En son ne zaman gerçekten sıkıntıdan patlayacak gibi hissettiniz? Ya da yakın zamanda durduk yere buzdolabını açıp boş boş bakıp geri kapattığınız oldu mu? Belki de öyle bir noktaya geldiniz ki kafanızda çevirdiğiniz filmi uzandığınız yerden tavana yansıtıp seyrettiniz. Sanki hayatımızda yeterince dikkatimizi dağıtan teknolojik araç yokmuş gibi sıkıntımıza sıkıntı katmak için internet öncesi dönemi düşünüyoruz. Eğer akıllı teknolojilerin içine doğanlardansanız bu cihazları elinizden düşürmenin en iyi yolu bir elektrik kesintisi ya da uzun bir uçak yolculuğuna çıkmak olabilir. Günümüzde sıkıntıdan kolay kolay infilak etmiyoruz. Can sıkıntısının artık nadir bir deneyim.Can sıkıntısının ortadan kalkması ilk bakışta insanı sevindirebilir. Ama madalyonun bir de diğer yüzü var: Can sıkıntısı aslında devrimsel yaratıcılığa açılan gizli bir kapı olabilir. Nitekim pek çok bilim insanı, yazar ve dâhi bunun canlı kanıtı.Dâhiler de hemfikirInc.com’dan meslektaşım Nick Hobson yazdığı bir yazıda, James Bond’un yaratıcısı Ian Fleming’in romanlarını bitirmek için bile isteye kendini nasıl bunalttığından bahsediyordu. Kendini bir otel odasına kapatarak sıkan Fleming, tarihte bu yöntemi kullanan ilk isim değil. Ünlü edebiyatçı ve sivil toplum aktivisti Maya Angelou kalemi eline almadan önce sırf daha sıkıcı olsun diye otel odasının duvarlarından tüm sanat eserlerinin kaldırtırmış. George Orwell 1984’ü İskoçya’nın ücra bir adasında kendini dış dünyadan soyutlayarak yazmıştı. Mark Twain klasiklerini, kimsenin girmesine izin verilmeyen yurt benzeri sekizgen bir kulübede kâğıda dökmüştü. Henry David Thoreau’sa en ünlü eseri Ormanda Yaşam’da (Walden) gözlerden uzak bir kulübede tek başına geçirdiği bir yılı anlatıyordu.Buna benzer daha tonla hikâye var. Örneğin Stephen King’in Mahşer’i bitirebilmesi için tek başına uzun yürüyüşler yapması gerekmişti. Tarihteki en önemli düşünürlerden biri olan Charles Darwin de düşüncelerini harekete geçirmek için yalnız başına doğa yürüyüşleri yapmanın gücüne inanananlardandı. Einstein, dalgaların üzerinde uzun uzun salındığı tekne gezintilerini teorilerini geliştirmek için kullanan sıkı bir denizciydi. Mary Shelley’nin Frankenstein’ı Shakespeare’in Kral Lear ve Macbeth’i ya da Newton’un yerçekimi kanunu ve matematiği keşfi… Daha nicesi muhtemelen, yaratıcıların bilinçli can sıkıntısıyla başa çıkmak için kendilerini dünyadan soyutladığı zamanlarda ortaya çıktı.Yazar ve düşünürlerin krizi fırsata çevirircesine can sıkıntısının etinden sütünden faydalanma gelenekleri günümüzde de devam ediyor. Neil Gaiman bir röportajda fikirlerin hayal kurduğunuz, dalıp gittiğiniz ve öylece oturduğunuz o anlarda ortaya çıktığını söylemiş ve “Çağımızın sorunu, sıkılmanın gerçekten çok zor bir şey olması.” diye eklemişti. Gaiman dikkat dağınıklığıyla başa çıkmak için kendine katı kurallar koyuyor ve bir işini bitirmeye çalıştığında dikkatini dağıtacak hiçbir şeye izin vermiyor. Sıkıntının ardındaki bilimBüyük düşünür ve yazarlardan oluşan bu liste, sizi de gönüllü can sıkıntısıyla büyük fikirlerin doğuşu arasındaki ilişkiye ikna edebilmiştir. Şayet olaylara daha bilimsel yaklaşan biriyseniz, bu ilişkinin varlığını doğrulayan güncel araştırmaların da olduğunu göreceksiniz. Pandemi dönemindeki uzun karantinalar sırasında yapılan araştırmalar, bu tecrübenin pek çok kişi için tatsız olduğu kadar üretken bir süreç olduğunu gösteriyor. Öte yandan can sıkıntısının insanları yaratıcı ve verimli bir bakış açısıyla hayatlarını yeniden gözden geçirmeleri için harekete geçirdiği de aşikâr.Laboratuvar ortamında yürütülen bilimsel çalışmalar da bu sonuçları destekler nitelikte. Özellikle sıkıcı ve tekrar eden görevleri yapmaya veya uzun dersleri kısa sürelerle dinlemeye maruz bırakılan gönüllülerin, bu deneyimlerin ardından standart yaratıcılık testlerinde daha yüksek puan aldığı görüldü. Bu çalışmanın başyazarına göre: “İş ortamında, can sıkıntısı her zaman ortadan kaldırılması gereken bir şey olarak görülür. Ama belki de yaratıcılığımızı geliştirmek için biraz sıkılmayı göze almalıyız.”Görünen o ki boş zamanlar zihninizi kuytu köşelerde dolaşmaya, beklenmedik bağlantılar kurmaya ve acımasız gerçeklerle yüzleşmeye itiyor. Muhtemelen insanların sıkılmaktan böylesine nefret etmesinin sebebi de bu. Azı karar, çoğu zarar. Can sıkıntısı da ölçülü yaşandığında fazlasıyla faydalı olabiliyor. Tüm bu anlatılanlara bakınca dâhiler, bilim insanları ve araştırmacılardan oluşan bu uzun listenin anlamının gayet açık ve net: Modern zamanın bitmek bilmeyen dikkat dağıtıcılarına karşı direnmeli ve kendinize bazen gerçekten sıkılmak için bir vakit yaratmaya çalışmalısınız.Uzmanlara göre gündelik hayatınızda boş zamanlar yaratmalısınız. Örneğin uçlarda bir hayat yaşayan ünlü bir yazar ve eşi evindeki internet bağlantısını kesecek kadar ileri gitmiş. Söylenene göre daha az kablolu bir hayattan hoşlanıyorlarmış. Siz bu kadar ileri gitmek istemeyebilirsiniz. Daha uygulanabilir bir yöntem olarak bir dahaki sefere canınız sıkıldığında telefonunuzu elinize almak yerine kendinizi olduğunuz yerde oturmaya zorlayabilirsiniz.Özetle tarihteki birçok büyük düşünür veya yazara bakacak olursak; sıkı can iyidir, kolay kolay çıkmaz. Orijinal yayın tarihi: 4 Aralık 2023Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.(*) Bu yazının çevirisinde Türk okura hitap etmek için birtakım değişiklikler yapılmıştır.