Uzun zamandır yapay zekânın hayatın merkezine oturması konuşulurken DeepSeek’in yükselişiyle tartışma yeni bir boyut kazandı. Teknoloji şirketlerinin hisselerinde önemli düşüşler yaşanırken,“İkinci Soğuk Savaş” Dönemi olan yapay zekâ tabanlı Amerika – Çin rekabetinin sesi de yükseldi.DeepSeek’le ilgili teknik gelişmeler yakından takip ediliyor. Açık kaynak olması yani herkesin kullanımına açık olması, maliyet avantajı ve erişilebilirliği sayesinde büyük dil modeli alanında önemli bir oyuncu hâline geldi. Kaynak yoğun modellere meydan okuyan bu yaklaşımıyla, dikkatleri üzerine çekti ve mevcut modellerin gücünü sarsacak bir tehdit oluşturdu. Her bir yapay zekâ çözümü yeni bir devrimi ve tartışmayı gündeme getirirken, aklıma takılan en önemli soru şu: Yapay zekâ yarışında öne çıkmak için sadece teknik üstünlük yeterli mi, yoksa başka faktörler de rol oynuyor mu? Bu noktada yapay zekâya farklı bir bakış açısı getirmek istiyorum. Pek çok tanımı yapılsa da en akılda kalıcı olanlardan biri, insanoğlunun yapay zekânın “ebeveyni” rolünde olduğu ve eğitiminden sorumlu olduğu. Bu yaklaşımla, tekrarlayan işleri yapay zekâya devrederek yeni bir Rönesans’ın gelişini kutlayabiliriz. Yapay Zekânın Yaratıcı Gücü: İnsanAmacımız yaratıcılık, hayal gücü ve muhakeme yetenekleri gerektiren işlere odaklanarak daha büyük değerler yaratmak. Yaratıcılık gerektiren işleri yapmasını beklediğimiz yapay zekâ modellerini de yetiştirecek olan zekâysa yine bizleriz. Durum böyleyken duygusal zekâ (EQ) çok daha fazla önemli hâle geliyor. Yapay zekâya nasıl yaratıcı olunacağını öğretirken, yaratıcılığı da yapay zekâya devretmenin konforuna kapılıp yaratıcılığımızı köreltme ihtimalimiz var mı?Mesela DeepSeek neden kitap kurtlarını işe alıyor? Ya da neden büyük teknoloji şirketlerinin aksine genç, deneyimsiz ama meraklı insanları ekiplerine dahil ediyor? Büyük teknoloji şirketlerinin radarındaysa üst düzey mühendisler var. Burada konu insan. İnsan değişiyor, toplumlar değişiyor, ülkeler değişiyor ve hâliyle dünya değişiyor. Bu hızlı değişimi anlamak için bilim hakiki bir rehber olsa da her şeyin başı merak. Tıpkı yapay zekâ gibi.Kitap kurdu olmakla yapay zekâ arasındaki ilişkiye bakacak olursak, okumak duyguları geliştiriyor. Dünyayı iyice küçültüyor ve yakınlaştırıyor. Dünya küçüldükçe birbirimizi daha iyi anlayabiliyoruz, çünkü başkalarıyla daha çok temas hâlinde oluyoruz. Çok okuyan ve yapay zekâ dil modelleriyle ilgilenen bir kişi ilişkilendirmeyi çok daha rahat yapıp verimli bir model yaratma şansı yakalayabiliyor.Günümüzde işlerin yapay zekâya devredilmesi ve özellikle akıllı telefonların hayatımızdaki yerinin zirve yapmasıyla birlikte toplumda bir tür bilimsel beceri erozyonu yaşanmaya başladı. Zekânın en önemli tanımlarından birisi, bilgiler arası bağlantı kurabilme yeteneği. Fakat bu bağlantıları kurmayı giderek unutmaya başlıyoruz. Unutmayalım ki evren de hayat da boşluğu kabul etmez. Yarattığımız her boşluğun yeri bir şekilde dolar. İnsan Zekâsının Tersine Evrimi 1930’lardan günümüze kadar yapılmaya devam eden IQ testlerinde ilginç bir şey fark edildi: 2000’lerin başına kadar her yeni nesil, kayda değer bir farkla bir önceki nesilden daha yüksek puan alıyordu. Ortalama olarak her 10 yılda üç puanlık bir artış gözlemleniyordu. Bu durumu keşfeden kişiyse James Flynn.Fakat son 20 yılda işler tersine döndü. IQ puanları düşmeye başladı. Bunun en büyük nedenlerinden biri de 2007’de hayatımıza giren akıllı telefonlar. Yani Flynn etkisi diye adlandırılan her nesilde IQ’nun artması durumu, teknolojinin hayatımıza daha yoğun girdiği günden itibaren tersine döndü.Sadece IQ sonuçları değil, insan yeteneklerine ve yetkinliklerine dair başka veriler de değişti. Örneğin İngiltere’de yapılan bir araştırma, 15 yaşındaki çocukların kelime dağarcığının belirgin şekilde düştüğünü gösteriyor. 50 sene öncesine kıyasla ortalama bir ergenin kelime dağarcığı yüzde 20 azalmış.Modern dünya bizi daha zeki bir versiyonumuza getirmesi gerekirken tam tersi bir etki mi yaratıyor? Problem çözme, eleştirel düşünme ve yaratıcılık yeteneklerimiz köreliyor. Dijital Dünyanın Değiştirdiği ZihinlerStanford Üniversitesinde yapılan bir sosyal deneyde öğrenciler iki gruba ayrıldı. İlk gruba bir metni basılı kitaptan, diğer grubaysa aynı metni dijital ekrandan okuttular. Ardından her iki gruba da sorular sordular. Hikâyelerin detaylarını hatırlama, karakterlerin motivasyonlarını anlama ve olaylar arasında bağlantı kurma konusunda basılı kitap okuyanlar çok daha başarılı oldu. Peki neden? Göz takip cihazları ilginç bir şey gösteriyor: Ekrandan okurken gözlerimiz metni F şeklinde tarıyor. İlk satırı okuyoruz, sonraki satıra göz gezdiriyoruz ve çoğunlukla sayfanın en altına bakmıyoruz. Buna skimming yani yüzeysel okuma ya da göz gezdirme deniyor. Özetle dijital araçlarda okumamız hızlı olsa da yüzeysel.Basılı metin okurken beynimizin derin okuma bölgeleri aktifleşirken, ekran okumalarında hızlı karar verme ve görsel işleme bölümleri devreye giriyor. Diğer bir ifadeyle gözümüzün davranışı, içeriğin bulunduğu araca göre değişiyor.Elbette teknoloji düşmanı olmayacağız. Fakat beynimiz teknolojinin bu hızına henüz hazır değil. Hazır olmadığımız teknolojiyle çevrelendiğimiz bir ortamda verimli olamayınca tembelleşiyoruz. Okuduğumuzu daha az anlıyor, anladığımızı daha az sorguluyor, daha az bağlantı kurup ilişkilendiriyoruz. İnsan zihninin gelişimi için hâlâ basılı kitaplara ihtiyacımız var. Duygusal zekâmızı geliştirmek, hayal gücümüzü beslemek ve yaratıcılığımızı artırmak için. İnsanlığın ortalama IQ’sunun düşüşünün en önemli sebebi teknoloji. Biz teknolojiyi değiştirirken, teknoloji de bizi değiştiriyor. Mikroplastikler, hava kirliliği, uyku düzeninin bozulması, fiziksel aktivitede düşüş de diğer önemli sebepler arasında tabii. Mesela fiziksel aktivite sadece kasları değil, beyni de geliştiriyor. Hep göz ardı edilse de fiziksel aktivite yaratıcılığı, üretkenliği, öğrenme kabiliyetini ve kararlılığını artırıyor.Fiziksel aktivite sırasında yeni nöronlar oluştuğu tespit edilmiş. Yani hareket etmek tıpkı glikoz ve oksijen gibi beynin gıdalarından biri. Modern dünyada fiziksel aktivite yoğunluğunun düşüşünü de çok net gözlemliyoruz. IQ tek başına yeterli değil tabii. IQ’yla EQ’nun birleşip harekete geçtiği yer olan adaptasyon zekâsı çok daha önemli. Mesela en son ne zaman durup sadece düşündünüz? Derin düşünme yeteneği, uzun süreli düşünme, yaratıcılık daha ileri seviye yapay zekâ araçları üretebilmek için, başarı faktörlerinden biri. Fakat bu becerilerimizi ne zaman besledik?İnsan beyninin daha iyi düşünmesi için bildiklerini unutması gerekebilir. Ya da çelişkiye düşmesi. Sürekli haklıysanız duygusal zekâ gelişmez, bunun için farklı fikirlere, farklı bakış açılarına ihtiyaç var. Kutuplaşma yankı odaları yaratır. Farklı fikirler için de emek sarf etmek gerekiyor. Bilim fikir çatışmasından ortaya çıkıyor. Soru sorma yeteneği duygusal zekâ için çok önemli. Yankı odaları soru sormayı da unutturuyor. Hepimiz aynıyken neden soru soralım ki? Her insan bir hediyeyle doğuyor ve biz o hediyeleri gün yüzüne çıkarırsak daha güçlü toplumlar oluşturabiliriz. Herkesi aynı kalıba sokmaya çalışmak, sınırsız insan yeteneklerine büyük bir ihanet olur. Yeni Nesil Liderİnsan yeteneklerine ihanet etmemek için de duygusal zekâyı kucaklayan güçlü yeni nesil liderlere ihtiyacımız var. Yeni nesil liderlik üzerine yapılan bir araştırmada, bir liderin sahip olması gereken üç özellikten bahsedilmiş: Duygusal zekâ, zaman yönetimi ve kritik-eleştirel düşünme. Fakat bu araştırmada katılmadığım bir nokta var. Bence yeni nesil bir liderin sadece duygusal zekaya sahip olması, diğer iki özelliği de beraberinde getirecektir.Duygusal zekâ makina ve yapay zekâdan elde edeceğimiz faydayı artırmak için en büyük gücümüz. Duygusal zekâ liderliği sadece bir kavram değil, aynı zamanda şirketlerin başarısını doğrudan etkileyen bir gerçeklik. Artık şirketler, duygusal zekâsı yüksek liderlere sahip olmanın önemini daha iyi anlamaya başladı. Araştırmalar gösteriyor ki, duygusal zekâsı yüksek liderlerle çalışan ekiplerin çalışan memnuniyeti yüzde 20 daha fazla. Bu da daha düşük çalışan devir hızı ve dolayısıyla daha düşük işe alım maliyetleri anlamına geliyor. Ayrıca duygusal zekâ becerileri gelişmiş yöneticilerin ekiplerinin, diğer ekiplere göre yüzde 15 daha yüksek performans gösterdiği de belirtiliyor.Ezcümle gerçeklerin korkulardan büyük olduğu yer duygusal zekâ. Alibaba’nın kurucusu Jack Ma çocuklarımıza kodlama öğretmek yerine duygusal zekâlarını geliştirmeye yönelik yatırım yapmamızı öğütlüyor. Düşüncelerin değil, kısa konuşmaların çağında yaşıyoruz. Kolaylık çağı da desek yeri. Yapay zekâya ne kadar iyi komut verirsek, isteklerimizi ne kadar iyi anlatırsak o kadar iyi çıktılar alırız. Yapay zekâ çağında başarılı olmanın yolu da çocuklaşmaktan geçiyor. Daha fazla soru sorarak, hayal gücümüzle, yaratıcılığımızla daha fazla sorgulayarak, merak ederek…. Yani duygusal zekânın gücüyle hareket ederek. Duygusal zekâ çağında artık buradan geri dönüş yok tabii eğer Einstein haklı çıkmazsa.Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazara aittir.Çok daha fazlası için Inc. Türkiye bültenlerine kaydolun.