Girişimcilerin boşanma oranının diğer sektörlerde çalışan insanlara kıyasla daha fazla olduğuna dair kesin istatistikler olmasa da yeni bir iş kurmanın ilişkiye zarar verdiğini anlatan hikâyeleri çok sık duyuyoruz. Bunlara şehir efsanesi deyip geçmeyin zira girişimcilik çok zaman alan ve oldukça stresli bir iş. Böyle bir tempoda romantik ilişkinizi sıkıntısız yürütmek de bir o kadar zorlaşıyor. Aslında boşanma ve girişimcilik ilişkisi üzerine yapılmış çok da bir çalışma yok. Ama güçlü bir ilişkinin işteki başarı oranını artırdığı kesin. Araştırmalar, destekleyici bir partnerin varlığıyla başarılı bir kariyer arasında oldukça güçlü bir bağlantı olduğunu defalarca ortaya koydu. Ayrıca hayatta istediklerinizi başarma, deyim yerindeyse kendinizi gerçekleştirme potansiyelini yükselttiğini de gösteriyor.Bu durum bir nevi bambaşka bir zorluk ortaya çıkarıyor. Girişimcilerin gün içinde karşılaştığı onlarca farklı zorluk düşünüldüğünde iyi bir ilişkinin kıymeti paha biçilemez oluyor. Fakat yeni bir iş kurmanın o ateşten gömleğini giyip de sağlıklı bir ilişkiyi sürdürmek de oldukça güç. Neyse ki imdadımıza yetişen psikoloji bilimi var. Inc.’te ilişki tavsiyeleri ve iletişime dair ipuçlarına halihazırda bol bol yer verdim. Şimdi sakın “Yine mi aynı meseleler?” diye sitem etmeyin, zira kısa süre önce psikoloji profesörü, ilişki bilimcisi ve yazar Gary W. Lewandowski’nin, özellikle de zor zamanlarda ilişkiyi sağlam tutmak söz konusu olduğunda değer kazanan dört adımlık “sebat planına” denk geldim. Sizde girişimcilik dünyasının yoğun temposunda sağlam bir romantik ilişki kuramamaktan mustaripseniz şu plana bir göz atın derim: 1. Bunaldığınızı hissettiğinizde kaçmayınLewandowski’ye göre her ilişkide sıkılmaların başladığı bir yer olur. Yani herkes için partneriyle ara sıra sıkıcı geçen veya kopuk hissettiren dönemler olur. Böyle anlar sizi korkutmasın. Önemli olan bu can sıkıntısı hissini nasıl yönettiğiniz. Lewandowski şöyle aktarıyor: “Araştırmacı psikolog Cheryl Harasymchuk ve meslektaşları tam da insanların bu durumlardaki tepkisi üzerine çalışmış. Mesela sıkıldığınızda durumu tersine çevirmek için mahallede bir tur atmak gibi bildiğiniz ve kendinizi güvende hissettiren yollara mı başvuruyorsunuz? Yoksa işleri renklendirmek için bilmediğiniz bir parkta yürüyüşe çıkmak gibi hayatınıza yenilik katacak aktivitelere mi yöneliyorsunuz?”Peki bu araştırmanın hikmeti nedir derseniz sonuç şu: Can sıkıntısını yeni şeyler denemek için bir araç gibi kullanan çiftlerin kendilerini bildikleri yollarla rahatlatmaya çalışanlara kıyasla daha iyi bir ilişki yürüttükleri ortaya çıkıyor.2. Dışarı çıkıp bir şeyler yapmaya devam edinCan sıkıntısıyla savaşmak için illa paraşütle atlamak ya da kaya tırmanışı yapmak gibi delice maceralara gerek yok. Lewandowski’ye göre tek yapmanız gereken sevgilinizle tıpkı ilişkinin başında yaptığınız gibi dışarıda vakit geçirmeye, yemeğe veya bir şeyler içmeye çıkmaya devam etmek. Kendisi şöyle yazmış: “Araştırmalara göre ilişkinin ilk zamanlarındaki o heyecanı tazelemek için çiftlerin yeni, ilginç ve zorlayıcı aktiviteler yapması gerek. Evde oturup telefon ekranına bakmak yerine rutinlerin zinciri kırılmalı ve farklı şeyler denenmeli. Bu yeni bir restorana gitmek ya da sevdiğiniz mekanda yeni bir yemeği denemek kadar basit bir şey bile olabilir.”Yeni deneyimlerin can sıkıntısına ilaç gibi geleceği aşikâr. Ama Lewandowski’ye göre yeniliğin ilişkiyi sağlamlaştırmasının ardında başka sebepler de var. “Yeni şeyler denemek öncelikle bir birey olarak gelişmenize katkı sağlar. Tüm bunlar ilişkide de kendini hissettirerek tutkuyu, tatmini ve bağlılığı artırır.”3. Film geceleri için zaman ayırınYakınlardaki bir atölyeye gidip partnerimle resim yapmak için vakit bulamıyorum diye sızlanıp mazeret üretmenize gerek yok. Lewandoswski’ye göre ilişkinizi harekete geçirmek için kanepeye uzanıp beraber film izlemek bile yeterli Şimdi bu satırları okurken “E biz sürekli birlikte film izliyoruz, ilişkimiz neden hâlâ bu kadar monoton?” diye söylendiğinizi duyuyorum. O iş o kadar basit değil. Lewandowski bu durumu bir çalışmadan örnek vererek açıklıyor: “Araştırmacılar bir ay boyunca bazı çiftlerden 1989 tarihli romantik komedi Harry Sally ile Tanışınca’yı izleyip tartışmasını isterken, diğerlerinden ilişkilere odaklanan atölyelere katılmalarını istedi. Üç yıl geçtikten sonra film izleyenlerin ayrılma olasılığının daha az olduğunu tespit ettiler.”Peki romantik komediler neden daha faydalı? Lewandowski’ye göre, “Romantik komedi izlemek ilişkiler üzerine konuşmanın daha güvenli bir yolu, hatta belki de çiftlerin ilişkilerine farklı bir gözle bakmalarına bile yardımcı olabilir.”4. İyi şeylere odaklanınTabii ilişkinin engebeli yollarını birkaç akşam yemeği planı ve film gecesiyle aşmayı beklerseniz yandınız. Lewandowski partnerlerin birbirine göstermesi gereken “günlük özen” ihtiyacını vurguluyor. Yani gün içinde bilinçli olarak ilişkinizin iyi yanlarına odaklanıp sevgilinize bunu hissettirmeniz gerektiğini…Birçok araştırmanın da gösterdiği üzere, insanlar olumlu deneyimler yerine olumsuzlara odaklanmaya meyilli. Avcı toplayıcı olduğumuz dönemlerde bizi ayakta tutmuş olan bu durum günümüzde ilişkilere yönelik bakış açımızı çarpıtabiliyor. Böyle gelmiş böyle geçer dünya demiyor, Lewandowski’ye kulak veriyoruz. Profesör olumlu olana odaklanabilmenizi kolaylaştıracak bazı egzersizler öneriyor. Mesela, partnerinize duyduğunuz minneti dile getirdiğiniz bir mektup yazmak ya da güçlü yanlarını sıraladığınız bir liste oluşturmak gibi. Diğer ilişki uzmanlarının verdiği başka ipuçları da var tabii. Konu ilginizi çektiyse onları da incelemekte fayda var. Elbette bu dört adım her ilişkiyi kurtaracak diye bir şey yok. Kimi ilişkiler terapi gibi daha profesyonel desteğe ihtiyaç duyarken kimilerinin kurtarılmaması daha hayırlı. (İnanın bana tecrübeyle sabit.) Ama temeli sağlam olan ilişkiniz çok çalışmak, yorgunluk ya da yetişkin hayatının günlük hengamesinden dolayı aksamışsa, bu basit sebat planı birlikte olmaktan aldığınız keyfi tekrar hissetmenize yardım edebilir. Denemeye değer, değil mi?Orijinal yayın tarihi: 19 Mayıs 2023Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, incturkiye.com’a değil, yazarın kendisine aittir.