürünleri de küresel pazara çıkarabilir miyiz sorusunu akla getiriyor. Mesela bir başka geleneksel içeceğimiz olan boza da dünya pazarında başarılı olabilir mi? Bu kez Yunanlılardan önce davranıp Türk Bozası adıyla sağlıklı içecekler kategorisinden bir ürünü dünya pazarlarına çıkarabilir miyiz? Yeni Bir Pazarın Sesi Uzaktan Geliyor: BOO-ZAADarı irmiği, bulgur, pirinç, su ve şekerden üretilen ve daha çok serin havalarda tüketilen bozanın tarihinin 8 bin yıl önceye dayandığı rivayet edilir. Evliya Çelebi de İstanbul’da 300’den fazla bozahanenin olduğunu yazar. Günümüzde eski Osmanlı İmparatorluğu’nun hâkimiyeti altındaki topraklar ve Orta Asya’nın bazı kesimlerinde tüketilmeye devam eden bu içecek aynı zamanda bağışıklık sistemini güçlendiren demir, kalsiyum, sodyum, karbonhidrat, B1 ve B2 açısından da zengin.Çok geniş bir coğrafyada, birbirinden farklı ürün ve yöntemlerle evlerde basit bir işlemle üretilen ve tüketilen bozanın yoğurda çok benzeyen güçlü bir hikâyesi var. Peki bozanın tıpkı yoğurt gibi markalaşmasının önündeki engel ne? Dünyada sağlıklı beslenme trendlerinin giderek yükseldiği bir dönemdeyiz. İmalatı, maliyeti, lojistiği ve tüketimi çok kolay bozanın sağlıklı bir içecek olarak markalaşmasının önünde aşılması çok zor olmayan küçük engeller var. Boza halen bu geniş coğrafyada çok bilinmesine rağmen güçlü bir marka tarafından sahiplenilip ticarileştirilmemiş. Yani burada bir Hamdi Ulukaya dokunuşuna ihtiyaç var. ABD ve Avrupa gibi pazarlardaki pazara giriş, dağıtım kanalı, satış sonrası hizmetler, müşteri ilişkileri, ortak marka gibi süreçlere bakıldığında başarı ihtimalinin çok yüksek olduğu görülüyor. Dünyada bozanın da içinde yer aldığı fermente içecekler pazarı parçalanmış durumda. Bu pazar Nestlé, Danone ve Anheuser-Busch InBev gibi önde gelen oyuncular tarafından domine ediliyor. Diğer önemli oyuncular arasında Suja Life LLC, PepsiCo, Kevita ve Bright Food (Group) Co. Limited yer alıyor. Fermente içecek endüstrisindeki küçük ölçekli ve Doğanay gibi yerel oyuncuların pazara girişi rekabeti de artırdı.Mevcut şirketler ürün portföyünü geliştirmek ve dokunulmamış pazarları ele geçirmek için yeni ürünler geliştirerek, küresel fermente içecek pazarını büyütüyor. Özellikle Covid-19 pandemisi bağışıklık sistemini destekleyen sağlıklı içecekler pazarını tetikledi. Bu süreçte globalde kombucha çayı ve kvass gibi içeceklerle ülkemizde Doğanay markasının dünya pazarlarına sunduğu Şalgam suyu ve Trakya’nın geleneksel Hardaliye içeceği gibi ürünler pazara çıktı. Tam da bu noktada üzerinde biraz çalışılırsa boza da yoğurt gibi dünyanın önde gelen gıda ürünlerinden biri olabilir. Tarih esintili hikâyesiyle her dolaba girebilecek bir ürünü heba etmemek gerek. 19’uncu yüzyılın son günlerinden Prizren’den payitahta göç eden Arnavut Sadık Ağa’nın ellerinden çıkan Vefa Bozası neden bir Chobani olmasın. Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.